Erbaş: İstismarcıların dini duyguları sömürmesine izin verilmemeli

Erbaş: İstismarcıların dini duyguları sömürmesine izin verilmemeli

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi avlusunda “Cami ve İlim” temasının işleneceği “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nın açılışı yapıldı. Açılışta, Kur’an-ı Kerim okundu.

Erbaş, törende yaptığı konuşmada, camilerin bilgiyi hayata, ibadeti ahlaka dönüştüren ve varlık alemine hakikat penceresinden bakmayı öğreten kadim mektepler olduğunu söyledi.

İslam medeniyetinde bilgi ve bilimin nihai amacının insanın kendisiyle çevresiyle ve Rabb’iyle ilişkilerini merhamet, adalet ve hakikat ekseninde sürdürebilmesini temin etmek olduğuna dikkati çeken Erbaş, Müslüman toplumların en temel sorunlarının başında ise bilgi kaynaklarının ve bilgi üreten mekanizmaların ihmal edilmesi geldiğini vurguladı.

“Din adına konuşan herkes hakikate bağlı kalmak zorundadır”

Ali Erbaş, bugün en az küresel boyutta yürütülen İslam düşmanlığı kadar, bilgi ve hikmetten yoksun din anlayışının da ümmet birliğini, geleceği ve medeniyet değerlerini tehdit ettiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Bu anlamda hassasiyetle üzerinde durmamız gereken üç sosyal gerçekliğe dikkatlerinizi çekmek isterim. Bunlardan birincisi, yanlış dini bilgiyle şekillenen bozuk bir din tasavvurudur. Bu da bir nevi öğrenilmiş cehalettir. İnsanların cehaletinden ve dini bilgi yetersizliğinden nemalanmak suretiyle dini kavramları bağlamından kopararak kendi menfaat ve emelleri doğrultusunda kullanan din istismarcılarıdır. Maalesef bugün bazı şahıs ve gruplar tarafından İslam’la, ilimle ve hakikatle hiçbir alakası bulunmayan birtakım işler, rüyalar, saçmalıklar, sahte kişilikler ve gizemli söylemlerle insanların duyguları sömürülmekte; inançları istismar edilmektedir. Hatta zaman zaman yüce dinimiz İslam, kimi art niyetli ve sapkın kişilerce aşağılık davranışlara alet edilebilmektedir. Bu kimseler hak ettiği cezayı mutlaka görmeli, bilhassa dini duyguları ve değerleri istismar etmenin önüne geçmek için caydırıcı cezalar ve müeyyideler olmalıdır. Diğer yandan din adına konuşan, yazan herkes hakikate bağlı kalmak zorundadır. Gelişigüzel malumatlarla dini değerleri ulu orta tartışmanın hiçbir faydası yoktur. Ayrıca dini argümanlar ve söylemlerle ekranlarda, teyide muhtaç, kaynağı belirsiz bilgiler paylaşarak zihinleri bulandıran, usul ve esastan yoksun konuşan ve kendisini hakikatin merkezi gibi gösteren bazı kişi ve grupların bu tavrı Müslüman bilinci ve ciddiyetiyle asla bağdaşmamaktadır.

Üçüncüsü ise son asırlarda din-devlet-toplum arasında yaşanan gerilimlerin neden olduğu kaos ve sözü edilen ihmal ve boşlukları fırsata çeviren FETÖ, DEAŞ ve PKK, şiddet ve tekfir diliyle sürekli Müslümanları tehdit eden sözde selefi gruplar gibi dış güdümlü marjinal yapılar, kendilerini göstermektedir Önemle ifade etmeliyim ki bahsettiğim her üç hususta da İslam coğrafyasının doğru bilgiyi denetleyen mekanizmalara sahip olmayışının etkisi büyüktür. Dolayısıyla Müslüman toplumlar acilen doğru dini bilgiyi üreten kurumlarını geliştirmek zorundadır. Doğru dini bilgiyi koruyan ve güvence altına alan sistemler kurmak zorundadır.”

“Ticari gaye ön plana çıkıyorsa orada din istismarı vardır”

Gençlerden ve tüm vatandaşlardan din ve değerler konusunda daha hassas ve duyarlı olmalarını isteyen Erbaş, “Örneğin; eğer bir yerde masum ve hatasız kabul edilen kişiler varsa doğru bilginin kaynağı şahıslar, rüyalar gibi subjektif şeylerse birtakım kitaplar İslam’ın temel kaynaklarından daha çok itibar görüyorsa hakikat tekelciliği yapılıyorsa akıl, mantık ilkelerine ve ahlak değerlerine aykırı söylem ve davranışlar varsa eleştirel düşünce kötüleniyor, sorgusuz teslimiyet isteniyorsa biliniz ki orada İslam’dan başka bir inanç, başka bir anlayış egemendir.” değerlendirmesini yaptı.

Erbaş, bir yerde kendi mensuplarını aşırı yücelten seçkinci bir anlayış, birlik, beraberlik ve kardeşlik ilişkilerini zedeleyen bir tutum varsa, dini anlatırken kendini pazarlama ve reyting kaygısı söz konusuysa ticari gaye ve beklentiler ön plana çıkarılıyorsa orada da din istismarının olduğunun bilinmesi gerektiğini kaydetti.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, şöyle devam eti:

“Bir yerde şiddete davet eden, tekfir ve tehdit eden bir dil, İslam coğrafyasında kavga ve tefrikaya çağıran bir tutum varsa orada Müslümanca bir feraset, basiret, davranış ve ahlak yok demektir. Diğer yandan istismar sadece dini alanla sınırlı değildir. Algı operasyonlarıyla milli değerler ve şahsiyetleri kullanarak menfaat devşirmeye çalışması da dikkat edilmesi gereken vahim ve tehlikeli bir istismar çeşididir. Aynı şekilde reyting adına, bütün aile, gelenek, ahlak ve inanç değerlerini hiçe sayarak şüyuu vukuundan beter çirkinlikleri ekranlara taşımak, gayrimeşru ilişkileri sıradanlaştıran, şiddeti ve istismarı teşvik eden yayınlar yapmak milletimize, medeniyetimize, nesillerimize ve geleceğimize karşı işlenen büyük bir suçtur, pervasızlıktır, sorumsuzluktur.”

Bazı kişi ve çevrelerde, kötü örnekler üzerinden, toptancı, genellemeci ve ısrarcı bir yaklaşımla dini değerlerini ve inancını yaşayan samimi insanların tamamının ötelenmesini, örselenmesini ve hayatın dışına çıkartılmasını isteyen bir tavrın dikkati çektiğini vurgulayan Erbaş, bu yaklaşımın iyi niyet taşımadığının son derce açık olduğunu söyledi.

Hiç kimsenin istismarcılar ve sahtekarları bahane ederek İslam medeniyetinin temel değerlerini itibarsızlaştırmaya ve temiz kavramlarını kirletmeye hakkı olmadığını vurgulayan Erbaş, istismarla mücadelenin her yönüyle büyük bir hassasiyet ve özen gerektiğini dile getirdi.

Başta medya organları olmak üzere toplumun her kesimine ve ferdine önemli sorumluluklar düştüğünü belirten Erbaş, “Bu anlamda şunu özellikle vurgulamak istiyorum, asırlardan beri doğru dini bilgi ve yöntemle hizmet eden, Kur’an-sünnet çizgisinden ayrılmayan, hayır hasenat yapan, garip gurebaya yardım eli uzatan, vatana-millete hizmet eden nice insanın yetişmesine katkıda bulunan örnek ve önder şahsiyetler, gruplar, STK’lar, irfan mektepleri asla zan ve töhmet altında bırakılmamalıdır.” diye konuştu.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an ve sünnet bütünlüğünü esas alan bir anlayışla hizmet ürettiğini aktaran Erbaş, medeniyetlerinin ilmi birikimini önemseyen ve günün meselelerine çözüm üretmeyi hedefleyen bir yaklaşımla hareket ettiğini kaydetti.

Erbaş, kurumun gençlerin ve çocukların doğru bilgiye erişimini kolaylaştırmak adına basılı ve süreli yayınların yanında dijital yayıncılık alanında ve sosyal medya mecralarında etkin çalışmalar yürüttüğüne dikkati çekerek, buradaki en büyük sorumluluğun da kendi meslektaşları olduğunu sözlerine ekledi.

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ise camilerin Allah’ın evi, ezanın da dinin, maneviyatın, medeniyetin, hürriyetin sesten bayrağı olduğunu söyledi.

Fiziken ve manen camilerin kapılarını din görevlilerin açık tutuğunu hatırlatan Yerlikaya, ezanlar, minareler, camiler gibi din görevlilerin de istiklalin bayraktarlığını yaptığını dile getirdi.

Din görevlilerin resmi görevlerinin çok üstünde büyük bir sorumluk taşıdıklarını vurgulayan Yerlikaya, “Hak’ka hakkıyla hizmet eden hepsinden Allah razı olsun. Yeniden kavuştuğumuz bu ulu mabedin sütunlarının taşıdığı yükten, çok daha ağır bir yükü taşımaya talip olanların, ferasetleri, güçleri, takvaları daim olsun.” dedi.

Bütün Müslümanların olduğu gibi din görevlilerinin de yol göstericisinin Hz. Muhammed olduğunu kaydeden Vali Yerlikaya, tüm din görevlilerin haftasını tebrik etti.

Törene, Fatih Kaymakamı Kaan Peker, Fatih Belediye Başkanı Mehmet Ergün Turan ve İl Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı da katıldı. 

TRT

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir