Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışma Kurulu’nun “Koronavirüs Salgınının KKTC Küçük İşletmelerine Etkisi ve Alınması Gereken Önlemler” raporu açıklandı.
14 Mart’tan beridir işyerleri kapalı olan 150 esnafla yapılan araştırmanın, “durumun sanılandan ve görünenden daha vahim olduğunu ortaya çıkardığı” belirtildi.
Araştırma sonuçlarına göre, 32 bin küçük işletme çalışanı ve aileleri ciddi düzeyde geçim sıkıntısı çekiyor. Küçük işletme sahiplerinin yüzede 12’sinin yiyecek alacak parası kalmadı. Küçük işletmelerde 6 bin 400 kişinin işsiz kalma, 25 bin 600 kişinin de geçim sıkıntısı riski var.
Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre, araştırma sonuçları ve çözüm önerileri Başbakanlığa iletildi.
Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası’nın güncel resmi kayıtlarına göre, KKTC’de kayıtlı 10 bine yakın küçük ve orta büyüklükte işletmenin 40 bin kişiye istihdam sağladığı belirtilen raporda, yeni koronavirus salgınının yayılmasını engellemek için bu işletmelerin yüzde 80’inin 14 Mart tarihinde kapatıldığı anımsatıldı.
Raporda, 3 haftadan beridir 32 bin kişinin çalışamadığı, dolayısıyla bu işletmelerin çalışanlarıyla ailelerinden oluşan 128 bin insan geçimini sağlamakta güçlük çektiği yer aldı. Koronavirus salgınının KKTC’yi de çok ciddi şekilde etkilediği, bu krizin ne kadar zamanda sona ereceğinin henüz öngörülememesine karşın ekonomik etkisinin olumsuz olacağının bilindiği; bu olumsuz etkinin boyutunun, salgının bitmesi beklenmeden bugün alınacak tedbirlere ve niteliklerine bağlı olduğu ifade edildi.
Güncel durumun verilerle saptandığı ve yaşanan sıkıntıların aşılması için önerilerin de yer aldığı raporda, ülke ekonomisinin çok önemli bir bölümünü oluşturan küçük ve orta boy işletmelerin bu sıkıntılı süreçten en az zararla çıkarak faaliyetlerine devam edebilmesinin sosyal politikalar açısından olduğu kadar, KKTC ekonomisinin geleceği açısından da son derece önemli bir zorunluluk olduğu vurgulandı.
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışma Kurulu, 30-31 Mart tarihlerinde farklı meslek gruplarındaki 150’ye yakın esnafla görüşerek bir alan çalışması da yaparak, verilere dayalı olarak işyerlerini açamayan küçük ve orta boy işletme sahiplerinin durumuna ilişkin güncel durumu araştırdı.
Araştırma sonuçlarının, sanıldığından ve görünenden daha vahim olduğu belirtilen raporda, “kendilerine gereken yardım ivedilikle yapılmalıdır” denildi.
Araştırma kapsamında alüminyum doğramacısı, demirci, berber, kuaför, güzellik uzmanı, büfe işletmecisi, kafe işletmecisi, bar işletmecisi, restoran işletmecisi, mobilyacı, döşemeci, dülger, butik işletmecisi, hediyelik eşya satıcısı, kalıpçı, boyacı, demirci, yapıcı, oto elektrikçi, kaportacı, lastikçi, sıhhi tesisatçı, kaynakçı ve temizlikçilerle görüşüldü.
Başbakanlığa da iletilen raporda, istihdama, dolayısıyla Gayri Safi Milli Hasılaya ve vergi gelirlerine büyük katkısı olan bu işletmelerin içinde bulunulan sıkıntılı süreçten en az zararla çıkabilmesinin hem ekonomik hem de sosyal politikalar açısından son derece önemli olduğunun altı çizildi.
Bulgular ışığında, küçük işletme sahipleri ve çalışanları açısından iyi beslenememe hatta açlığın son derece ciddi ve vakit kaybetmeden üzerine gidilmesi gereken bir sorun olarak karşımızda durduğuna da dikkat çekildi.
Raporda yer verilen araştırma sonuçlarına göre, küçük ve orta boy işletme sahiplerinin günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamama durumunda kalma tehlikesinin ciddi bir tehdit olduğu bilgisine yer verilerek, her 100 küçük işyeri sahibinin 12’sinin, yiyecek almak için parası kalmadığı, 27’sinin günlük zorunlu ihtiyaçlarını en fazla bir hafta daha temin edebileceği, 226’sının temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri birikimlerinin 2 hafta sonra tamamen tükeneceği ve 30’unun ise en fazla bir ay daha dayanabileceği ortaya çıktı.
Araştırma sonuçlarına göre, küçük işletme sahiplerinin yüzde 40’ı işyerleri bir-iki ay daha çalışmaya başlamazsa, tekrar başlamalarının mümkün olmayacağını düşünüyor. İşletme sahiplerinin yüzde 20’si ise, sadece iki hafta daha kapalı kalmaları durumunda, bir daha dükkânlarını açmalarının mümkün olamayacağını belirtti. Raporda, bu veriler ışığında, 6 bin 400 çalışanın kısa bir süre içerisinde işsiz kalması ve geçindirdikleri 25 bin 600 kişinin geçim sıkıntısı çekmesinin ciddi bir risk olduğu yer aldı.
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışma Kurulu’nun “Koronavirüs Salgınının KKTC Küçük İşletmelerine Etkisi ve Alınması Gereken Önlemler” raporunda şu bilgiler ve çözüm önerileri yer aldı:
“Üç haftadır faaliyet gösteremeyen küçük işletmeler çok zor durumdadır.
Kapalı olan bu küçük işletmelerde çalışanların büyük bölümü, işletme sahipleri de dahil, gün kazanıp gün harcamaktadır. Bundan dolayı, birikimi olan sadece az sayıda işletme sahibi vardır; bunların oranı sadece %21’dir. Koronavirus salgını nedeniyle işyerlerinin kapanması geriye kalan %79’u hazırlıksız yakalamıştır.
Birikimleri olmamasına ek olarak, küçük işletme sahiplerinin %83’ünün yüklü miktarda aylık taksit, kira ve borç ödemesi de vardır.
Aylık borç ödemelerine ek olarak, küçük işletme sahiplerinin işyeri kirası da oldukça yüksektir: Ortalama 3464 TL; ve yüzde altmışa yakını işyerlerinde kiracı durumundadır. Kiralanan bu işyerlerinin tamamına yakını (devlete ya da Evkaf’a değil) özel şahıslara aittir. Koronavirusten dolayı kepenk açamayan işletmelerin büyük bir bölümü kiralarını ödeyememiştir.
Bu da geçimini kira geliriyle sağlayan dükkân sahiplerinin de zor durumda olduğu anlamına gelmektedir.
Kira ve diğer borçlarını ödeyemeyen esnaf ve zanaatkârlarımızın daha büyük bir sorunu vardır: “Elinizdeki para ile kaç gün daha idare edebilirsiniz?” sorusuna verdikleri cevaplar son derece kaygı vericidir.
Günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamama durumunda kalma tehlikesi ciddi bir tehdittir.
Her 100 küçük işyeri sahibinin 12’sinin, yiyecek almak için parası kalmamıştır;27’si günlük zorunlu ihtiyaçlarını en fazla bir hafta daha temin edebilecektir;226’sının temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri birikimleri 2 hafta sonra tamamen tüketecektir;30’u ise en fazla bir ay daha dayanabilecektir.
Bir gün sonra ailesini doyurup doyuramayacağından emin olamamanın ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki yapma ihtimali de son derece yüksektir. Bu konuda psikolojik destek sağlanması faydalı olacaktır.
İyi beslenememe hatta açlık son derece ciddi ve vakit kaybetmeden üzerine gidilmesi gereken bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
Araştırma kapsamında görüşülen küçük işletme sahiplerinin hiç birisi çalışanlarını işten çıkarma yoluna gitmediklerini belirtmiş, kendilerine tam maaş ödeyemeseler bile ellerinde olandan çalışanlarının karınlarını doyurmaları için az miktarda da olsa destek olduklarını söylemiştir. Küçük işletme sahipleri, çalışanlarının durumlarının kendilerinden daha kötü olduğunu bilmektedir.
Küçük işyerlerinin bir daha açılamama tehlikesi vardır.
Çalışma kapsamında görüşülen küçük işletme sahiplerinin yüzde 40’ı işyeri açma yasağının ardından her durumda işyerlerini açmaya kararlı olduklarını belirtmiştir. Bunu söyleyenlerin bazıları ekonomik anlamda işlerin toparlanacağına dair ümitli olduğundan değil, başka bir iş yapacak bilgi ve birikimleri olmadığından her durumda devam etmek zorunda olduklarını da ifade etmiştir. %40’ı ise işyerleri bir-iki ay daha çalışmaya başlamazsa, tekrar başlamalarının mümkün olmayacağını düşünmektedir. Bundan da önemlisi, işletme sahiplerinin %20’sinin sadece iki hafta daha kapalı kalmaları durumunda, bir daha dükkânlarını açmalarının mümkün olmayacağını belirtmiş olmasıdır. Bir başka deyişle, 6,400 çalışanın kısa bir süre içerisinde işsiz kalması ve bunların geçindirdiği 25,600 kişinin geçim sıkıntısı çekmesi ciddi bir risk olarak karşımızda durmaktadır.
Araştırmaya katılan küçük işletme sahiplerinin devletten beklentileri vardır:
Dükkânlar kapalı olduğu için çalışamayanlar, bu zor günleri atlatmak için doğrudan nakit/hibe desteğine ihtiyaçları olduğunu belirtmektedir.
İkinci olarak, işten çıkarmadıkları çalışanları için maaş desteği beklemektedirler. Üçüncü olarak, çalışmadıkları süre için sosyal sigorta ödemesi konusunda muafiyet istemektedirler. Dördüncü en fazla talep edilen önlem de çalışmadıkları sürede birikmiş olan borçlarının faizsiz olarak ertelenmesidir.
Küçük işyeri sahiplerinin önceliklerinin ne olduğu konusundaki beklentileri nettir. Aralarında bir görüş birliği vardır. ‘Önce zor günleri atlatalım, sonra işimizi yoluna koyalım’ diye düşünmektedirler.
Devletten beklentileri bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır: Kredi kaynaklarına uygun koşullarda ulaşma, vergi indirimi, kira yardımı beklentisi ihtiyaç sırasında aşağılardadır. Çalışanlarının kendilerinden daha ihtiyaçlı olduğunu düşündükleri için de, neredeyse hiçbiri kendileri için gıda yardımını öncelikli beklenti olarak koymamıştır.”
Öneriler
Raporda ortaya konan öneriler ise şöyle sıralandı:
“Bu bağlamda, ancak işletmelerimiz yeniden çalışmaya başladığında faydası olacak olan, Hükümetin ‘Çek ve Maaş Ödeme Destek Kredisi’ adını verdiği Kredi Garanti Fonu (KGF) destekli kredi paketi ve Kalkınma Bankasının ‘işe devam işletme destek kredisi’ programı yerine, kısa vadede zor durumda olan insanlara yardım edecek önlemleri bir an önce alması gerekmektedir.
Dünyanın çeşitli yerlerinde bu konuda alınan önlemler yol göstericidir.
Dünyaya baktığımızda küçük işletmelere yönelik farklı tedbirlerin alındığını görüyoruz. Bunların içerisinde doğrudan ve dolaylı hibelerle, ücret desteği öne çıkmaktadır.
En belirgin tedbirlerden bir tanesi krizden etkilenen sektörlerde çalışanlara verilen maaş desteğidir. Bu destek, işverenin çalışanlarını işten çıkarmaması koşuluyla verilmektedir. Ayrıca küçük işletmeler ve serbest çalışanlar, kira gibi sabit giderlerini karşılayabilmek amacıyla ayrılmış hibelerden faydalanabilmektedir. Hükümet işyerlerini kapatmak zorunda kalan küçük işletmelere belli bir miktar ödeme yapmakta sonrasında aylık olarak da destek vermeye devam etmektedir. Küçük ve orta boy işletmeleri desteklemek için başlatılan program çerçevesinde maaş, kira, gayrimenkul kredisi (mortgage) ödemeleri ve elektrik, su, gaz gibi günlük giderler için kullandırılacak krediler faizsiz ve masrafsızdır. Alınan tedbirlerin tümünde dikkat çekici olan nokta, mümkün olduğunca, toplumun hiçbir kesiminin yaşanan krizle tek başına mücadele etmek durumunda bırakılmamaya çalışılmasıdır.
Dünyada alınan bu tür önlemlerin göz önünde bulundurulması Anayasamızda da bulunan sosyal adalet ilkelerini gözetmek açısından önemlidir.
Hükümetimizin önceliği bu tür yardımlara en fazla ihtiyaç duyan dar gelirlilere ve küçük işletmelere yoğunlaştırarak, sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmesi ve böylece zor bir dönemden geçen halkımızın kaygılarının, en azından ekonomik boyutunun, bir nebze giderilmesine yardımcı olması yerinde olacaktır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 30 Mart tarihinde yaptığı açıklamada, Nisan ve Mayıs ayları için İstihdam Destekleme Merkezi tarafından işletmelerin devamlılığının ve istihdamın sürekliliğinin sağlanması amacıyla çalışanlara her ay için 1,500 TL ücret desteği verilmesi ile ilgili olarak, çalışmaların ivedilikle sürdürülmekte olduğunu ve 1) hangi sektörlerin kapsam dahilinde olacağı, 2) çalışanlara ücret desteğinin nasıl uygulanacağı ve 3) yöntemi ile ilgili çalışmaları yapmak üzere bir komite kurulduğunu duyurmuştu. Kuşkusuz, bu çalışmanın bir an önce tamamlanıp, uygulamaya geçilmesi son derece faydalı olacaktır.”
Yeni program ve destek paketleri açmak için finans bulmanın kolay olmayabileceği gibi, bu programları işler hale getirmenin de vakit alabileceği belirtilen açıklamada, bunun yerine şunların yapılabileceği kaydedildi:
“Hali hazırda mevcut olan programların kapsamını genişletme; Yapılan yardımların miktarını az da olsa artırma; Yapılacak ödemeleri öne almak; Bürokratik işlemleri basitleştirme; Belediyelere ait programları genişletme; Doğrudan muhtaç olan ailelerin evine yiyecek ve ihtiyaçların ulaştırılması ve benzeri önlemler almak da yararlı olacaktır.
Araştırma sonuçlarına göre, 6,400 çalışanın kısa bir süre içerisinde işsiz kalması ve bunların geçindirdiği 25,600 kişinin geçim sıkıntısı çekmesi ciddi bir risk olarak karşımızda durmaktadır. Başta da belirtildiği gibi, ülke ekonomisinin çok önemli bir bölümünü oluşturan küçük ve orta boy işletmelerin bu sıkıntılı süreçten en az zararla çıkarak faaliyetlerine devam edebilmesi sosyal politikalar açısından olduğu kadar, KKTC ekonomisinin geleceği açısından da son derece önemli bir zorunluluktur.”