Köşemden: Sohbetimdir: (Bahar geldi derken ve…)

Köşemden: Sohbetimdir: (Bahar geldi derken ve…)

Kıbrıs’ın her mevsimi güzeldir ama bu ilkbahar var ya ayrı güzeldir…

Sarı kırmızı kır çiçekleriyle süslenmiş yeşil örtülü  Mesarya ovasında uzanırken  Mağusa’dan Lefkoşa’ya… Kozalarından yeni çıkmış kelebekler gibi uçar yüreğiniz “pır pırrr..”

Çoktandır unuttuğunuz sevinç sarar tüm varlığınızı..

İlk defa hissedersiniz:  Kaç zamandır konuşup selamlaşmanıza karşın.. Bigane kaldığınız komşu kızına aşık olduğunuzu!..

Hatta yıllar yılıdır kırıla oyula… Hâlâ tüketip yok edilemeyen…    Kadavraya dönüşmüş  Beşparmak’ların yamacındaki o taş ocaklarını bile… Güzel görürsünüz…

…SEVERİM bu mevsimi: Yavaştan soyunurken ağır kışlık giysilerimden, denizin hâlâ dövmeye devam ettiği dalgalarıyla sahilinde başlarım yürümeye…

Tutun ki  biten hasretten sonra kavuştuğunuz sevgilinizin… Dudaklarına kondurduğunuz  öpücükler gibidir hissettiğiniz denizle kum…  Yeniden doğuşunuzdur…

Ki az zaman sonra sarmaş dolaş olacaksınız… Bir bütün olacaksınız!  O ılıcık tuzlu sularında gitgide daha bir mavileşen derinlere doğru kulaç atarken, Tanrının evinde ibadet edercesine arınacaksınız…  Kurtulacaksınız tüm günahlarınızdan…

Ruhunuzda duyacaksınız rahmete kavuşur” gibi  huzurla sükûnu…   Onun sizi, sizin  onu kucakladığınızca hissedeceksiniz Cenneti… Taa, en deruni yerinizde parlayan ilahi bir nur gibi…

…KIBRIS güzeldir. Afrodit’in ülkesidir..         Şöyle ki ne yaptıysa,  Koronavirüs bile bulaşamadı.. Belki  kıyamadı bu güzelliğin almaya canını, tam da en güzel çağı olan İlkbaharında!..

Hadi bir kulaç daha bir sarış bir öpüş bir sevinç daha…   Ve işte o ses:

…”Ya Eşref!.. Uyan sabah oldu!”

***

“MEĞER bir faciaymış böyle bir alemde uyanmak” diyordu şair…

Kısaca görüp elleyemediği  bir “virüse” yenik düşecek kadar! Ki bütün meydan okuyanlara nanik çekerek aldı canlarla canların cananlarını!

Nitekim diyorlar ki şimdi  “bu koronavirüs mutosyana uğradı..”

Hani şu bilim kurgu filmlerinde görüyoruz. Küçük bir canlı dev olup dünyayı yıkıp yakıyor ne çekiyor insanlar elinden kurtulmak için..

Neyse ki Tanrıya şükürler olsun. Bizim Colid-19 “bulaşmak” adına mutasyano uğradı ama henüz konuşmuyor. Bu nedenle “ey Trump aklını başına al yoksa Amerika’yı başına yıkarım” demedi! En azından işitmedik öylesi bir sesi…

Doğrusu Türkiye’yi de çok sevdi! Çünkü biliyordu Türk insanının hasletlerini: “Bana bir şey” olmaz bir, Türk’e virüs bile bulaşmaktan korkar iki!

Nitekim başından  beridir Virüsün inadına “çatla patla” dercesine… Sarmaş dolaş topluluklar haline gelmelerine karşın… Yine de  Türkiye ötelerdeki bir Trump Amerika’sı olmadı!

Ki “dev” gibi gördüğü için değirmenlerle savaşan çağın Don Kişot’u Trump, virüse öyle saldırdı!  Şimdilerde halâ insanlarının ölümüne neden olmaya devam ediyor…

Ve işte büyük gerçek: Türkiye son yıllardaki sosyoekonomik atılım ve açılımlarıyla dünya “büyükleri” arasında yerini alırken, Koronavirüs salgını karşısındaki tedbir ve basiretli tutumu nedeniyle pek çok AB ülkesinin de önünde aldı yerini…

Ve Türkiye bir kez daha “bir Avrupa ülkesi”  hatta pek çoğundan daha çok, daha ileride olduğunu ispat etti.

Buna karşın eğer bu Türkiye’yi yine almazlar da AB üyeliğinin dışında tutmaya devam ederlerse…  Yuh olsun o AB’ye!

…Sohbetin sonuna geldik. Her “son” bir yeni başlangıcın doğumudur. Yeter ki dünden daha güzel daha iyi daha verimli ola…

Bir gün bu adada öyle doğacağız biz de.. Özgür ve egemen, iyi ve güzel… Ve mesut…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir