Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Kliniği, İstanbul’un kamuda en büyük alerji-immünoloji merkezi.
Ayrıca, Türkiye’nin bu alandaki yükünü de omuzlayan önemli sağlık kuruluşları arasında yer alıyor.
Merkezde, gıda, ilaç alerjisi, solunum, cilt testi, ilaç yükleme-provokasyon, solunum fonksiyon ve bronş uyarı testleri gibi birçok tanı yöntemi gelişmiş cihazlarla uygulanıyor. Neredeyse tüm alerji ve immünoloji hastalıklarının tedavisi de başarıyla gerçekleştiriliyor.
Alerji tespit edilmeli
Kliniğin Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. İsmet Bulut, Türkiye’de bakılan erişkin alerji-immünoloji hastalarının üçte birinin merkezlerinden hizmet aldığını belirtti. Ayrıca, İstanbul’daki hastaların büyük çoğunluğunun da burada tedavi edildiğini anlattı.
“Türkiye’de bakılan alerji hastalarını 180 bin gibi düşünürseniz, 55 bin kadarına bir yılda biz sağlık hizmeti sunuyoruz.”
Alerjik hastalıkların tedavisinde en önemli noktanın, duyarlı olunan alerjenin tespit edilerek, uzak durulması unsuru olduğunu söyleyen Bulut, bunun uygulanabilmesi halinde yakınmaların da azalacağını ve çoğunlukla ilaç tedavisine de gerek kalmayacağını belirtti.
Polen alerjenlerinde yüzde 80 başarı
Alerjik hastalıların çeşitli ilaçlarla kontrol altında tutulmaya çalışıldığını vurgulayan Bulut, şunları anlattı:
“Ancak ısrarla bu yöntemleri uygulamasına rağmen alerjik hastalığını kontrol altına alamadığımız hastalarda duyarlı alerjen ile ona duyarsızlaştırma tedavisi yapabiliyoruz. Buna alerji aşısı diyoruz. Hastaların duyarlı olduğu alerjenlere karşı alerjen spesifik immünoterapi, yani alerji aşısı yapıp hastalıklarını tamamen kontrol altına alabiliyoruz. Bu tedaviyi hem akarlara karşı hem de mevsimsel alerjik rinit, mevsimsel alerjik astıma yol açan polen alerjenlerine karşı yapabiliyoruz.
Akar alerjeninde alerjen spesifik immünoterapinin başarı oranı yüzde 50 gibi, polen alerjenlerinde yüzde 80’lere varan bir başarı oranımız var. Ayrıca biz tedaviye dirençli, kontrol altına alınamayan, ağır astımlı hastalarımıza da ‘anti-IgE’ dediğimiz biyolojik ajanların tedavilerini de merkezimizde başarı şekilde uyguluyoruz. Bu sayede hastalarımızı astımları kontrol altına alınmış şekilde, eski yaşamlarına döndürebiliyoruz.”
“İstanbul’un en büyük merkeziyiz”
Doç. Dr. İsmet Bulut, merkezin Türkiye’de kamudaki erişkin alerji-immünoloji merkezleri arasındaki en büyük merkezlerden biri olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Hatta İstanbul’daki en büyük merkez diyebiliriz. Bunu şunun için söylüyorum, merkezimiz İstanbul’da yataklı kliniği olan tek merkez ve aynı zamanda bünyesinde ilaç alerji ve teşhis, tedavi ünitesi barındıran, solunum fonksiyon testleri ve özellikli astım testlerini yapabildiğimiz, gizli astım dediğimiz, daha kliniğe yansımamış alerjik nezleye eşlik eden astımın tanısını koyabildiğimiz alerjin spesifik bronş provokasyon testleri, nonspesifik metakolin bronş provokasyon testi yapabildiğimiz tek merkezdir diyebilirim.”
Ayrıca lokal ve genel anestetiklerle, kanser kemoterapisinde kullanılan ilaçlarla, insülinle cilt prick testleri yapabildiklerini anlatan Bulut, hastanın kullanmasının kaçınılmaz olduğu ancak alerjisinin bulunduğu çeşitli ilaçlara da alıştırma tedavilerini yapabildiklerini söyledi.
Bulut, arı sokmalarında hayati reaksiyon gelişebilecek hastaların teşhis ve tedavilerini gerçekleştirebildiklerini, arı venom alerjeniyle alerjen spesifik immünoterapi uygulamalarını yürütebildiklerini vurguladı.
“Doğal yaşama çabasını sürdürmeye çalışmamız lazım”
İsmet Bulut, alerjik hastalıkların prevalansının azaltılması için yapılması gereken en önemli şeylerden birinin doğal yaşama çabasını sürdürmeye çalışmak olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Düzgün beslenmemiz lazım, yaşamımıza dikkat etmemiz lazım. Yani bunlar bize ait, bizim değiştirebileceğimiz faktörler. Özellikle de probiyotik, prebiyotik besinlerin tüketiminin artırılması, bağırsak florasının düzeltilmesi alerjik hastalıkların gelişimini gerçekten çok önleyecek ve bu bizim elimizde. Yani yoğurt, soğan, sarımsak tüketimini artırmak bağırsak floramızı düzeltir ve alerjik hastalık gelişimini de gerçekten azaltır. Ayrıca çocuklarımızı dar apartman dairelerine hapsetmeyelim. Onlar dışarı çıksınlar, oynasınlar, kirlensinler, yuvarlansınlar. Orada hastalıklara yol açan mikroorganizmalarla erken dönemde karşılaşsınlar ve alerjik hastalığın gelişimini biz bu şekilde engellemeye çalışalım. Yani yaşamımızı eskiden olduğu gibi doğal yaşama dönüştürmede fayda var.”
Kaynak: AA