“Hükümet Programı’na baktığımızda “Cektan Caktan” geçilmiyor”

“Hükümet Programı’na baktığımızda “Cektan Caktan” geçilmiyor”

BRT’de yayınlanan Birinci Boyut’a konuk olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, hükümet programında çok fazla yeni konu görmediğini söyledi.

Hükümet programını bugün ilk kez gördüğünü, Perşembe günü ayrıntıların konuşulacağını işaret eden Erhürman, çok fazla yeni bir şey görmediğini, çok da fazla düşünülmeden alınmış kararlar gibi görüldüğünü savundu.

Hükümet programında bazı konuların uygulanmayacakmış gibi görülüyor olduğunu belirten Tufan Erhürman, “Dolayısıyla bu kararların değişeceğini düşünüyorum. Aceleye gelmiş konular var gibi görünüyor, biraz daha yeni şeyler duymayı beklerdik”dedi.

İşte CTP Genel Başkanı Erhürman’ın açıklamalarında öne çıkanlar:

“Hazine ve bütçe ile ilgili yasalar sorunlar da var. Perşembe günü onu biraz daha ayrıntılı herhalde geçeceğiz. Çünkü birçok yasamız doğrudan doğruya Maliye Bakanına yetki veriyor.Kaldı ki bakanlığa bile yetki verse sonuçta Başbakanlık Maliye Bakanlığı değil. Yani öngörü nedir? Yasalar mı değişecek? Bakana verilen yetkiler Başbakana mı aktarılacak? Bütün bunlar bu kısa süre içerisinde yasal değişikliklerle mi gerçekleştirilecek yani sanki çok daha fazla düşünülmeden alınmış bir karar gibi görünüyor o ve sanki uygulanabilmesi de mümkün olmayacak gibi görünüyor. Yani protokoldeki öngörü sonradan değişecek gibi geliyor bana. Çünkü olması gereken aslında yasal çerçevede bunların Maliye Bakanlığı altında olmasıdır.”

“Böyle birazcık aceleye gelmiş çok daha fazla üstünde düşünülmemiş şeyler var gibi görünüyor.Ve Protokolle, program arasında tam bir uyum gerçekleşmemiş gibi görünüyor. Biraz daha somut şeyler duymayı beklerdik . Biraz daha yeni şeyler duymayı beklerdik. Bu ilk etapta, ilk nazarda gördüğüm şeylerdir. Eleştiriyi, geniş söylemleri Perşembe günü yapacağız”

“Hükümet programında Kıbrıs konusu ile ilgili en çarpıcı gelen nokta bana şu; siz birşeyi gerçekci görmeyebilirsiniz. Yani Federal devleti gerçekci görmeyebilirsiniz, federasyon konusunda müzakerelerin devamını gerçekci görmeyebilirsiniz. Bu politik bir duruştur. Ama bu politik duruşun karşısına programın içerisinde çok daha gerçekci olan AB içerisinde iki ayrı devlet formülü üzerinde çalışılacaktır, masaya bu konulacaktır dediğiniz zaman orda biraz soru işaretleri doğuyor. Yani şuanda Kıbrıs Türk Halkı içerisinde tek bir kişi var mıdır ki AB içerisinde iki ayrı devleti çok daha gerçekci bir fomül olarak görsün. Yani tanımlama bu. Çünkü bunun anlamı şu; KKTC’yi bütün AB ülkeleri tanıyacak, BM Güvenlik Konseyi’nin bugüne kadarki kararları ortadan kalkacak, yetmeyecek Kıbrıs Rum kesimi de KKTC tanıyacak ki AB içerisinde iki ayrı devlet söz konusu olsun. Yani biz Anastasiadis’i çok uzun bir süreden beri eleştiriyoruz. Neden eleştiriyoruz? Anastasiadis siyasi eşitlik dolayısıyla özellikle federasyon konusunda son derece isteksiz ve ben çok açık söyledim CTP Genel Başkanı olarak ben Anastasiadis’e federasyonu kurmak istediği konusunda kesinlikle inanmıyorum, kesinlikle güvenmiyorum. Bunu söylemek başka birşeydir ama bunu söyledikten sonra dönüp de federasyondan çok daha gerçekci bir modeldir AB içerisinde iki ayrı devlet olmak demek çok başka birşeydir. Çünkü siz o zaman Anastasiadis’e ne için güveneceksiniz anlamına gelir bu. Bize azınlık haklarını layık gören bir anlamda, bize siyasi eşitlik layık görmeyen bir kişiden bizi tanımasını ve AB içerisinde bizimle birlikte iki ayrı devlet konumunu kabul etmesini bekleyeceksiniz demektir. Çünkü o bunu yapmadıkça AB içerisinde iki ayrı devlet formülünün gerçekleşmesi mümkün değildir. Siz federasyonun gerçekci olmadığını bir siyasi pozisyon olarak ortaya koyabilirsiniz nitekim bu hükümet böyle bir siyasi pozisyonu tercih etti. Benim katıldığım bir siyasi pozisyon değildir. Perşembe günü bunu ayrıntıları anlatacağım neden katılmadığımı ve partimin diğer milletvekilleri de anlatacak neden katılmadığını ama o bir siyasi pozisyondur diğer tespittir. Tespitte hata yapılmaz. Tespit olarak yaptığınız şey çok daha gerçekcidir federasyondan ne? AB içerisinde iki ayrı devlet. Nasıl olabilir ki böyle birşey? Anastasiadis’ten nasıl bekleyebilirsiniz? Federasyon konusunda isteksiz olduğu noktasında bütün siyasi partiler hem fikirken bu kişi KKTC’nin tanınmasını dolayısıyla da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başka birşeye dönüşmesini kabul edecek ve AB içerisinde biz iki ayrı devlet varolacağız. Kıbrıs Türk Halkı içerisinde tek bir kişi dahi herhalde Anastasiadis’in Kıbrıs Cumhuriyeti’nden vazgeçip onu Güney Kıbrıs devletine dönüştürüp bizi de KKTC tanıyıp, bütün dünyanın da tanımasını kabul edip, iki ayrı devlet olarak AB içerisinde yer almamıza olanak tanıyacağını düşünmüyorum. Dolayısıyla böyle birşeyi çok daha gerçekci kelimeleri ile birlikte programın içerisine taşımak benim açımdan gerçekten şaşırtıcı”

“Hükümetten şuanda yeni gitmiş bir anamuhalefet partisiyiz. Dolayısıyla bizim böyle çok sert bir muhalefet sergilememiz sırf muhalefet olsun diye muhalefet yapmamız çok doğru birşey değil. Biz yanlış gördüğümüz şeyleri Kıbrıs konusundaki gbi anlamlı bulmadığımız şeyleri orda aktaracağız.Bunun cevaplarını da duymak isteyeceğiz. Madem ki oraya yazıldı demek ki bunların cevapları var. Kıbrıs sorunu ile ilgili bekleyeceğiz, Maliye Bakanlığı ile ilgili demin söylediklerimizle ilgili de bekleyeceğiz. Eski Eserler Dairesi konusunda da bekleyeceğiz. Bütün bunların cevaplarını bekleyeceğiz. Hem de biraz daha somutlaştırılmasını da isteyeceğiz”.

“Program içerisinde bir bölüm var. Deniliyor ki yargı içerisindeki sorunları biliyoruz.Buralarda ne yapılması gerektiği ortadadır, bunlarla ilgili plan ve proje geliştireceğiz nokta. Şimdi nedir? Yargı ile ilgili gördüğünüz sorunlar, nedir? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?Yargı ile ilgili sorunları biliyoruz diye hükümet programı mı olur? Yargı ile ilgili sorunları biliyorsanız sayın nedir onlar. Ha onların çözümü için de bir iki tane örnek gösterin”.

“Daha önce bizim hükümet programımız hep cekler, çaklar üzerine eleştirilmişti şimdiki hükümet programına baktığımızda “cekten çaktan” geçilmiyor ama bununla ilgili ben daha hükümetten yeni gitmiş bir başbakan olarak çok da fazla birşey söylemek istemem. Evet hükümet programları elbette bir miktar soyut olur ama yargıda sorunlar net bunun açıkca belirtilmesi gerekir”

“Hükümet programı içerisinde yeni bir unsur görmedim. Bizim hükümet programımızdan çok farklı, bunu hiç düşünmemiştik diye birşey görmedim. Dedğim gibi programda çok yeni birşey görmedim.O yüzden benim bu programda karşı çıkacağıjm çok da fazla birşey bulacağımı zannetmiyorum. Çonkü hem soyut hem de yeni birşey içermiyor”…

Erhürman,“ Ben hükümetin başındayken de benzer bir uslüple çalıştım. Be hükümetin bir bütün olduğunu düşündüm. Evet, 4 partili bir hükümeti, koalisyonu yönetmek hiç de kolay değildir. Bu herkesin malumudur.Ama dört partili de olsanız mademki koalisyon hükümeti kurdunuz, hükümeti bir bütün olarak yönetmek ve görmek zorundasınız. Dolayısıyla o koalisyonun içerisindeki başka partilere mensup arkadaşlarımla benim partime mensup arkadaşlarım arasında ben hiç bir fark görmedim. Her zaman konuşurken hükümet adına konuştum, eleştirler de geldiğinde hükümet adına cevap verdim. Bu hükümette o yada bu nedenle sonlandırıldı. Hükümet sonlandırılırken de ben gene Ersin Tatar partimize geldiğinde bir açıklama yaptım. Dedim ki uzun bir süreden beri bir hükümet formülü toplumun gündemindedir dolayısıyla bu hükümet formülünün önce görüşülmesi ve kurulabiliniyorsa o hükümet formülünün gerçekleşmesidir. Orda bile şunu söylemedim. Onu söylediğimi söyleyerek beni eleştirdiler. Yani ben şunu söyledim; hükümet bozulmadan önce de böyle bir hükümet formülü gündemdeydi dedim. Neyin gündeminde idi? Hepimiz biliyoruz basın özellikle son 3-4 ay hep bu formül üzerinden yayın yaptı. Ben kimseyi suçlamadım. Kimseyle ilgili olarak sen aslında hükümet bozulmadan önce gittin de görüştün, bilmem naptın demedim. O söylediğim lafta da yoktu. Ben daha hükümette, 8 mayıs günü hükümet bozuldu. 8 Mayıs gününden bir gün önce Bakanlar Kurulunda birlikte oturduğum arkadaşlarım hakkında o bakanlar kurulu ortadan kalktı ve hükümet bozuldı diye olumsuz şeyler söylemeyi hiç de kendime yakıştırmam. Daha bir gün önce birlikte Bakanlar Kurulu’nda oturduğum arkadaşlarım ya da partiler hakkında bir gün sonra hükümet bozuldu diye başka başka şeyler söylemeyi ben kendi adıma bu ülkede siyasetin genel üslubuna yakıştırmam.Siyaset her türlü şeyin söyleneceği, her türlü üslubun kullanılabileceği bir yerdir görüşünde ben hiç olmadım. Bu ülkede siyaset başka ülkelere kıyasla başka türlü şekillerde yapıldı bugüne kadar. Evet başka ülkelerden daha kötü taraflarımız olabilir. Ama başka ülkelerden daha iyi tarafımız var. Bizim ülkemizde siyaset bir kavga olmadı çoğu zaman.Üsluplar çok daha yumuşak, espirili oldu, ben kendi adıma hiç kimseye ne kırgınım, ne dargınım ne de böyle bir üslup üzerinden konuşacağım. Bundan sonra biz yapıcı muhalefet anlayışı ile davranacağız. Bu halkın çıkarlarına olan şeyler Meclis’e geldiği müddetçe de biz bunları destekleyeceğiz. Ama hatalar, yanlışlar yapıldığımnda da elbette ki muhalefetin gereği olan sorumluluğu üstlenip, bütün bunları da kamuoyu ile paylaşacağız”
“Çok da konuşmama gerek yoktu. Çünkü herşey kamuoyunda aylarca tartışıldı, konuşuldu. Neyin doğru neyin yanlış olduğu da ortaya çıktı. Gizli saklı birşey yok ki ortada. Sonuç itibarıyla son Bakanlar Kurulu’nda bizim da sayın Serdar Denktaş’a doğru değildir bu kiralamalar dediğimiz ve onun arkasına da sayın Serdar Denktaş’ın o toplantı biterken “evet tamam ben bunları iptal edeceğim” dediği, ertesi gün bana istifa mektubu gönderdiği, gönderdiği istifa mektubunda da bir Maliye Bakanı atayın kimin olacağı çok beni ilgilendirmiyor o sizin karar vereceğiniz birşeydir. Maliye Bakanlığında denetleme başlatın, benim dokunulmazlığımın kaldırılması için de savcılığa başvurun dedği bütün bunlar Sayın Serdar Denktaş tarafından açıklandı. Hepsi de yazılı olarak da var. Dolayısıyla kimin ne dediği, ne yaptığı o süreç içerisinde hepsi belli.Ha ne tartışlıyor işte hükümet kurulmadan önce, hükümet bozulmadan önce mi acaba bir takım görüşmeler yapıldığına veya yapılmadığına dair benim bir bilgim yok.Ben hayatım boyunca somut olarak bilmediğim hiçbir konuda iddialar üzerinden politika yapmamaya çalıştım”dedi.

Erhürman;“Mal Bildirimi ile ilgili yasa Hukuk, Siyasi işler ve Dışilişkiler Komitesi’nin de önünde idi. Mal Bildirimi ile ilgili yasa konusunda ben sayın Kudret Özersay ile görüştüm. Orda sorumlu komisyon olarak Maliye Teftiş Kurulu öngörülüyordu. Ve Maliye Teftiş Kurulu bugünkü insan potansiyeli ve teknik kapasitesi itibarıyla bir de doğrudan doğruya Maliye Bakanına bağlı olması sebebi ile bu işi yapması çok da doğru olmayacak bir kurul olarak değerlendiriliyordu. Ben bunu sayın Kudret Özersay ile görüştüm. İkimiz de hem fikir kaldık yani bu doğru değil gerçekten bunu değiştirmemiz gerekir. Hatta ben bir çalışma yaptım bunu daha bağımsız insanlardan oluşturalım diye.Kudret bey de bu yapıya tam dedi olur dedi. Hatta hükümetin bittiği gün komiteye Kudret bey ile ben birlikte katılacaktık sırf son şeklini anlatmak için. Kudret beyin bir işi çıktı gelemedi ben gittim yani hükümetin son günü Hukuk ve Siyasi işler komitesinde 2-2.5 saat süren bir çalışmada neden bunların böyle olamayacağını, neden böyle olması gerektiğini hep konuştuk. Ondan sonra o gün itibarıyla hükümet bitti. Dolayısıyla gerçek budur. Ha bunun ötesinde başka düşünceler var ise elbette onlar paylaşılır. Dikkat ettiyseniz CTP’nin tabanından birçok eleştiriler yapıldı.HP’den başka part5ileden de milletvekili düzeyinde eleştiriler yapıldı. Ama ben kendfi adıma gerçek olgu ne ise onu söylüyorum. Mal Bildirimi Yasası ile ilgili olgu budur. Kudret beye sorulduğunda şimödi anlattıklarımı yalanlayacağını hiç düşünmem.Hala Kudret bey ile temas halindeyiz birbirimize küsecek, kırılacak değiliz gerçek budur. Yeterince hızlı mı? Yavaş mı yürüdüydü başka birtakım çalışmalarda da arzu ettiğimiz hızı yakalayamamış olabiliriz. Ama bu çalışmanın içerisinde Maliye Teftiş Kurulu’nun bu işi yapmasının doğru olmadığında hem fikir olduk. Ve yerine başka bir formülasyon geliştirdik. Hükümetin bozulduğu günün öğleden sonrasını ben komitede geçirdim sırf bu çalışma daha da hızlı hale geldsin, nelerde sorun var daha fazla anlaşılsın diye gerçek budur”…
“Ben kendi kendime birtakım hülyalar kurarak protokol Mayıs’ta imzalanacak demedim. Türkiye’de ne söylendi ise geldim burada söyledim. Ordan telefonda denildi ki bu haftanın başında elinizde son taslak olacak denildi. Ben de çıktım bunu söyledim. Ama hükümet bozuldu zaten bu son taslakta bizim elimize gelmedi. Dolayısıyla bizim ne görüştüğümüz, hangi konularda anlaştığımıza dair metinlerimiz elimizdedir. Ama o son TC’den gelmesini beklenen taslak bizim elimizde değil. O geldiğinde bizim karşı çıkacağımız şeyler olacak mıydı? Olmayacak mıydı? Görmediğim şeyi bilemem.Ama gördüklerim elimdedir. Onun içerisinde de biz bazılarını highlight yaptık, bazıları da bold’lu idi. Telekomünikasyon’da kamu özel ortaklığının modeli konusu henüz anlaşılmış bir konu değildi orada duruyordu.Dolayısıyla son gidişimde Türkiye’ye onu da ben ilk gündem maddesi olarak yaptım” dedi.
(BRT)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir