Akciğer kanserinde yeni tedavi yöntemleri sağ kalım süresini artırıyor

Akciğer kanserinde yeni tedavi yöntemleri sağ kalım süresini artırıyor

Sağlık Bakanlığından edinilen bilgiye göre, dünyada her yıl kansere yakalanan 18 milyon kişiden 9,5 milyonu yaşamını yitiriyor. 2040 yılında 29,5 milyon yeni kanser vakasının ortaya çıkması bekleniyor.

Kanser olgularının önemli bir bölümünün de az gelişmiş ülkelerde ortaya çıkacağı öngörülüyor. Dünya genelinde erkekler arasında en sık görülen kanser türü olan akciğer kanseri, kadınlarda da üçüncü sırada yer alıyor.

Akciğer kanseri, Türkiye’de de kanserden kaynaklanan ölümlerin en yaygın nedeni olarak belirtiliyor. Türkiye’de erkeklerde nefes borusu, bronş ve akciğer kanseri ilk sırada, kadınlarda ise bu kanser türü en sık görülen beşinci kanser türü olarak yerini alıyor.

Türkiye’de ortalama tanı alma yaşı 64 olurken, 40 yaşın altındakilerde akciğer kanseri daha nadir görülüyor ve genellikle ileri evrelerde teşhis ediliyor.

Türkiye’de her yıl 30 bin yeni akciğer kanseri vakası görülüyor

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Özlem Sönmez, dünyada bir yılda ortaya çıkan yeni akciğer kanseri vaka sayısının 2 milyon 900 bin ve buna bağlı yaşam kaybının 1 milyon 79 bin olduğunu belirtti.

“Türkiye’de her yıl 30 bin yeni akciğer kanseri vakası görülüyor” diyen Sönmez, kanser tedavisinde yeni bilimsel çalışmaların sonuçlarının açıklandığını ve önemli kazanımlar elde edildiğini anlattı.

Sönmez, günümüzde kansere neden olan gen değişikliklerini hedefleyen ve vücudun savunma sistemi hücrelerini devreye sokacak onlarca molekül ile ilgili klinik çalışmaların da sürdürüldüğünü vurguladı.

Akciğer kanserinin en yeni gelişmelerin olduğu ve en yeni tedavilerin kullanıldığı kanser türü olduğunu söyleyen Sönmez, tümörün genetik haritasının çıkarılmasıyla kişideki kansere neden olan genetik değişiklik bulunarak, o geni etkisiz hale getiren en uygun tedavinin belirlenebildiğini belirtti.

Sönmez, halk arasında “akıllı ilaçlar” veya “sihirli mermiler” olarak isimlendirilen ilaçların başarı oranının yüksek olduğunu vurgulayarak, “Eskiden vücuda yayılmış evre akciğer kanseri hastaları 1 yılın altında yaşarken, bu ilaçları kullanabildiğimiz hastalar uzun yıllar aktif yaşamlarını sürdürebiliyor” dedi.

“Sağ kalım süresi arttı”

Yeni tedavi seçeneklerinde vücudun bağışıklık sisteminin harekete geçirildiği immüno-onkolojinin önemli yer tuttuğunu söyleyen Sönmez, şöyle konuştu:

“Kemoterapi ile tümör hedef alınıyor. İmmüno-onkolojik tedaviler kemoterapiden farklı olarak bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Vücudun savunma sistemi hücrelerini, yani komandolarını harekete geçirerek tümörü yok etmeyi amaçlıyor. Bu nedenle yan etkileri de daha az ve kontrol edilebilir düzeyde oluyor.” 

Vücudun savunma sistemi hücreleri olan T hücreleri aktif bile olsa kanserli hücre saldırısını frenleme yönünde bir sinyal alındığında kanserli hücreyi öldürmediğini, geri çektiğini açıklayan Sönmez, şunları söyledi:

“Bu nedenle frenlenmeyi ortadan kaldıran ve ‘immun kontrol noktası inhibitörleri’ olarak isimlendirilen ilaçlar geliştirildi, immün kontrol noktası molekülü tanımlandı. Bu ilaçlardan üçünün akciğer kanseri tedavisinde kemoterapi ile veya tek başına akciğer kanseri tedavisinde etkinliği ve güvenilirliği çok sayıda çalışma ile gösterildi ve sonuçları saygın tıp dergilerinde yayımlandı. Dünya Akciğer Kanseri Kongresi’nde, immüno-onkoloji tedavisinde yeni bir ajan olan ‘atezolizumab’ etken maddeli ilacın sonuçları ele alındı. Kemoterapiye atezolizumab etken maddeli ilaç tedavisinin eklenmesi ile yassı hücreli tip akciğer kanseri tanılı hastalarda genel sağ kalım süresine yaklaşık 13 ay daha katkı sağlandığı gösterildi.

Yine kongrede, metastatik evre küçük hücreli akciğer kanserinde, kemoterapi ile birlikte bir diğer immüno-onkoloji tedavi ilacı ‘durvalumab’ etken maddeli ilacın kemoterapiye eklenmesi ile genel sağ kalıma 3 ay eklendiği ve tedavi cevap oranının bu hastalarda daha iyi olduğu ortaya konuldu.”

“Hedefe yönelik tedavi ve immünoterapi devrim niteliğinde bir ilerleme”

Türk Akciğer Kanser Derneği Başkanı Prof. Dr. Erdem Göker de akciğer kanserinin farklı tipleri olduğunu hatırlatarak, “Bugün geldiğimiz noktada, her çeşit akciğer kanserinin tedavisi için farklı yaklaşım ve ilaçlar bulunuyor. En doğru tedavi, akciğer kanseri ile uğraşan değişik dallardaki uzmanların ortak çalışması ile bulunuyor ve aynı anda birden çok yöntemin eş-güdümle kullanılması ile imkansız görünen başarıya ulaşılıyor” dedi.

Akciğer kanseri tanı ve tedavisinde uygulanan yöntemlerin özellikle son 5 yıl içinde tamamen değiştiğine dikkat çeken Göker, şunları söyledi:

“Daha doğru ve kesin tanı için, yepyeni araç ve gereçler geliştirildi, hastaya eziyet çektirmeyen, konforunu bozmayan yöntemler kullanılmaya başlandı. Bu tanı yöntemleriyle, tümörün moleküler genetiği deşifre edildi. Cerrahi ve radyasyon onkolojisinde tarih, akciğer kanseri için yeniden yazılmaya başlandı. En az doku kaybı ve hasarı, dolayısıyla önemsenmeyecek yan etkilerle birlikte başarı şansı en üste çıkmaya başladı. Her iki uzmanlık alanında da yine uzay teknolojisi kullanılmaya başlandı. Kapalı ameliyatlar ve nokta atışlı ışın tedavileri ülkemizde de hızla yerini almaya başladı.

Hedefe yönelik tedavi ve immünoterapi devrim niteliğinde bir ilerleme. Bunlardan birincisi, sadece kanser hücresini etkileyen ve öldüren ilaçlar olan hedefe yönelik tedavi. İkinci tedavi yöntemi ise kansere bakış açımızı sil baştan değiştiren immünoterapi oldu. Kanser hücrelerini akıllı yapanın, bağışıklık sistemini aptallaştırabilme yeteneği olduğunu ortaya koyan iki bilim insanı, Nobel ödülü aldı. Kanser hücrelerinin bu yeteneği anlaşıldıktan sonra, savaşımız bunlara yöneldi ve immünoterapi tedavisi geliştirildi. Ülkemizde çoğu onkoloji merkezinde hem hedefe yönelik tedaviler hem immünoterapiler başarıyla uygulanıyor. Sağlık Bakanlığınca bu tedavilerin kullanımı onaylandı, Sosyal Güvenlik Kurumunca bu ilaçların geri ödeme kapsamına alınmasını umuyoruz.”

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir