Türkiye, Pazar günü yapılacak yerel seçimlere para piyasalarındaki çalkantının ve makroekonomik sorunların gölgesinde giriyor.
Ekonomistler ve piyasa oyuncuları, bu hafta içerisinde yaşananlarla birlikte artık temel meselenin Türkiye’nin serbest piyasa ilkelerine bağlılığına dair güvenin zedelenmesi olduğunu ve hükümetin de bu güveni yeniden tesis etme konusunda adımlar atması gerektiğini söylüyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak dün NTV’de katıldığı canlı yayında döviz piyasasında yaşananları “ciddi bir spekülatif bilgi kirliliğine dayalı kur hareketleri” olarak nitelendirdi.
Berat Albayrak, seçimden sonra çok hızlı bir normalleşme yaşanmasını beklediğini belirterek, “Ekonomi ile ilgili bütün atılan adımlar ve her geçen gün daha güçlü bir güven ortamıyla Türkiye, para birimine güvenenleri mahcup etmeyecek, güvenmeyenleri herhalde daha fazla mahcup edeceği bir dönemi yaşayacağız. Buna da hep beraber şahit olacağız. Seçimden sonraki süreçte özellikle döviz hesaplarında Türk lirasına yönelik hareketin daha da hızlanacağı bir süreci gözlemleyeceğimizi düşünüyorum” dedi.
Albayrak, 31 Mart’taki seçimlerin ardından reform sürecine girileceğini ve 8 Nisan haftasında da ekonomiye dair genel bir çerçevenin açıklanacağını sözlerine ekledi.
Nomura International Küresel Piyasalar Araştırma bölümünden gelişmekte olan piyasalar ekonomisti İnan Demir, seçim sonrasına dair en önemli sorunu “yerli ve yabancı yatırımcıların güvenini yeniden tesis etmek” olarak tanımladı.
Demir, “Yüksek enflasyon ve faizlerle mücadele için ‘idari’ önlemlerin kullanılması, Türkiye’de yerleşiklerin yılbaşından bu yana TL tasarruflardan uzaklaşarak döviz mevduat biriktirmesine yol açtı. Yerleşiklerin neredeyse daimi döviz talebi sürerken Merkez Bankası’nın rezervlerinin hızlı bir şekilde düşmesi de yabancı yatırımcıların TL’ye yönelik algısının olumsuza dönmesine yol açtı. Bu güven hasarının tamiri; dış finansman ihtiyaçlarının temini, TL’nin istikrara kavuşması ve enflasyonun kontrol altında tutulabilmesi açısından kritik öneme haiz” dedi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) dün yayımladığı verilere göre, yurt içinde yerleşiklerin döviz mevduatları Mart ayının ilk üç haftasında 8 milyar 230 milyon dolar arttı. Geçen hafta içinde alınan döviz miktarı 3,5 milyar dolar oldu.
BlueBay Capital Varlık Yönetimi Stratejisti Timothy Ash de, yayımladığı notta yılbaşından bu yana alınan bir dizi önlemin ekonomik dengeleri olumsuz etkilediğini belirtti.
Timothy Ash, bu adımları, son aylarda yerel seçim nedeniyle TCMB’den yapılan yüklü kâr transferiyle mali politikanın ciddi şekilde gevşetilmesi, kamu bankalarının kredi musluklarını açması, enflasyonun kontrol altına alınması için piyasa ilkeleriyle bağdaşmayan önlemler alınması ve lira mevduatlar üzerindeki faizlerin suni şekilde düşük tutulması olarak sıraladı.
Ash, “Ekonomi yönetimi, bu önlemlerin sadece geçici olduğunu ve yerel seçimlerin ardından politikaların normalleşeceğini söylüyorlar. Ayrıca, süregelen resesyonun derinliği ve şiddeti nedeniyle hükümetin mali politikayı gevşetmenin makul olduğunu ve özellikle de hala merkezi yönetim bütçesinin sağlıklı durumu göz önüne alındığında mali gevşeme için hareket alanları bulunduğunu öne sürüyorlar. Bu düşünce belli bir ölçüde makul olarak değerlendirilebilir ancak esas meselenin ekonomik politika yapıcılığının güvenirliği olduğu düşünüldüğünde bu, riskli bir strateji olarak görünüyor. Neler olacağını zaman gösterecek ancak bu hafta yaşanan gelişmeler politika yapıcıların pek zamanı kalmadığına ve piyasanın da uygulanan politikalara güvenini kaybettiğine işaret ediyor” dedi.
Demir de enflasyona yönelik alınmış olan “idari” önlemlerin sonlandırılması, lira cinsi mevduat faizlerinin cazip olabilecek düzeylere dönmesi ve TCMB rezervlerinin stabilize edilmesinin normale dönüş sinyali vereceğini ifade etti.
Şubat ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), bir önceki aya göre yüzde 0,16; bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 19,67 ve son 12 aylık ortalamalara göre de yüzde 17,93 arttı. Enflasyondaki artış özellikle gıda fiyatlarının hızlı yükselişinden kaynaklandı.
Hükümet de fiyat artışlarını durdurmak amacıyla “Enflasyonla Topyekun Mücadele” programı başlattı ve bu kapsamda tanzim satış mağazalarının kurulurken, fiyat artışları incelenmeye başlandı ve son olarak Rekabet Kurumu, 23 zincir market hakkında soruşturma başlattı.
Demir, “En iyimser senaryo önümüzdeki uzun seçimsiz dönem göz önünde bulundurularak para ve maliye politikalarının yerli ve yabancı yatırımcılara güven verecek biçimde şekillendirilmesi olur. En olumsuz senaryoda ise popülist ve idari önlemlerin devam etmesi dış finansman cephesindeki sorunların ve dolarizasyon eğiliminin sürmesine neden olur” dedi.
Timothy Ash de, seçimlerin ardından politikaların yeniden normalleştiğini görmeyi umduklarını söyledi.
Ash, “Şu aşamada, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu mevcut sorunlardan mümkün olan en hızlı şekilde çıkmasını sağlamak amacıyla, piyasayı bilen ve piyasa ile yatırımcılarla birlikte çalışmak isteyen akıllı ve yetenekli politika yapıcılara ihtiyacı var” diye konuştu.
Ancak Capital Economics Kıdemli Gelişmekte Olan Piyasalar Ekonomisti Jason Tuvey, normale dönüş konusunda pek de iyimser değil.
Jason Tuvey, Türk ekonomisi ve finans piyasalarına yönelik kaygıların seçimlerin ardından hızlı bir şekilde kaybolması ihtimalinin düşük olduğunu ve hatta daha da artmasını beklediklerini söyledi.
Tuvey, “Pazar günkü seçimlerin sonucu ne olursa olsun ardından iki noktaya dikkat çekmek gerek. Öncelikle, seçimlerin ardından hükümetin ekonomik reformlara yeniden başlayacağı yönündeki argümanlara katılmıyoruz. Hatta, alışılmışın dışındaki politikalara yönelik eğilimin daha artacağını düşünüyoruz. Bu hafta içinde Merkez Bankası’nın parasal sıkılaştırma yönünde attığı adımlar halen siyasi baskılara açık olduğunu gösteriyor” dedi.
Capital Economics Kıdemli Gelişmekte Olan Piyasalar Ekonomisti Tuvey, dikkat çekilmesi gereken ikinci noktanın da geçmişte yaşanan deneyimlerin seçim öncesi yapılan mali teşviklerin seçim sonrası genellikle geri alınmadığını göstermesi olduğunu belirtti.
Tuvey, “2017 ve 2018 seçimlerindeki deneyim, bu önlemlerin çok uzun süre yerinde kaldığını gösteriyor. Bunun sonucunda da iç talebin daha da güçlenmesi ve buna bağlı olarak ithalat ile cari açığın artmasıyla liranın yeniden baskı altında olacağı dönemlerin gelmesi muhtemel görünüyor” dedi.
Türk varlıkları son bir haftadır oldukça hareketli bir dönem yaşıyor. Dünyanın önde gelen yatırım bankalarından JPMorgan, geçen hafta içinde gönderdiği tavsiye notunda, Türk Lirası’nın 31 Mart seçimlerinin ardından değer kaybetmesini beklediklerini yazdı ve Merkez Bankası’nın net rezervlerinde görülen düşüş nedeniyle liraya satış tavsiyesinde bulundu.
Bunun üzerine geçen hafta Cuma günü, Türk Lirası Amerikan Doları karşısında yüzde 5 ile Ağustos 2018’deki sert düşüşten bu yana en büyük değer kaybını yaşadı. Bu gelişmenin ardından Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) JPMorgan hakkında soruşturma başlattı.
Bu durumun yarattığı tedirginlik, liradaki değer kaybının daha da devam edeceği beklentisiyle birleşince, yabancı yatırımcılar da swap işlemleriyle döviz satın almaya başladı. Ancak bankaların Londra swap piyasasına verdiği Türk Lirası likiditesini azaltmasıyla birlikte gecelik swap faizi de yüzde 1300’ün üzerine çıktı.
Böylece, kurdaki artış bir süreliğine önlenmiş olmasına karşın, yabancı yatırımcıların lira ihtiyaçlarını karşılamak için Türk tahvillerini ve hisselerini satmasıyla borsa geriledi ve bono faizleri de yükseldi. Perşembe günü ise Merkez Bankası’nın attığı adımlarla, swap piyasasına TL likiditesi sağlandı, swap faizi gerilerken, Türk Lirası dolar karşısında değer kaybetti.