Avrupa Birliği üyesi Güney Avrupa Ülkeleri 6. Zirvesi’nde kabul edilen ortak bildiride Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunda Türkiye ve KKTC’yi hiçe sayan yaklaşımlar; ülkemizde ve Türkiye’de tepkiyle karşılandı.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, yanlışın devam ettirildiğini ve tarihi bir fırsatın daha göz göre göre heba edildiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Hürriyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, Avrupa Birliği üyesi Güney Avrupa Ülkeleri 6. Zirvesi’nde kabul edilen ortak bildiride Kıbrıs ve Türkiye ile ilgili ifadeleri değerlendirdi.
“Akdeniz coğrafyası tarih boyunca hep çalkantılı bir bölge oldu” diyen Akıncı, Doğu Akdeniz tarih boyunca sahip olduğu önemini koruyor. Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarının mevcudiyetine ilişkin yapılan tespitler bu coğrafyanın önemini daha da artırmıştır. Bu durum güncel gerilimlerin de zeminini oluşturmuş bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Yenilenebilir enerji politikalarını desteklediklerini, dünyadaki öneminin de gün geçtikçe arttığını ve Doğu Akdeniz’in de güneş enerji deposu olduğunu ifade eden Akıncı, ancak fosil yakıtların ekonomik değerini ve önemini yitirmediğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı, bu nedenle enerji kaynaklarını sahiplenme mücadelesinin bitmediğini, bölgede yeni bir enerji denklemi kurulduğunu, Rum Yönetimi’nin de Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi devre dışı bırakarak denklemi tek başına kurma gayreti gösterdiğini ifade etti.
“Oysa Kıbrıslı Türklerle Türkiye’yi devre dışında bırakmaya çalışmak tarihi ve coğrafi gerçekliğe aykırı bir çabadır” diyen Akıncı, “Rum tarafı fırsatçılık yaparak Türkiye’den boşalan alanları kendi çıkarları doğrultusunda doldurmak amacıyla Yunanistan ile birlikte bölgede üçlü ittifaklar oluşturmaya yönelmiştir” ifadelerini kullandı…
Bölgedeki denklemin Kıbrıslı Türkler ve Türkiye olmadan hep eksik kalacağını, bu durumda bölgenin istikrara kavuşmasının da mümkün olamayacağını anlatan Cumhurbaşkanı, eğer bir boru hattı alternatifi gündeme gelecekse, bunun en kestirme, en ucuz ve en pratik güzergahının Türkiye ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaşacak olan bir hat olacağını vurguladı.
Bölgedeki zenginliklerin yeni bir çatışma alanı yaratmaması ve tam tersine, bu zenginliklerin bölge ülkeleri arasında işbirliği alanı oluşturması gerektiğini her zaman söylediğini anımsatan Akıncı, “Bölgedeki mevcut çatışmaların sonlandırılması ve yeni sıcak çatışma alanlarının oluşması ihtimalinin bertaraf edilmesi için diplomasiye daha çok ağırlık verilmelidir” dedi.
Rum Yönetimi’nin yaptıklarının gerçekçi ve hukuki olabilmesi için iki tür uzlaşma sağlaması gerektiğini ifade eden Akıncı şöyle konuştu:
“Öncelikle bizimle ortak bir komite kurulmasını kabul etmelidir. Bu şekilde Kıbrıs Rum Yönetimi doğal kaynaklar konusunda bu zenginliklerin ortak sahibi olan Kıbrıslı Türkler ile planlama aşamasından başlayarak satışa kadar birlikte hareket etmelidir. İkinci olarak Türkiye Akdeniz’de en uzun kıyısı olan ülkelerden biri olarak bölgedeki enerji denkleminden dışlanmamalıdır. Türkiye, kendi kıyılarına hapsedilemeyecek bir ülke konumundadır. Bu gerçekler ışığında KKTC ve Türkiye’nin bölgedeki haklardan vazgeçmesi beklenemez. Bu gerilimden çıkış için uluslararası hukuk içinde bir çare bulunabilir. Rum tarafı uzlaşıya kapalı durduğu, hatta konuyu konuşmayı bile reddettiği için KKTC ve Türkiye’nin haklarını korumak için adım atması kaçınılmaz hale gelmiştir”
Fatih gemisi personeli ve Türkiye Petrolleri Anonim Şirketi ile işbirliği yapan şirketlerden 25 kişi için tutuklama emri çıkarıldığının anımsatılması üzerine de Akıncı, bu tür tutuklama tehdidiyle, korkutmaya çalışmak suretiyle bir yere varmanın veya caydırmanın mümkün olmadığını kaydetti.
Akıncı, AB’nin son kararıyla da yeniden tarihi bir hata yaptığını kaydederek şu ifadeleri kullandı:
“Rum tarafı haksız yere elde ettiği AB üyeliğinin avantajından faydalanarak, AB’yi bu konuda yanlışa sürüklüyor. Avrupa Birliği bölünmüş ve hala çözülmemiş bir sorunu olan Kıbrıs’ın tek sahibi varmışçasına Rum Yönetimi’ni tüm Kıbrıs adına tek başına üye kabul ettikten sonra, şimdi de benzer bir hatayı enerji konusunda tekrarlıyor. Böylelikle Kıbrıs sorununun çözümünde katalizör etkisi olabilecek enerji konusu, maalesef yeni bir çatışma ve gerginlik alanına dönüştürülüyor. Bu konuda Rumların tek yanlı girişimleri yanında buna destek çıkan uluslararası aktörler de gerilimi artırıyor. Aynı yanlış devam ettirilerek tarihi bir fırsat daha göz göre göre heba ediliyor”
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Alexis Çipras arasında yapılan görüşmelerde ve değişik düzeyde yürütülen çalışmalarda iki ülke ilişkilerini daha iyiye götürecek adımlar atılmakta olduğunu memnuniyetle gördüklerini de ifade eden Akıncı, bu gelişmelerin Kıbrıs’a da yansımasını istediklerini söyledi.
“Akıl yolu doğal zenginlikleri gerginlik ve çatışma vesilesi değil, işbirliği alanı yapmayı söyler” diyen Akıncı, Türkiye’nin bu coğrafyanın önemli bir gücü; Kıbrıslı Türkler de Kıbrıs adasının iki temel toplumundan biri olduğunu söyledi ve “Biz bu adada geçmişte savaşın acılarını paylaştık, artık gelecek kuşaklar bu adanın zenginliklerini paylaşmalı” dedi.
Doğal zenginlikler konusunda ortak bir komite kurulması gerektiğini de anımsatan Cumhurbaşkanı, ancak Rum tarafının katı tutumuyla karşı karşıya olduklarını, Rum tarafının Kıbrıs’ı sadece kendi yetki ve egemenlik alanı olarak gördüğünü ve esas anlaşmazlığın da tam buradan kaynaklandığını vurguladı.
Akıncı, “Biz bu zenginliklere tek başımıza el koyma değil, ortaklık haklarımıza sahip çıkma çabasındayız” diyerek, önerilerinin akıl ve uzlaşma yoluyla bölgedeki ülkeler arasındaki işbirliğini geliştirecek bir anlayış olduğunu anımsattı.
“Biz uluslararası hukuk içinde diplomasiyi çalıştırarak bu sorunu aşma gayretlerimizi sürdüreceğiz” diyen Akıncı “Bununla birlikte bölgede tek yanlı kazı faaliyetlerine girişilmesine karşılık bizim de kazı çalışmaları yapmamız kaçınılmazdır” ifadelerini kullandı.
(BRT)