Türk vatandaşlarının Schengen bölgesinde vizesiz seyahatini sağlaması öngörülen Türkiye-Avrupa Birliği (AB) Vize Serbestisi Diyaloğu’nda kalan 6 kriterin karşılanmasına yönelik çalışmaların yakında hız kazanması bekleniyor.
Türkiye’nin 1963’te başlayan AB’ye üyelik sürecinde son döneme damgasını vuran en sıcak başlıklardan biri vize serbestisi oldu.
Türkiye ile AB arasında Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ve Geri Kabul Anlaşması’nın 16 Aralık 2013’te Ankara’da imzalanmasıyla Vize Serbestisi Diyaloğu resmi olarak başladı. Varılan uzlaşı, Türk vatandaşlarının Schengen alanına vizesiz seyahatlerinin Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın 1 Ekim 2017 itibarıyla tüm hükümleriyle uygulanmasının ardından 2018 yılı içerisinde sağlanmasıydı. Vize serbestisi, biyometrik pasaportu olan Türk vatandaşlarının Schengen bölgesine 180 gün içinde üç aylık vizesiz giriş imkanı öngörüyordu.
AB’ye üyelik sürecinde diğer aday ülkelere uygulanan süreç ve tutumun Türkiye’ye gösterilmemesi ve sürekli öne sürülen siyasi engellerin Türkiye-AB ilişkilerini zorladığı bir dönemde, Suriye’deki iç savaş nedeniyle yaşanan göç krizi vesilesiyle ilişkilerde yeniden canlanma dönemi başladı.
29 Kasım 2015’teki ilk Türkiye-AB Zirvesi’nde kabul edilen ortak bildiriyle, üyelik müzakerelerinin yeni fasıllar açılarak yeniden canlandırılması, terörle mücadelede iş birliğinin güçlendirilmesi, düzenli zirveler gerçekleştirilmesi, siyasi, ekonomik ve enerji alanlarında üst düzeyli diyalog mekanizmaları yoluyla yakın iş birliğinin sürdürülmesi, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için AB tarafından mali yardım tahsis edilmesi ve Gümrük Birliğinin güncellenmesi konularında atılacak adımlar belirlenerek bir takvim oluşturuldu. Bu takvimde en önemli başlıklardan biri de vize muafiyeti sürecinin öne çekilmesi oldu.
18 Mart 2016’daki üçüncü zirvedeki ortak bildiri temelinde, Türk vatandaşlarının Avrupa ülkelerine vizesiz seyahat etmesini sağlayacak “vize serbestisi” tarihi bir kez daha öne çekildi, takvim 2016 Haziran’ının sonu olarak belirlendi.
Sürecin söz konusu tarihte başlayabilmesi için AB Komisyonunun aynı yıl en geç mayıs başında AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosuna üçüncü ve son vize ilerleme raporu ile vize serbestisi önerisini sunması gerekiyordu. Dolayısıyla Yol Haritası’nda kayıtlı maddelerin nisan sonuna kadar Türkiye tarafından karşılanması gerekecekti. Bu doğrultuda gerekli çalışmalar yürütüldü ancak vize serbestisi konusunda ilerleme sağlanamadı.
Türk vatandaşları için Schengen bölgesine vize serbestisi sağlamak için gerekli 72 kriterin yerine getirilme süreci 2018’de hız kazandı.
Süreçteki kriterlerden biri olan biyometrik pasaportlarla ilgili kriter yerine getirilerek gündemden düştü ve tamamlanması gereken sadece 6 kriter kaldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de bu hafta yayımlanan AB ile Vize Serbestisi Diyaloğu Süreci”ne ilişkin genelge ile “Vize Serbestisi Yol Haritası”nda kayıtlı kriterlerin karşılanmasına yönelik çalışmalara hız verilerek, Avrupa Komisyonu tarafından karşılandığı teyit edilen kriterlerle ilgili çalışmaların sürekliliği sağlanacak.
Erdoğan, eylül başında 2019-2020 Adli Yıl açılışındaki konuşmasında, 30 Mayıs’ta açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi hakkında “AB organları her ne kadar ülkemize karşı açıkça ayrımcı bir tutum içindeyse de biz bu reform belgesiyle aynı zamanda tam üyelik yükümlülüklerimize olan bağlılığımızı da göstermiş oluyoruz.” demişti.
Şu anda Türkiye’nin tamamlaması gereken 6 kriter bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mayıs ayında yapılan Reform Eylem Grubu toplantısında da ilgili bakanlıklar ve kurumlardan bunların bir an önce yerine getirilmesini istemişti.
Vize Serbestisi Diyaloğu çalışmaları kapsamında kurumlar arasında daha önce 6 çalışma grubu kuruldu. Bu gruplar çalışmalarını sürdürüyor.
TBMM’nin 1 Ekim’de açılmasıyla yasal çalışmaların başlaması bekleniyor. Bu 6 kriterin tamamının “teknik olarak” birkaç ay içinde yerine getirilmesinin mümkün olduğu vurgulanıyor.
Yetkililer, Türkiye’nin seçim ortamından çıktığını hatırlatarak, somut sonuçları eylül ve ekimden sonraki dönemde görmeye başlamayı bekliyor.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de “Ekim ayında Meclis açıldığında ilk gündem maddesi, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin hayata geçmesi olacaktır.” demişti.
Türkiye ile AB arasındaki diyalogda kalan 6 kriter ve bunlardaki son durum ise şöyle:
Terörle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi sadece terörle mücadele yasasını içermiyor, aynı zamanda ceza kanununun bazı maddeleri de bu kapsama giriyor.
Gösterilerde yüzünü kapatanların durumu ve ifade özgürlüğü konusunda taraflar arasında sorun bulunuyordu.
“Yüz kapama terör suçu mu olarak tanımlanmalı yoksa gösteriler kanunundaki normal suç mu olmalı?” sorusu tartışılıyordu. Buradaki yasal çalışmanın da AB ile vize serbestisi diyaloğunda zorluk çıkarmayacağı tahmin ediliyor.
Terör tanımıyla ilgili zorluk olabilir ama AB tarafı daha önce “Türkiye’nin bir Lüksemburg olmadığını biliyoruz.” diyerek esneklik sağlamaya hazır bir görüntü çizmişti. Türk tarafı dünyada hiçbir ülkenin aynı anda PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi 3 terör örgütüyle mücadele etmediğinin altını çizerek AB tarafına pozisyonunu anlatıyor.
Avrupa Birliği Polis Teşkilatı (Europol) ile operasyonel iş birliği anlaşması imzalanması gerekiyor. Burada teknik bir sorun bulunmuyor.
Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyeleri bir başka kriter başlığı. GRECO tavsiyelerinin uygulanması ve Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Eylem Planı’nın (2016-2019) güncellenerek uygulanması bekleniyor. Daha önce Başbakanlık Teftiş Kurulunun yürüttüğü çalışmalarla ilgili bir mekanizma kurulması gerekiyor. Bu konu hakkındaki çalışmanın hazır olduğu belirtiliyor.
TBMM üyelerinin etik kurallarına ilişkin bir çalışmanın yapılması da bu kriter başlığı altında bulunuyor. Konunun seçimden önce TBMM gündeminde olduğu hatırlatılarak gelecek dönemde meclis çalışmaları içinde bunun da ele alınabileceği ifade ediliyor.
Siyasi partilerin finansmanıyla ilgili mevzuatta değişiklik yapılması da bu konudaki bir başka başlık.
Tüm üye ülkelerle adli iş birliği de bir diğer kriteri oluşturuyor. Bu iş birliği genel olarak suçluların iadesi meselesini içeriyor.
Burada sorun Güney Kıbrıs Rum yönetiminin AB üyeliği. Türkiye’nin, tanımadığı Rum yönetimi ile iş birliği yapması mümkün değil ancak iyi niyetle soruna bir çözüm bulunabileceği belirtiliyor ve Kosova’nın durumu örnek gösteriliyor.
Kosova’yı tanımayan ülkeler bulunduğu için bu ülkenin durumuna bir formül bulundu. AB’nin adli iş birliği temsilcisi ataması, temsilcinin adli iş birliği anlaşmasını imzalamasıyla sorun çözüldü.
Bu kriter, kişisel verilerin korunması kanunu ve kurumunun AB standartlarıyla uyumlu hale gelmesini öngörüyor.
Türkiye burada çok fazla bir sorun görmüyor. 15 Temmuz’dan sonraki olağanüstü süreçte OHAL nedeniyle adım atılamamıştı. Temmuz 2018’de OHAL kalktıktan sonra bu konunun çözümünün de daha kolay olması bekleniyor.
Geri Kabul Anlaşması, Türkiye üzerinden AB’ye geçen kişilerin geri alınmasını içeriyor.
Türkiye’nin yerine getirmesi beklenen 6 kriterden sonuncusu da bu anlaşmanın tüm boyutlarıyla, yani üçüncü ülke vatandaşları için de uygulanması.
Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanması da zaten vize serbestisinin başlangıcına bağlanmıştı.