BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ YALNIZCA GAZETECİNİN KENDİNİ İFADE EDEBİLME ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİLDİR, AYNI ZAMANDA HALKIN HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜDÜR…
İçişleri Bakanı Baybars, Konuşmasına ailesinde de basın emekçisi olarak yıllarca çalışmış babasından bahsederek başladı. Basın emekçilerine bakışının şekillenmesinde kendisini en çok etkileyen hikâyenin ise “Eduardo Galeano’nun “kadın gazetecilerin anası” olarak tanımladığı gerçek adı Elizabeth Jane Cochrane olan namı diğer Nellie Bly’nin yaşamıyla ilgili okuduklarımdır.” dedi.
Nellie Bly’nin hem bir kadın olması hem de gerçek haberin peşinde cesur ve özgür gazeteciliğin kıymetini yansıtması açısından çok anlamlı olduğunu anlattı. Basın Özgürlüğü konusunda sunumları dikkatle dinleyen Bakan Baybars, Medya Etiği ve Basın Özgürlüğünün yaşadığımız çağda sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmelere eş güdümlü olarak görsel, işitsel kitle iletişim araçlarına sosyal medya üzerinden yapılan web haberciliğinin de eklenmesiyle basın kavramının çok geniş bir boyut kazandığını vurguladı. Bu bağlamda, Basın Özgürlüğü Kavramının giderek daha geniş bir anlamsal içeriğe sahip olduğunu Basın Özgürlüğü Kavramının giderek “İletişim Özgürlüğü” olarak tanımlanmaya başlandığını anlattı. Basının, çağdaş demokrasilerde halkın, sesi, gözü, kulağı olduğunu ve bu anlamda Basın Özgürlüğünün yalnızca gazetecinin kendini ifade edebilme özgürlüğü değil, aynı zamanda halkın haber alma özgürlüğü olduğunun altını çizdi.
Baybars, “Bu hikâye, Eduardo Galeano’nun “kadın gazetecilerin anası” olarak tanımladığı gerçek adı Elizabeth Jane Cochrane olan namı diğer Nellie Bly’nin yaşamıyla ilgilidir. Genç gazeteci, 1889 yılının 14 Kasım günü, seksen günde dünya turunu tamamlamak ve bu macerasında gördüğü, yaşadığı şeyleri köşe yazılarında kaleme almak için yola çıkar… Galeano’nun anlatımıyla, “Jules Verne bu güzel genç kadının dünya turunu tek başına ve seksen günden kısa sürede tamamlayacağına inanmıyordu. Ama Nellie, dünya turunu 72 günde tamamladı ve bu arada gördüğü, yaşadığı şeyleri köşe yazılarında yazdı. 18 Yaşında eline kalemi alıp yazmaya başlayan genç gazetecinin bu ilk meydan okuyuşu değildi, sonuncusu da olmadı. Meksika hakkında yazmak için o kadar Meksikalılaştı ki, çok korkan Meksika Hükümeti onu kovdu. Fabrikalar hakkında yazmak için fabrika işçisi olarak çalıştı. Cezaevleri hakkında yazmak için kendini hırsızlıktan tutuklattı. Tımarhaneler hakkında yazmak için delirmiş gibi yaptı ve rolünü o kadar iyi oynadı ki, hekimler onun zır deli olduğuna hükmettiler. Bu sayede, maruz kaldığı ve herhangi bir insanı delirtebilecek psikiyatrik tedavi yöntemlerini gözler önüne serebildi.
Nellie yirmi yaşlarındayken Pittsburgh’da gazetecilik erkek işiydi. İşte o dönemde ilk köşe yazılarını yayınlama densizliğini yaptı. Otuz yıl sonra, Birinci Dünya Savaşı’nın ateş hattında mermilerden sakınarak son yazılarını yayınlayacaktı.” Nellie, 1922’de öldüğünde zamanının en iyi gazetecisi seçilmişti. O, kimsenin sormak istemediklerini sordu, sorguladı ve ifade özgürlüğünün önemini, halkın haber alma özgürlüğünü cesaretle savundu.” Şeklinde konuştu.
Geçmişte de günümüzde de dünyanın her yerinde görev başında yüreklerini ortaya koyarak gerçek haberin peşinde koşan gazetecilerin ve halkın haber alma özgürlüğünü sağlayan siz değerli basın çalışanlarının bir kez daha dünya basın özgürlüğü gününü kutlamak isterim…
Panel’de KKTC’de Basın Özgürlüğünün geliştirilmesi için yasal olarak yapılması gerekenlerin tartışılmasının çok önemli olduğunu dile getiren Baybars, “basın yasasının yenilenmesi gerektiği konusunda hem fikir olduğunu belirterek, haber, bilgi, düşünce ve yorumlara ulaşma hakkının korunması adına yasada değişiklik yapılması gerekliliğini anlattı. Baybars “teklifim tüm camianın üzerinde uzlaşabileceği yasal bir mevzuat hazırlamak hem basın özgürlüğünü hem de mesleği koruyarak, şuanda var olan ve geri kalan yasaları da güncellemektir” dedi.