Birleşmiş Milletler (BM) 1945’te, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kuruldu. Amaç, dünya siyasetine yön vermek, başka savaşlar çıkmasın diye çaba sarf etmekti. Barışa, güvenliğe, sosyal eşitliğe ve ekonomik kalkınmaya katkı da hedefler arasındaydı.
74 yıldır da BM, mevcut uluslararası sistemin temel yapısı olarak çalışıyor.
Peki, krizler karşısında harekete geçmek yerine izlemeyi tercih eden BM’nin durumu gerçekten öyle mi? BM amaçlarına ulaşabildi mi?
Değiştiremediği gibi bir de sorun çıkarıyor
BM’nin, barışa ve güvenliğe bir katkısı olduğunu söylemek zor.
Hatta BM 74. Genel Kurulu görüşmelerinde dün konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da hatırlattığı gibi, Filistin meselesinde sorunun kaynağı BM.
Sovyetler Birliği’nin 1956’da Macaristan’ı, 1968’de Çekoslovakya’yı ve 1979’da Afganistan’ı işgalinde de Birleşmiş Milletler tavır alamadı.
Dünya, 1962 Küba füze krizinde nükleer savaş tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında BM yine etkisizdi. 1963-1973 yıllarındaki Vietnam Savaşı’nda da durum aynıydı.
Soğuk Savaş bittiğinde de değişmeyen bir BM vardı. Yugoslavya iç savaşı sırasında BM amaçları arasındaki “barış ve güvenliğe katkıyı” sağlayamadığı gibi 1995’te Srebrenitsa’daki soykırımı izlemekle yetindi.
BM’nin gözleri önünde, 1980’de Irak, İran’ın topraklarının bir kısmını işgal etti.
ABD 1990’ta Irak’ı, BM kararları çerçevesinde işgal etti. 1992’de Libya’ya “uluslararası terörü desteklediği” iddiasıyla kısmi ambargo uygulanması da yine BM kararıyla oldu.
1950’de Kuzey Kore’nin Güney’e saldırdığı Kore Savaşı’nda ise olaylara müdahil bir BM vardı.
Filistin meselesi
1947’den beri katlanarak süren Filistin sorunu, BM’nin tarihindeki en büyük başarısızlık.
Sorunu çözmek için müdahale etmediği gibi sorunun doğmasına da katkısı oldu.
1947’de Filistin topraklarının haksız şekilde, Araplar ve Yahudiler arasında paylaşılmasını öngören 181 sayılı Genel Kuruldan sonra İsrail devleti kuruldu.
Bu, binlerce Filistinlinin vatanını terk etmesi demekti.
1967’de İsrail, Doğu Kudüs, Batı Şeria, Gazze ve Golan Tepeleri’ni işgal edince, BMGK işgalin sonlandırılması kararını aldı ancak kararı uygulamayan İsrail’e herhangi bir yaptırım gelmedi.
Daha sonra İsrail sayısız kez Gazze’yi ablukaya aldı, buraya saldırılar düzenledi, Golan Tepeleri’ni vurdu, 2006’da Lübnan’a saldırdı… Ama hiçbirinde BM’den çıt çıkmadı.
Irak işgali
11 Eylül 2001’de ABD’de terör saldırıları oldu.
Afganistan aynı yıl işgal edildi. ABD, hala işgal ettiği Afganistan’dan çıkmış değil.
Irak kuşatıldığında ise, tarih 2003’tü.
ABD işgali, Orta Doğu’yu kan gölüne çevirdi, terör örgütlerinin doğuşuna zemin hazırladı.
11 Eylül saldırıları, başta ABD olmak üzere, Batı’da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında da büyük artışa yol açtı.
Suriye iç savaşı
BMGK 1990’ların başından sonra “İnsani Müdahale Doktrini” geliştirmeye başladı. Bu, BM’nin kurucu anlaşmalarında olan bir şey değil ancak bir ülkede soykırım, iç savaş, askeri darbe, zorunlu göç gibi insan haklarının hiçe sayıldığı ihlaller olduğunda BMGK gerekirse askeri müdahale kararı alabiliyor.
Suriye’de ise 2011’de başlayan, yüz binlerce insanın ölümüne, bir ülkenin yok olmasına, milyonlarca kişinin yerinden edilmesine sebep olan iç savaş için bu müdahale kararı uygulanmadı. Zira BMGK’nın daimi üyeleri aralarında anlaşamamıştı.
Müdahale bir yana, ülkedeki saldırıları kınayacak kararlar dahi vetoyla karşılaştı. BM genel sekreterinin özel temsilcileri, geçici ateşkesler sağlanmasında yeterli olamadı. Barış konferansları ise sonuçsuz kaldı.
9. yılına giren Suriye savaşı hala devam ediyor.
Srebrenitsa soykırımı
Tarihler 1995’i gösterdiğinde, Bosna Hersek’te 8 binden fazla Müslüman Boşnak erkek katledildi. Bu soykırımın yaşandığı Srebrenitsa, BM adına görev yapan Hollanda taburunun kontrolündeydi. BM bir de burayı güvenli bölge ilan etmişti.
Katliam “Geliyorum” demişti ama BM’nin karşılık vermeye niyeti yoktu.
Hava desteği sağlanmadı.
Ve kente giren Sırp güçler, katliam yaptı.
12 Temmuz ile 16 Temmuz arasında, tüm dünyanın gözleri önünde 8 bin Müslüman öldürüldü.
Ruanda soykırımı
BM, Avrupa’daki Yahudi soykırımı nedeniyle “Bir daha asla” diyordu ama soykırımların ardı arkası gelmedi.
1994’te Ruanda’da yaklaşık 1 milyon Tutsi azınlık, Hutular tarafından katledildi.
BM’nin ülkede, “Destek Misyonu” denilen askerleri varken…
Yine bir katliam yaklaşıyordu, bunun bulguları tüm çıplaklığıyla ortadaydı ama “Destek Misyonu”nun “görev tanımı” bunu kapsamadığı için müdahale de edilmedi.
Nükleer silahlanma
İran ile Batılı güçler arasında 2015’te imzalanan nükleer anlaşmadan ABD’nin çekilmesiyle İran yönetimi de tekrar uranyum zenginleştirmeye odaklandı.
“Nükleer silahlara sahip olanların olmayanları özellikle tehdit etmesi, nükleer güce dayalı kitle imha silahlarının tümden yok edilmek yerine, her krizde bir koz olarak ortaya konması, herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. Bu güç, ya herkes için yasak, ya herkes için serbest olmalıdır. Gelin, insanlığın tamamının huzurlu geleceği için bu sorunu bir an önce adalet temelinde bir çözüme kavuşturalım.”
Petrol karşılığında gıda
Uluslararası camianın ambargo uyguladığı Irak, petrol satışı karşılığında gıda ve ilaç alabilecekti. Bu, BM gözetiminde yapılacak bir ticaret olacaktı.
Ancak Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra ülkede ele geçirilen belgelere göre, 40’dan fazla ülkede 300’e yakın şirkete ve kişilere rüşvet verildiği ortaya çıktı. Bu, BM’nin gözleri önünde, yetkilileri de işin içindeyken yapılmıştı.
İklim değişikliği
BM’nin müdahale edemediği tek alan güvenlik sorunları değil. Küresel sorunlarda da bu yapı etkisiz kalıyor.
İklim değişikliği de bunlardan biri.
Günümüzde iklim değişikliğinin etkileri dünya çapında her zamankinden daha fazla hissediliyor.
Ülkeler her ne kadar kendi yollarını çizmeye çalışsa da BM İklim Hareketi Zirvesi toplantıları yapılsa da dünya henüz sorunun çözümünden çok uzakta.
Küresel ısınma işaretleri de etkileri de her an artıyor.
Kolera skandalı
Haiti’de 2010’da başlayan, dünyanın son zamanlarda gördüğü en büyük kolera salgınlarından biri oldu. Yaklaşık 10 bin kişi hayatını kaybetti. Ülkede, büyük deprem döneminde dahi kolera salgını görülmemişti. Bilim insanlarına göre, salgının başlangıç noktası yüksek ihtimalle BM askerlerinin kaldığı kamptı. Burada, hastalığın yaygın olduğu Nepal’den BM askerleri vardı.
BM Barış Gücü askerlerinin görev yaptığı Kongo, Liberya, Güney Sudan, Haiti gibi birçok ülkede ayrıca askerlerin cinsel istismar suçlarına karıştığı yine bir BM raporuyla belgelendi.
2008-2013 arasında, çocukların da mağdurları arasında olduğu 430 cinsel istismar yaşandı.
Bu demek oluyordu ki, BM yine bilgi sahibiydi ancak sessiz kalmıştı.
Eski BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon 2016’da, “kolera salgınından kaynaklanan acılardan dolayı” Haiti’den özür diledi.
BM’nin yapısındaki sorunlar
Birleşmiş Milletlerin yapısına gelince… İşte bu tam manasıyla bir sorun.
BM’nin müzakere platformu olan Genel Kurulu, bir de özel görev ve yetkileri olan Güvenlik Konseyi var.
BM Güvenlik Konseyi, çoğu kez ABD’nin çıkarları için kullandığı bir mekanizma.
“Dünya 5’ten büyüktür”
ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere, BMGK’da veto yetkisi olan 5 daimi üye ülke.
Kuruluşunda 51 ülkeyle yola çıkan topluluğun şimdi 193 üyesi var ancak bu 5 ülkeden biri itiraz edince, bağlayıcı karar çıkamıyor.
BM’nin ayrıca Atom Enerjisi Kurumu, Uluslararası Çalışma Örgütü, Dünya Sağlık Örgütünün de aralarında olduğu 15 özerk kurumu var. Koordinasyon görevi ise BM genel sekreterinde. Ancak koordinasyon her zaman sorunsuz işleyemiyor.
Haliyle BM, dünyanın her saniye artan ihtiyaçlarına da yetişemiyor.
Gönüllü fonlardan sağladığı kaynaklar yetersiz.
Katılım zorunluluğu olan üye ülkeler ise kendi borçları ya da ekonomik sıkıntılarıyla mücadele halinde.
Kaynak: un.org, AFP, Reuters, Al Jazeera
Grafik: Bedra Nur Aygün