Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Suriye’de diplomasinin devreye girmesi ve silahların susup insanların konuşmasıyla sonuca varıldığını açıkladı.
Akıncı “ABD’nin sergilediği kaba üslubun tasvip ve hazmedilmesi elbette imkansızdır. Nihayetinde gerek ABD gerekse Rusya ile yürütülen diplomasinin sonuç vermesi ise olumlu bir gelişme olmuştur” diyen Akıncı, şimdi kanımca olması gereken, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayacak adımların atılması, bu bütünlük içinde Türkiye’nin sınırlarına yönelik hiçbir tehdidin kalmaması, Suriye topraklarında bunun güvencesinin bizzat Suriye’nin kendisinin olmasıdır” ifadelerini kullandı.
Akıncı, Türkiye ve Suriye arasında ilişkilerin yeniden tesis edilerek güçlenmesi kalıcı barış ve huzur için gereklidir düşüncesini de dile getirdi.
Suriye’den başlayarak Türkiye’nin tüm bölge ülkeleri ile olan ilişkilerinin düzelmesi, AB ile yaşanan sorunların giderilmesinin en büyük temennisi olduğunu ifade eden Akıncı, ilişkileri güçlü olan bir Türkiye’nin, Kıbrıs Türk halkı için de önem taşıdığını vurguladı.
Akıncı, “bilinmesini isterim ki Kıbrıs Türk halkı bir bütün olarak, Türkiye’nin güvenli sınırları içinde, terör belasından arınmış, mutlu ve huzurlu bir ülke olmasından başka bir şey istemez. Elbette bunun nasıl sağlanabileceği konusunda farklı fikirler olabilir; ama bu farklı düşünceler en ağır hakaret ve tehditlere maruz kalmayı hak etmemektedir. Bunu yapmaya da kimsenin hakkı yoktur” dedi.
Toplumu bölücü, bir kısmını ötekileştirici söylemlerden de artık vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Akıncı, bu tür söylem ve yaklaşımların kimseye yararı olmadığını belirtti ve yaşananların yargısının elbet tarihin vereceğini kaydetti.
Bu süreçte söylediklerinin seçime endeksli olarak yorumlanmasının hiçbir anlamı olmadığını ifade eden Akıncı, “hayat, seçimden ibaret değildir. İnsan hayatının kazanılması ise seçim kazanılmasından çok daha değerlidir”dedi.
Akıncı açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
“Birçok defalar ifade ettim: Kıbrıs Türk halkı bu topraklarda siyasi eşitlik, özgürlük ve güvenlik içinde iki kurucu devlete dayalı federal bir çözüm ve uluslararası hukuk içinde, kendi özgün kimlik ve kişiliğini koruyarak Avrupai çağdaş bir yaşamı arzulamaktadır. Kıbrıs Türk halkı gelecekte Kıbrıs Rum tarafı ile eşitlikçi bir ilişki içinde olmayı arzular ve onların azınlığı olmayı istemezken, Türkiye ile de sağlıksız ve dengesiz bir ilişkiyi asla onaylamamaktadır. Bu açıdan Kıbrıs Türk halkına tepeden bakan, amir-memur ilişkisini çağrıştıran tutum ve davranışları halkımız tasvip etmemektedir. Halkımız karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı, medeni bir ilişki istemektedir.
Elbette bunun için her iki tarafa da düşen görev ve sorumluluklar vardır. Kıbrıslı Türkler olarak bizim Türkiye’ye sürekli avuç açan pozisyondan bir an önce kurtulmamız, kendimize daha yeterli hale gelmemiz bu sorumlulukların en başta gelenlerinden biridir. Kıbrıs Türk toplumunun ekonomisi ve demokrasisi ile güçlü bir yapıya kavuşması, kendi kurumlarının gerçek söz sahibi olması da kaçınılmaz bir görevdir”.
(BRT/SM)