Abdulkadir Selvi, Hürriyet’te “Kılıçdaroğlu’na derin saldırı” başlığıyla yayımlanan yazısında “Bu haftaya damgasını vuracak siyasi gelişmelerle ilgili kulisler hazırladım. YSK’dan çıkacak İstanbul kararının perde arkasına eğildim” ifadesini kullandı.
Selvi şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ’Türkiye ittifakı’na yönelik olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sürpriz bir teklif sunmaya hazırlandığını anlatacaktım. Hatta anlattım. Yazımı bitirmek üzereydim ki Kılıçdaroğlu’na saldırı haberi geldi. Kalem elimden düştü. Telefona sarıldım, o anda Kılıçdaroğlu’nun yanındakilere ulaşmaya çalıştım. Henüz Kılıçdaroğlu saldırgan grubun elinden kurtarılıp bir evde korumaya alınmıştı. Kılıçdaroğlu’nu aradım, telefonu Özel Kalem Müdiresi Şükran Hanım açtı. Olayların etkisiyle telaşlı bir hali vardı. İlk sözü, ’Genel başkanın sağlık durumu iyi’ oldu.
ORGANİZE BİR YAPI MI?
Kılıçdaroğlu’na saldırı anından itibaren kiminle konuşsam aynı noktanın altını çizdi. Saldırının şehit ailesiyle bir ilgisi olmadığını, köyün dışından gelen bir grubun işi olduğunu söylediler.
Seçimlerden sonra Türkiye’nin normalleşmesi için adımların atıldığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ’Türkiye ittifakı’ için elini uzattığı muhalefetin o eli sıkmaya hazırlandığı bir dönemde Kılıçdaroğlu’na yapılan bu saldırıyı geçiştiremeyiz. Bu heyecanlı birkaç gencin saldırısı olarak görülemeyecek kadar ’derin’ bir iştir.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler ve CHP Genel Başkanı’nın katıldığı şehit cenazesinde alınan güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğu belli. CHP’li Murat Emir’in dediği gibi, ’Bir anda herkes güvenliksiz bir ortamda kalmış’. Peki bunun istihbaratı hiç alınmadı mı? Kılıçdaroğlu’nun köye girişiyle birlikte yükselen tansiyon dikkate alınarak süratle asker ve polis takviyesi yapılamaz mıydı? Allah korusun o an sadece yumruklu saldırı olmayabilirdi. Kenan Nohut’un dediğine göre birisi bıçakla saldırmış.
ECEVİT NE DEMİŞTİ?
1980 öncesinde CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, İzmir Çiğli Havalimanı’nda bir suikasta maruz kalmıştı. Türkiye’de bulunmayan, sadece NATO envanterinde bulunan bir silahtan çıkan mermi Ecevit’e değil, Mehmet İsvan’a saplanmıştı. Yıllar sonra Ecevit’le İzmir Çiğli suikastını konuşma imkânım oldu. ’İçimizdeki Gladio’ kitabımda aktarmıştım. Ecevit’e ’Yıllar sonra başbakan oldunuz. Peki size yönelik suikastı bir başbakan olarak aydınlatamadınız mı?’ diye sormuştum. Hatta ’Bizim vatandaş olarak bundan şikâyet etme hakkımız var ama siz bu ülkede başbakanlık yapmış birisiniz’ diye üstelemiştim.
Ecevit, ’Araştırmaz olur muyum? Gittim, gittim, biraz ilerledikten sonra karşıma bir duvar çıktı. O duvarı aşamadım’ demişti. Ecevit, o duvarın Türkiye’yi karanlık dönemlere çekmek isteyen ‘Gladio’ yapılanması olduğuna inanırdı. Ben Çubuk’taki saldırıdan hareketle böyle bir iddiada bulunma çabası içinde değilim. Siyasi tarihimizde bunun birçok örneği olduğu gibi, bu tür saldırıların organize bir yapının işi olabileceğini söylüyorum.
Belli ki bir yapı Türkiye’nin normalleşmesini istemiyor. Tam da onlara inat, bu saldırı üzerinden Türkiye’nin normalleşmesi adımlarını atabiliriz. ’Türkiye ittifakı’ öneren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu ile görüşmesi siyasi iklime olumlu katkı yapar.
Londra’daki uçak kazasından sonra İnönü’nün Menderes’i karşılamaya gitmesinin siyasette bahar havası estirdiği gibi.”