Bu yönetimle bu kadar. Siyasi akılla buraya kadar. Küçücük toprak parçasını ve de içindeki bir avuç insanı korumayı beceremeyen bir yönetim…
Bir hafta on gün öncesinden şüpheli bulunan otobüs şöförlerini karantinaya almayan bir akıl. Sözde evlerinde karantinaya alındılar. Peki nasıl oldu da bir kişi 83 kişiyle temas kurabildi. O otobüs şoförlerinin, turistleri taşıdıktan sonra başka yerlerde de taşıma yaptığına dair görüntüler var. Polisler için de aynı durum. Otellerin kapısında bekleyen polisler, şüphe görüldüğü anda karantinaya alınmalıydı, yapılmadı…
Ama “Biz yaparız, biz en iyisini yaparız, başkası bizden daha iyi yapamaz” kafasının bir işe yaramadığı, ülkeyi felakete sürüklediği ortada. Bulaşıcı Hastalıklar Yasası’nın emrettiği kurullar dahi oluşturulamadı daha ne olsun.
İşler çığırından çıktı. Bitti artık. Karpaz’daki sokağa çıkma yasağı son noktadır. 15 köy dile kolay. Aynı yöntemle devam edilmesi, bu sayının artacağının garantisidir. İnsan o sokağa çıkma yasağını ilan ederken utanırdı biraz, “biz sebep olduk, yeterli denetimi sağlamadık, gereken yönetsel koşuları oluşturmadık” diye, sorumluluğu alır, gereğini yapardı. Ne gezer…
Öfke büyüktür. Ve kendi tabanlarına da yayılmıştır. Bu seçim de ondan sonraki seçim de kendilerine yaramayacak. Halka da ülkeye de zarar verdiklerini kendi kapalı gruplarındaki yandaşları da söylüyor.
Hem bittiniz, hem ülkeyi bitirdiniz. Siyasi gailelerinizden kurtulun artık, kaybettiniz. Çekin gidin, devredin elinizdeki yetkileri teknokrat bir hükümete.
Olağanüstü Durum ilanı için bundan daha geçerli ne sebep olabilir. Hepimizin ölmesi mi gerekir?
KİM YÖNETİR BU ÜLKEYİ DİYE SORAR MISINIZ HALA…
Başbakan otel çalışanlarının zaten asgari ücret aldığını, devlete bir katkısı olmadığını söylüyor. Ama o oteller kapalı… Çoğunu o dostları, kayırdıkları otel, kumarhane sahipleri işten durdurdu. O insanlar şimdi o asgari ücreti de bulamayacak…
Bunlar sorundu da neden daha fazlasının gelmesine izin verdiniz? Otellerde casinolarda çalışanların kaçta kaçı yerlidir? Bilmiyor muydunuz? Ne oldu? Akşama doğru kıvırmaya başladılar. “Yeni paket çıkacak, onlara da vereceğiz” lafları…
Neden devlet? Onların patronları geliriyle devleti kaça katlar? Eğer bu ülkede vergi adaleti, sosyal adalet olsaydı, kazandıkları kadar vergi alırdınız. O zaman da bu devlet zaten böyle acz içinde olmazdı. Aksine ilk işten durdurmaları onlar yaptılar. Çıkıp, “Herkesin bağırmasıyla hareket edemeyiz, hesap kitap işidir, devlete yazık edemem” diyor Başbakan. İşçisine zulmeden, devlete vergisini doğru dürüst vermeyen ama devletin sırtından trilyonlar basanların üstüne gitmesi gerektiğini düşünmemizi istemiyor. Kör değiliz şükür. Ne yapmaya çalıştıklarını hep beraber görüyoruz…
Yakalarına yapışıp, gelirlerine hiç olmazsa memurunki kadar bir oranda el koyup, bu insanların işten durdurulmalarını önlemek ve ödenmelerini sağlamak gerekmez miydi? Yasa dışı bir şekilde isten durdurmalarını sağlamak gerekmez miydi? Bunca zaman kazandıkları trilyonlardan ödesinlerdi. Ama, sesleri çok çıktı, üstünüzde dayanamayacağınız bir baskı oluşturdular, anında çark ettiniz.
Buların üstünde gidebilecek olan, halkın ve ülkenin çıkarını düşünen, olağanüstü durum yetkileriyle donatılmış bir teknokrat hükümet olabilirdi.
Son olarak, şunu dikkatle okuyun… Maliye Bakanı’nın Havadis Tv’ye açıklaması hepsinin üstüne tüy dikti.
Olgun Amcaoğlu itiraf etti, “Kumarhaneler lisans ücretlerini ödemeyeceklerini bildirdiler ve bu ayki ödemelerini yapmadılar”. Sen lisans ücretlerini öteledin mi? Hayır… Öyleyse söke söke al. Yok, onu da alamıyor, sadece basına çıkıp, ağlıyor. İşte bunun için çekip gitmeliler…
Ey Kıbrıs Türk halkı, ey maaşlarından kesinti yapılan memurlar, ey küçücük dükkanından ekmek yiyen, yanında birkaç kişi istihdam eden, şimdi kuruşa kurşun atanlar, borçlular, kapının önüne konanlar…
Duyun bu itirafı. Başka söze gerek yok!
YERİN KULAĞI VAR
OHAL ŞART OLDU:
Bir an önce OHAL ilan edilmeli, daha sıkı tedbirler alınmalı dediğimizde bize kızan çok oldu. Ama bugün geldiğimiz durum ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi. Ülkenin her tarafından korkutucu haberler geliyor. 15 köy karantinaya alınarak sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Vatandaş artık yapılan açıklamalara güvenmiyor. Ve güvenin bittiği yerde her şey biter. Geç de olsa, siyasi gailenizi bir yana bırakıp çekilin ve daha da geç olmadan OHAL ilan edin, başka yolu kalmadı bu işin…
KAMUYU DEĞİL, VARLIĞI PAYLAŞMAK LAZIMDI:
Ekonomik paket dedikleri şeyin baştan yanlış olduğu, tüm yükü kamunun üstüne yüklemelerinden belli. Başkasına ne vergi, ne lisans, ne borç ne yatırım diye yüklenemediklerinden, maliyenin olmayan parasına yükleniyolar. Yapılacak en kolay ama aynı zamanda en yanlış şey. Olandan alıp, olmayana verecektinz. O cesaretinizin olmadığını gösterdiniz. Buraya kadar.
SANDIKTA, SESSİZCE:
Başbakan’ın Cumhurbaşkanı’ndan ve ortağından başlayarak, üçüncü uyruklulara, ardından çalışma izinli otel çalışanlarına saldırmasını, sonra da çıkıp, sözlerini geri almaya çalışmasını seyrederek günlerimiz geçiyor. Sağlığımız büyük tehdit altında. Hepimizin hastalığa yakalanması an meselesi, ekonomiyi olduğundan daha berbat hale getirdiler hala söylediklerine inanmamızı, susmamızı bekliyorlar. Susacak bu öfkeli insanlar; ama ne zaman, sandık başında. O günü görebilirlerse eğer, yanıtı o gün sessizce verecekler. Madem ki halk olarak bize bunları reva gördünüz, bedeli ağır olacak…
GÜNAH KEÇİSİ:
Sağlık Bakanı Pilli’yi günah keçisi ilan edip, kurtulacaklarını sanıyorlar. Pilli, hekim de olsa, sonuçta bir kişi. Neden yasanın gereği olan kurulları oluşturmayıp, Sağlık Bakanı’nı tek yetkili olarak bıraktınız ki? Bunun sorumlusu Bakan’ın kendisi olamaz. O siyasi iradeyi gösteremeyen hükümetin başı ve yardımcısıdır. Bugüne kadar ne yanlış yapılmışsa sorumlusu, bir kriz masası oluşturmaktan, bir olağanüstü durum ilanından korkan hükümetteki bu ikilidir…
KİM BUNLAR:
Başbakanlıkta “KKTC Başbakanlık Kriz Merkezi İletişim Başkanlığı” diye bir birim oluşturdular, adı var kendisi yok bir oluşum. Bu merkezde kimler var ve ne iş yaparlar bilen yok. Eğer böyle bir merkez varsa bütün açıklamaların bu merkezden yapılması gerekmez mi? Her bakanlık, kendi kafasına göre açıklama yapıp, zaten karışık olan kafaları daha da karıştırıyor…
KUMARCILAR DEVLETE MEYDAN OKUYOR:
Havadis Tv’ye konuk olan Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu, kumarhane işletmecilerinin bu harçları artık ödemeyeceklerini bildirdiklerini ve önceki gün ödenmesi gereken harçları ise ödemediklerini söyledi. Bu resmen hükümete meydan okumaktır. Eğer yüreğiniz yetiyorsa ödemeyenlerin lisanslarını hemen iptal edersiniz diyeceğim ama, yapamayacağınızı biliyorum. Yıllardır bu ülkenin kaymağını yiyenlerin böylesi günlerde bile hala devlete meydan okumasına ses çıkaramayan, bunlara göz yuman, her taleplerini emir kabul edenlerle olacağı buydu. Durum resmen yargılık…
ZİRVEDEKİLER
Mustafa Akıncı: “Orta gelirli çalışanların maaşlarında ciddi kesintiler yapılırken, kamudakiler dışında kalan yüksek gelirli kesimlerden herhangi bir katkı sağlama yönüne gidilmemesi sosyal adalet duygusuna ciddi şekilde zarar vermiştir. Maaşlı kesime mutlak tavır, bankalara ise ricacı olmak doğru değil…”.
DİPTEKİLER
Hastalar Otele: Olağanüstü durum ilan etmekten çekindikleri için yaşanan rezaletlere bir yenisi eklendi. Bizzat Kovid-19 pozitif vakalar, “hafif semptomlar gösteriyor” diye, hastaneden otele alınıyor. Karantinaya şüpheli alınır, hasta alınmaz. Hastanelere el koyamadıkları için otellere hasta yerleştiriyorlar. Otel ne kadar güvenli olabilir, o hastalara anında müdahale gerekirse ne olacak? Bu ülkede kaç tane özel hastane var, kaç tane hekim var, bir tanesine bile sözleri geçmedi. Yüzleri kızarmadan hala “Doğru kararlar” aldıklarını söyleyebiliyorlar…