Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın Libya’daki savaşı en üst düzeyde bizzat yönettiğini söyledi. Erdoğan, Suriye’de gözlem noktalarının kuşatılmasına da göz yummayacaklarını vurguladı. Erdoğan ayrıca James Jeffrey’nin kullandığı ‘Şehidimiz’ ifadesinin de inandırıcı olmadığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pakistan ziyaretinden yurda dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Bölgede ve dünyada kritik gelişmelerin yaşandığı bu günlerde, Pakistan ziyaretinde 2009’da tesis edilen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin altıncı toplantısını gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, savunma sanayisi, ticaret, ulaştırma, turizm, basın yayın, diaspora ve helal akreditasyon alanlarında toplam 13 anlaşma imzaladıklarını ifade etti.
Gerçekleştirdikleri temaslarda bölgesel konuları da ele aldıklarını da vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Keşmir, Filistin, Suriye ve Libya gibi konular hepimizin ortak meselesidir. Her biri kendine özgü nitelikler arz etse de bu krizler çözülmeden bölgesel ve küresel barışı tesis etmek mümkün olmayacaktır. Bu yüzden ortak irade ile birlikte hareket etmemizin hayati önemi haizdir. Bu hususu, görüştüğüm bütün liderlere anlatıyorum. Biz dünya ile kavga etmeden kendi sorunlarımızı yine kendimiz çözmek zorundayız. Dış müdahalelerin sorunları daha da çözümsüz hale getirdiğini görüyoruz. Bunlara karşı kendi iç bünyemizi güçlendirmek zorundayız. Halklarımız arasındaki güçlü gönül bağlarını ve ortak iradeyi siyasetimizin merkezine taşıyabilirsek pek çok sorunu çözmek mümkün hale gelecektir.”
İdlib konusunda rejim güçleriyle ilgili, “Şubat ayı sonuna kadar eğer gözlem noktalarının gerisine çekilmezlerse o zaman biz her yerde rejim güçlerini vuracağız. Gerekirse Soçi mutabakatına bağlı kalmadan bunu yapacağız.” sözleri hatırlatılarak şubat ayı sonunda rejim güçlerinin hedeflenen noktaya çekilmemesi halinde atılacak adımlara yönelik soruya karşılık Erdoğan, “Şunu çok açık, samimi konuşmamız lazım; Bizim elimizde kapı gibi bir Adana Mutabakatı var. Biz oraya Adana Mutabakatı çerçevesinde gittik. Hani ‘Siz oraya nasıl gidiyorsunuz, burası Suriye’nin topraklarıdır’ gibi yaklaşım gösterenlere bu bir cevaptır. Bu işin birinci boyutu.” diye konuştu.
Türkiye, bölgeye girdikten sonra bir düzenleme yapıldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Neydi bu düzenleme? Gözlem noktaları kuruldu. Burada Soçi mutabakatının teminatı var. Hele hele Soçi mutabakatının 2. ve 3. maddeleri ki 2. madde burada çok çok önemli. İşte biz bu adımları 2. ve 3. maddelere dayalı olarak attık. Rejim güçlerinin bizim bu gözlem noktalarını kuşatmaya başladığını görüyoruz. Onların kuşatması karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Onlara karşı da biz gereğini yapıyoruz. Son dönemde özellikle İdlib’deki çatışmalar ciddi manada kendisini göstermeye başladı. İşte bugün (dün) de yine Halep’in batı tarafında bir helikopter düşürüldü. Bunlar tabii rejimi rahatsız ettiği gibi Rusya’yı da rahatsız ediyor. Bunun dışında yine ciddi bir zayiat verdiler. Fakat aslolan şey, 1 milyona yakın İdlib halkının bugün bizim sınırlarımıza doğru hareket halinde olması. Biz zaten 3,5-4 milyon insana ev sahipliği yapıyoruz. Bu 1 milyonu da kabul etme durumuz maalesef yok. Öyleyse ne yapmamız lazım? Biz dedik ki sınırımızdan 30-32 kilometre içeride sınır boyunca briket barınaklar yapalım. Şu anda yoğun bir şekilde orada barakalar yapılıyor. Hatta ben bunu Merkel’e de açtım. ’25 milyon avro gönderirseniz bunun bir kısmını da siz üstlenmiş olursunuz. Zaten büyük bir kısmını biz üstleneceğiz. Ama bu arada siz Fransa, İngiltere gibi diğer dostlara da söylerseniz, bir destek gelirse biz yoğun bir şekilde bu barakaları daha insani hale getiririz.’ dedim. Şu anda 25 milyon avroyu Kızılhaç vasıtasıyla Kızılayımız’a gönderiyorlar. Biz onları beklemeden bu briket barakaları yapmaya başladık.”
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “James Jeffrey ile ilgili olarak burada, ‘Şehidimiz’ demesi bizim için inandırıcı şeyler değil. İnandırıcı olmadığı gibi, güya bizim hakkımızı teslim ediyor. Tamam da Jeffrey’nin hakkımızı teslim etmesinden öte, burada bizim Sayın Trump’ın hakkımızı teslim etmesi çok önemli. Yani Sayın Trump da eğer bizim hakkımızı teslim edecekse bu konuda hakikaten kararlı bir duruş ortaya koyacaksa onun bir anlamı olur.” dedi.
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi ateşkes çağrısı yapmasına karşın, bazı ülkelerin hala Hafter güçlerine askeri yardım göndermeye devam ettiği hatırlatılarak, “Batı medyası bir süredir Hafter güçlerinin Trablus’a yönelik bir saldırı başlatacağına dair haberler yazıyor. Böyle bir harekat olması durumunda Türkiye’nin meşru yönetime sahadaki desteği ne olacak?” sorusu üzerine Erdoğan, Serrac Hükümeti ile bir anlaşma yaptıklarını anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu bir askeri eğitim güvenlik anlaşmasıdır. Bu anlaşmamızın gereği olarak da biz, oradaki meşru hükümetin yanında olacağımızı yazılı kayda girmiş durumdayız. Şu anda burada bizim eğitici, öğretici ve yönetici bir kadromuz var. Hafter’in tarafında 2 bin 500 civarında Rusya’nın Wagner’i var.” diye konuştu.
Wagner’in Rusya Savunma Bakanı Şoygu ve diğerleriyle toplantı halinde fotoğrafı bulunduğunu aktaran ve söz konusu fotoğrafı gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Öndeki Hafter. Şu daire içinde olan Sayın Putin’in çok samimi adamıdır. Bu adam Wagner’in başıdır. Yöneten budur. Şuradaki de Rusya Savunma Bakanı Şoygu’dur. Hemen onun yanında da Rusya Genelkurmay Başkanı Gerasimov’u görüyorsunuz. Bunlar şu anda Rusya’nın en üst düzey askeri noktadaki güvenlik kadrosudur. Şu anda Wagner’i de orada bunlar yönetiyor. Bunlarla iş yürüyor. Hala kalkıp diyorlar ki bizim orayla bu noktada ilişkimiz yok. Şu anda bizzat Rusya en üst düzeyde oradaki bu savaşı yönetiyor. Bir de Sudan’dan 5 bin civarında savaşçı var. Çad’dan gelenler var. Nereden bakarsanız bakın 10 bini aşkın şu anda dışarıdan gelmiş asker var. Sayın Serrac ile yaptığımız bu eğitim ve güvenlik anlaşmasının gereğini sonuna kadar yerine getirmeye devam edeceğiz.
Hafter’in yanında olanlar belli. Mısır, Abu Dabi yönetimi, aynı şekilde Suud ve Fransa Hafter’in yanında. Fransa daha yeni Hafter’i davet etti. Berlin Konferansı’na gittik. Berlin Konferansı’nda adam toplantıya katılmadı, otelde bekledi. Moskova’da da aynı şeyi yaptı, kaçtı. Bizim heyetimiz oradayken, o toplantının bitimini beklemeden oradan ayrıldı. Bütün bunlara rağmen Batı hala bu adama destek veriyor. Silah, mühimmat ve para desteği veriliyor. Biz barışın tesisinden yana olduğumuzu zaten ortaya koyduk. Ama şunun bilinmesini istiyoruz, Akdeniz’deki bu hak ve menfaatler konusunda, gerek Türkiye’nin gerek Libya’nın hakkını hukukunu koruma noktasında mücadelemizi sonuna kadar inşallah sürdüreceğiz. Zaman zaman bazı imkanlar elde ettiler ama Serrac’dan yana olan ekipler orada onları derdest ettiler.”
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin Ankara ziyareti ve İdlib şehitleri için “Şehidimiz” demesi hatırlatılarak, “Amerika’yı Suriye’de rejimi etkisiz hale getirecek bir opsiyon olarak mı görüyoruz yoksa PKK’ya destek veren bir Amerika yine bize bir numara mı çeviriyor? Nasıl görüyorsunuz Amerika’nın yaklaşımını?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İfade ettiğiniz bu endişeleri aynı şekilde biz de taşıyoruz. Yani bunlar bize güven vermiyor. Bir bakıyorsunuz farklı, başka bir gün yaptıkları açıklamalara bakıyorsunuz daha farklı. Bundan dolayı da bunların hangisine nasıl inanacağız?” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şimdi ben 3-4 gün önce Sayın Putin ile görüştüm. Gayet güzel bir görüşme oldu. Ertesi gün baktık bir açıklama. O açıklamada da Türkiye’ye ciddi manada suçlamalar yapıyorlar. Biz Sayın Putin ile yaptığımız görüşmede aramızda böyle bir şey geçmedi. Size ne oluyor? Demek ki tepe başka, alt başka. James Jeffrey ile ilgili olarak burada, ‘Şehidimiz’ demesi bizim için inandırıcı şeyler değil. İnandırıcı olmadığı gibi, güya bizim hakkımızı teslim ediyor. Tamam da Jeffrey’nin hakkımızı teslim etmesinden öte, burada bizim Sayın Trump’ın hakkımızı teslim etmesi çok önemli. Yani Sayın Trump da eğer bizim hakkımızı teslim edecekse bu konuda hakikaten kararlı bir duruş ortaya koyacaksa onun bir anlamı olur. Bunun tabii bir de görüşmenin ardından yapılan basın açıklamasında özellikle uluslararası medyaya girmesi büyük önem taşıyor. Eğer bu sağlanırsa o zaman deriz ki bu işin kıymetiharbiyesi var.”
Doğu Akdeniz’deki sondaj ve arama faaliyetlerindeki son duruma ilişkin soruyu da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu konudaki tutumlarının belli olduğunu ve orada bir değişikliğin söz konusu olmadığını bildirdi.
Bunun da en önemli göstergesinin yaptıkları anlaşma olduğuna vurgu yapan Erdoğan, “Şu anda iki sondaj gemimiz varken, tuttuk bir de üçüncü bir sondaj gemisi daha aldık. Şimdi bizim 3 sondaj gemimiz iki de sismik araştırma gemimiz var.” bilgisini paylaştı.