Güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzuru getirmek amacıyla Barış Pınarı Harekatı’nı başlatan Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyine düzenlediği askeri operasyonlarda uluslararası hukuk açısından meşru müdafaa hakkını kullandığı Yargıtay kararına yansıdı.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Suriye’nin kuzeyinde yakalanan ve Türkiye’de yargılanan YPG’li teröriste verilen cezanın temyizi üzerine baktığı davada, Türkiye’nin Suriye’de yürüttüğü harekatların hukuki boyutlarını ele aldı.
Daire, PYD/YPG silahlı terör örgütünün yapısı ve Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile gerçekleştirdiği askeri operasyonları, meşru savunma hakkı yönünden irdeledi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, gerekçeli kararında, Türkiye’nin sınırlarını, vatandaşlarını ve bekasını korumak için, Suriye’nin kuzeyinde ÖSO ile gerçekleştirdiği askeri operasyonlarda uluslararası hukuk açısından meşru savunma hakkını kullandığı yönündeki tespit, 10 soruya cevap verilerek anlatıldı.
1- PYD/YPG, PKK’nın Suriye uzantısı mıdır?
Dairenin kararında, Türkiye’nin, PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’ye karşı bir mücadele yürüttüğü, örgütün bölgedeki varlığını Suriye iç savaşından yararlanarak sağlamlaştırdığı belirtildi.
Örgütün, Suriye’nin kuzeyinde kontrolü altına aldığı toprakları kanton kurarak birleştirme isteği ve Kürt özerk bölgesi oluşturma düşüncesinin hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin toprak bütünlüğüne halel getirme tehdidi oluşturduğu vurgulanan kararda, PYD/YPG bağlantılı militanların Türkiye üzerindeki saldırılarının PKK’nın Suriye uzantısı olduğunun açık delili olduğu kaydedildi.
2- PYD/YPG terör örgütü müdür?
Suriye topraklarında PKK/KCK silahlı terör örgünün bir kolu olarak kurulan PYD/YPG’nin, Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü bozmak amacıyla gerçekleştirdiği cebir şiddet içeren eylemleri ve vatandaşların can güvenliğini ihlal ettiği nazara alındığında, kuruluşu, amacı, stratejisi, yapılanması ve faaliyetleri itibarıyla, 3713 sayılı Yasanın 4928 sayılı Yasa ile değişik 1. maddesinde tarifini bulan silahlı bir terör örgütü olduğunun anlaşıldığı vurgulandı.
3- Suriye’deki iç savaş nasıl uluslararasılaştı?
Kararda, Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu ile Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği askeri operasyonlar, meşru savunma hakkı yönünden irdelendi.
Mart 2011’de Suriye’de sosyo-ekonomik ve siyasal reformlara yönelik başlayan protesto hareketlerinin iç savaşa dönüştüğü, devam eden iç savaş/vekalet savaşının Suriyelilerin hayatları için büyük etki doğurduğu aktarıldı. Kararda, Suriye iç savaşına bölgesel ve küresel aktörlerin dahil olmasıyla sorunun nitelik değiştirerek “uluslararasılaştığı”na işaret edildi.
4- Terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ne zaman özerklik ilan etti?
İç savaşın ülke geneline yayılması ve Esed rejiminin otoritesini yitirmesinin “yönetilemeyen alanların” ortaya çıkmasına neden olduğu ifade edilen kararda, yönetilemeyen alanda ortaya çıkan terör ve terör örgütlerinin ya küresel cihadizm ya da cihad dışı terörizm ve suç şebekeleri için üsler sağladığına dikkat çekildi.
Kararda, “Böyle bir ortamda bir yandan IŞİD/DEAŞ ortaya çıkmış ve küresel bir terör örgütü olarak belirmiş, öte yandan terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG, 13 Kasım 2013’te özerklik ilan ederek, Türkiye sınır hattında Kuzey Irak benzeri yeni bir Kürt özerk bölgesi şekillendirmeye girişmiştir” denildi.
5- Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını yapmasının nedenleri neler?
Kararda, Suriye iç savaşının etkilerine doğrudan muhatap olan Türkiye’nin, özellikle 2013’ten bu yana ülke genelinde meydana gelen terör saldırıları sonucunda, güney sınırlarını terörist faaliyetlerden ve saldırılardan korumak, Suriye topraklarının bölünmesini ve parçalanmasını önlemek, sınır bölgesinde PYD’nin koridor açmasına engel olmak amacıyla, 24 Ağustos 2016’da gerçekleştirilen Fırat Kalkanı, daha sonrasında ise Afrin bölgesini kapsayan Zeytin Dalı ve İdlib bölgesi olmak üzere ÖSO ile beraber Suriye’nin kuzeyinde askeri operasyon başlattığı hatırlatıldı.
6- Birleşmiş Milletler Antlaşmasındaki “kuvvet kullanma yasağı” nedir?
Kararda, modern uluslararası hukukta “kuvvet kullanma yasağı”nın, Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 2. maddesi 4. fıkrasında somutlaştığı ve bu yasağın, “Teşkilata üye devletler milletlerarası münasebetlerinde gerek bir başka devletin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı, gerekse Birleşmiş Milletlerin amaçları ile telif edilemeyecek herhangi bir surette, tehdide veya kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.” şeklinde düzenlendiği aktarıldı.
7- Kuvvet kullanma yasağı hangi eylemleri kapsamaz?
Bu yasağın günümüzde “jus cogens (peremptory norm)” yani kalıcı, herhangi bir istismara izin verilmeyen, kuralların temel bir ilkesi olarak kabul edildiği belirtilen kararda, bu yasağın, terör örgütleri gibi devlet-dışı aktörlerin eylemlerini kapsamadığı vurgulandı.
8- BM Antlaşmasındaki “meşru müdafaa” hakkı nasıl düzenleniyor?
Kuvvet kullanma yasağının tek istisnasının BM Antlaşması 51. maddesinde yer alan “meşru müdafaa hakkı” olduğuna işaret edilen kararda, bu maddenin, “Bu antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da kolektif meşru müdafaa hakkına halel getirmez.” şeklinde düzenlendiği bildirildi.
9- IŞİD/DEAŞ ile PKK/PYD/YPG’nin, Türkiye’ye yönelik saldırıları neler?
Öncelikle Esed rejiminin, Türkiye’ye karşı doğrudan şimdiye kadar bir silahlı saldırı gerçekleştirmediği belirtilen kararda, ancak devlet dışı aktör olarak oluşan IŞİD/DEAŞ ile PKK/PYD/YPG’nin, Türkiye’ye yönelik çok sayıda “ülkesel” terör saldırılarında bulunduğu hatırlatıldı.
Bu örgütlerin Türkiye’ye yönelik saldırılarının sıralandığı kararda, IŞİD/DEAŞ’ın 6 Ocak 2015’te Sultanahmet’teki bombalı saldırısı, 20 Temmuz 2015’teki Suruç saldırısı, 10 Ekim 2015 Ankara Garı patlaması, 1 Ocak 2016’daki Ortaköy Reina’daki silahlı saldırı anımsatıldı.
PKK/PYD/YPG’nin saldırıları arasında ise 17 Şubat 2016’da Ankara Merasim Sokak’taki askeri servis araçları saldırısı, 13 Mart 2016’daki Ankara Güvenpark saldırısı, 10 Aralık 2016’daki Beşiktaş saldırısı sayıldı.
Bu saldırıların bazılarının “TAK” tarafından üstlenildiği aktarılan kararda, Türkiye için PKK/PYD/YPG/TAK’ın bir ve eş değer olduğuna vurgu yapıldı.
10- Türkiye, “meşru müdafaa hakkı”nı kullanmayı gerektirecek silahlı saldırıların hedefinde kaldı mı?
Türkiye’nin, PKK’nın yanı sıra onun uzantıları PYD/YPG’nin saldırılarına da maruz kaldığı anlatılan kararda, PYD/YPG’nin Türkiye’ye dönük silahlı saldırılarının da meşru müdafaa hakkını kullanmasını olanaklı kıldığı belirtildi.
Hem DEAŞ kaynaklı hem de PKK/PYD/YPG/TAK kaynaklı saldırıların, Türkiye’ye karşı yapılan kümülatif saldırılar olduğu vurgulanan kararda, “Yapılan saldırılar genel bir saldırının parçalarını oluşturmakta, süreklilik arz etmekte ve bir silahlı saldırı boyutuna ulaşmaktadır. Türkiye, sınır güvenliğine, vatandaşlarının can ve mal güvenliğine dönük yapılan silahlı saldırılar karşısında Suriye’nin kuzeyinde ÖSO ile birlikte askeri operasyonlar başlatmıştır” ifadeleri kullanıldı.
Gerekçeli kararda, “Kuvvet kullanma normlarının aşındığı bir dönemden geçerken, devlet dışı silahlı aktörlerin sürekli ve sistematik silahlı saldırılarına maruz kalan Türkiye’nin, ‘sınırlarını, vatandaşlarını ve bekasını’ korumak için, Suriye’nin kuzeyinde ÖSO ile birlikte gerçekleştirdiği askeri operasyonlarda uluslararası hukuk açısından meşru savunma hakkını kullandığı açıktır” tespiti yapıldı.
Kaynak: AA