İnternet ve bilişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte siber zorbalık da son yıllarda dünyada önemli bir sorun olarak tanımlanmaya başlandı.
Siber zorbalık konusu, Türkiye’de geçen ay hayatını kaybeden üniversitesi öğrencisi Sibel Ünli’nin ölümünün ardından gündeme getirilmişti. Yakınları, Ünli’nin çeşitli sosyal medya platformlarında alaycı mesajlara ve zorbalığa maruz kaldığını ve bu tarz mesajlara canının sıkıldığını belirtmişti.
Dünyada da özellikle sosyal medya üzerinden atılan olumsuz mesajların insanların psikolojisi üzerindeki etkileri tartışılıyor.
İngiltere’nin ünlü sunucularından Caroline Flack’in intiharının ardından yakınları, Aralık ayında erkek arkadaşına şiddet uyguladığı gerekçesiyle gözaltına alınmasının ardından internet ortamında kendisine edilen hakaretlere çok üzüldüğünü söylüyor.
ABD’li 18 yaşındaki ünlü şarkıcı Billi Eilish de artık internette kendisi hakkında yazılan yorumları okumayı bıraktığını söyledi. BBC’ye konuşan Eilish, “Bir süre önce gelen yorumları okumayı kestim Hayatımı mahvediyordu. Ne kadar havalı şeyler yaparsanız, insanlar sizden o kadar nefret ediyor” dedi.
İnternet ortamında zorbalık olarak nitelendirilecek davranışlar yetişkinler için önemli bir sorun olsa da esas risk grubu olarak ergenler ve gençler gösteriliyor.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), geçen yıl yaptığı bir açıklamada 15 ile 24 yaş grubundaki gençlerin yüzde 70,6’sının internette şiddet, siber zorbalık ve dijital taciz gibi olgular yüzünden tehlikelere maruz kaldığına dikkat çekti.
Açıklanan rapor ve istatistikler, İngiltere, ABD ve Kanada’da siber zorbalığa maruz kalan internet kullanıcılarının oranının yüzde 20’nin üzerinde olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Ömer Sayan, 2017 yılında yaptığı açıklamada, Türkiye’de siber zorbalığa maruz kaldığını açıklayanların oranının yüzde 20 olduğunu söyledi.
Ancak uzmanlar, bu oranın giderek arttığına ve “alarm verici” bir düzeye ulaştığını belirtiyor.
Türkiye’de kısa bir süre önce siber zorbalıkla mücadele için bilinçlendirme ve farkındalık yaratmak amacıyla bir oluşum ortaya çıktı.
Sosyal medya üzerinden biraraya gelen 75 kişinin oluşturduğu Siber Zorbalığa Karşı Farkındalık Projesi, farklı alanlarda bilinçlendirme çalışmaları yapmayı amaçlıyor.
Projenin içinde yer alan öğretmen Ulaş Remzi Koralay ve avukat Rüveyde Gülseza Öztürk, siber zorbalığı, projenin detaylarını ve atılabilecek adımları BBC Türkçe‘ye anlattı.
Siber Zorbalığa Karşı Farkındalık Projesi Basın Sorumlusu Koralay, siber zorbalığın en basit haliyle “bilgi ve iletişim teknolojileri kullanılarak bireylere ya da gruplara teknik ya da iletişimsel tarzda zarar verme davranışı” olarak tanımlandığını söyledi.
Koralay, bu tanımın detaylarına girildiğinde “teknik ve iletişimsel tarz” ile “ilişkisel baz” kavramlarının altının özellikle çizilmesi gerektiğini vurguladı:
“Teknik kısmı daha çok siber saldırı bazında ele alınabilir. Bu da donanımsal ya da yazılımsal konular üzerinden ayrılıyor. İlişkisel baz ise daha normal, günlük hayata yönelik. Bir çocuğun bir çocuğu utandırması, taciz vakaları gibi.”
Bugün siber zorbalık olarak genel kabul gören davranışlar arasında bireylerin görüntülerini izinsiz olarak çekip paylaşmak, sosyal medya platformlarından bireyleri aşağılayıcı, alay edici, tehditkar ve cinsel içerikli mesajlar göndermek, kişisel bilgileri rıza olmadan paylaşmak, sosyal medya platformları üzerinden birisi hakkında dedikodu yaymak ve insanlar hakkında karalayıcı bilgiler dolaşıma sokmak gibi eylemler yer alıyor.
Türkiye’de 2017 yılında Samsung Türkiye ve BTK tarafından yapılan bir çalışmaya göre, siber zorbalığa maruz kaldığını söyleyenlerin oranı yüzde 20.
Aynı araştırmada, öğrencilerin yüzde 11,64’ü siber zorbalığa maruz kaldığını söylerken, yüzde 10,13’ü ise siber zorbalık yaptığını ifade etti.
Siber ortamda sözlü tacize maruz kalanların oranı ise yüzde 25,4.
Siber Zorbalığa Karşı Farkındalık Projesi’nden Koralay ve Avukat Öztürk, durumun daha da ciddi boyutlara ulaştığını söyledi.
Bir okulda öğretmenlik yapan Koralay, “Sosyal medya üzerinde gerçekten çok yaygın. Burada şöyle bir sorun var: Ergenlik dönemindeki çocuklar davranışlarının siber zorbalık olup olmadığı, kasıtlı yapılıp yapılmadığının farkında değiller. Ama şunu söyleyebilirim, her geçen gün kasıtlı siber zorbalık davranışı Türkiye’de de artıyor” dedi.
Avukat Rüveyde Gülsez Öztürk de bazı vakalarda hem mağdurun hem de failin çocuk olduğuna dikkat çekerek, geçmişte büyük ses getirebilecek bu tarz olayların artık sıradan sorgu konularına dönüştüğünü belirtti.
Öztürk, kısa bir süre önce yaşadığı bir olayı şöyle anlattı:
“Küçük bir şehirde yaşıyorum ve burada kısa bir süre önce baro tarafından yapılan bir görevlendirmeye gittim. Bu, siber zorbalık aracılığıyla bir cinsel istismar vakasıydı. Fail de mağdur da 14 yaşındaydı.
“Kendimi, bu kadar küçük bir çevrede bile duyulmadan böyle bir olayın içinde buldum. Önceden böyle şeyler duyulurdu. Bu durum, küçük bir şehirde bile standart sorgu haline gelmiş. Gerçekten alarme olmamız gerekiyor, geç bile kalmışız.”
Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) tanımlı suçlar, siber zorbalık kapsamına giren eylemlerin de önemli bir bölümünü kapsıyor.
Avukat Öztürk, kanunen gündelik hayatta suç teşkil eden eylemlerin siber alanda yaşanıp yaşanmamasının bir önemi olmadığını ancak siber alandaki eylemlerin mağdur olma sürecini hızlandırdığını ve mağdurun bilinçli olması durumunda kanıt bulmayı kolaylaştırdığını belirtti.
Öztürk, “Ergenlik dönemindeki cezai ehliyeti olmayan veya sınırlı olan çocuklar, siber alanda suça çok daha kolay sürüklenebiliyor. Diğer yandan kanıt-delil elde etme konusunu biraz daha kolaylaştırıyor. Mağdur yeterince bilinçliyse, çok fazla korkuya kapılmadıysa delilleri saklayabiliyor” dedi.
Siber alemde yapılan eylemlerin de TCK’da karşılığı bulunduğu için ayrıca bir yasal düzenlemeye gerek olmadığını düşündüğünü aktaran Öztürk, mevcut kanunların siber zorbalık olarak nitelendirilen eylemlerin cezalandırılması için yeterli olduğunu belirtti.
Öztürk, “TCK’nın yanı sıra özel hayatın ve haberleşmenin gizliliği ile ilgili de kanunlar var. İfşa, konuşmaların ekran görüntüsü alınıp paylaşılması gibi eylemler zaten yasal olarak suç olarak tanımlı” diye konuştu.
Merhabalar. Bu sıralı tweette Siber Zorbalığa Karşı Farkındalık Projesinin amacı nedir? Gelir kaynağı nedir? Ve kimler sponsor olabilir gibi soruların cevaplarına kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
1- Projenin Amacı; pic.twitter.com/7Ey3QQNTG6
— Siber Zorbalığa Karşı Farkındalık Projesi (@szkarsiyiz) February 2, 2020
Koralay ve Öztürk’ün de parçası olduğu Siber Zorbalığa Karşı Farkındalık Projesi, farklı alanlarda çalışmalar yapan 75 kişinin gönüllülük esasıyla biraraya geldiği bir oluşum.
Bu projenin üyelerinin ortak noktası da kendi deneyimlerine göre, siber zorbalığın artık adımlar atılması ve önlemler alınmasını gerektiren boyutlara ulaşmış olduğunu düşünmeleri.
Öğretmen Ulaş Remzi Koralay, grubun Twitter üzerinden atılan bir çağrı mesajına yanıt verenlerin biraraya gelmesiyle oluştuğunu anlattı:
Koralay, “Daha sonra bir araya geldik, beyin fırtınası tarzında ‘ne yapabiliriz’i konuştuk. Bunun ardından da herkesin kendi uzmanlık alanıyla ilgilenmesi gerektiğini düşünerek, alt ekipler oluşturduk” dedi.
Projenin şu anda, hukuk, psikoloji, grafik-tasarım, iletişim-destek, eğitim-öğretim, sanat-kurgu, yazılım ve video-ses alt ekipleri bulunuyor.
Ulaş Remzi Koralay’ın verdiği bilgiye göre, psikoloji ve eğitim-öğretim alt ekipleri çocuk, genç ve yetişkinlere yönelik üç farklı e-kitap üzerinde çalışıyor, grafik-tasarım ve iletişim-destek ekipleri sosyal medyadaki farkındalık kampanyaları için birlikte çalışmalar yürütüyor, sanat-kurgu ile ses-video ekipleri mağdurlarla ilgili kısa filmler hazırlıyor ve yazılım ekibi de siber zorbalığa karşı bir filtre geliştirilmesi üzerinde çalışıyor.
Koralay, ilerleyen aşamalarda hukuk ekiplerinin hukuki; psikoloji ekibinin de mağdurlara psikolojik destek vermesinin de söz konusu olabileceğini belirtti.
Siber zorbalık konusunda farkındalık yaratmak ve bilinci artırmak amacıyla bugüne kadar çeşitli çalışmalar yapıldı.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), geçen yıl içerisinde “Siber Güvenlik Portalı” açtı. Burada kişisel bilgilerin korunması için dikkat edilmesi gereken noktalar, virüs ve casus yazılımlara yönelik uyarılar, internetin güvenli ve eğlenceli kalması için alınabilecek önlemler ve bir tehdit ortaya çıktığında yapılabilecekleri anlatan video ve bilgiler yer alıyor.
Kendisi de bir eğitimci olan Koralay, müfredatta bilgisayar-bilişim teknolojileri adı altında bir ders verildiğini ve bu kapsamda siber zorbalık konusunun da ele alındığını aktardı.
Ulaş Remzi Koralay, bu dersin ağırlıklı olarak ortaokuldaki ergen çocuklar üzerine yoğunlaştığını ancak bilinçlendirmenin en küçük yaş grubu olan ilkokuldan başlaması gerektiğinin altını çizdi.
Koralay, çocukların ötesinde ailelerin de bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğini belirterek, Siber Zorbalığa Karşı Farkındalık Projesi kapsamında çıkarılması planlanan e-kitapların yanı sıra kendilerini destekleyen bazı belediyelerle birlikte farkındalığı artırmayı amaçlayan seminerlerin düzenlenmesinin de gündemlerinde olduğunu söyledi. Koralay, “Dijital çağda anne-baba olmakla ilgili ailelere seminerler verilebilir. Çünkü öğretmen olarak belli saatlerde kontrol edebiliyor, belli saatlerde çalışabiliyorsunuz. Ama haftasonu olmak üzere gününün çoğunu ailesiyle birlikte geçiriyor. Bu noktada aile kısmını da bilinçlendirmemiz, 10-15 yıllık eğitim süreci içerisinde çocuğu eğitirken aileyi de eğitmemiz gerekiyor” dedi.
Avukat Öztürk de cezai ehliyeti olmayan veya sınırlı olan yaş grupları arasındaki siber zorbalıkla mücadelede ailelerin bilinçlendirilmesi gerektiği görüşüne katılarak, esas amaçlarının ailelere ulaşmak olduğunu belirtti. Yetişkinler arasındaki siber zorbalıkla ise hukuki bilinçlendirme ve cezai yaptırımların artmasıyla etkin bir mücadele edilebilir.
Öztürk, “Bizden çok ailelere görev düşüyor. Onlara ulaşmaya çalışıyoruz. Yeri geliyor aileler siber zorba olmuş, bunu gizlemiş, zevk ve şaka olarak yapıyorlar. İlk hedefimiz artmamasını sağlamak, çünkü çığırından çıkmış durumda, artarak gidiyor. Adım adım, daha çok kişi mağdur olmadan bitirmeye çalışmak istiyoruz” diye konuştu.