İstanbul’daki köylerin veterineri

İstanbul, her geçen gün büyüyen bir metropol olmasına rağmen, hala hayvancılıkla uğraşılan köyleri de var. Şehir merkezinin dışında kalan bazı yerleşim yerlerinde köy hayatı yaşanıyor.

Kemal Gülbahçe de 17 yıldır bu köylerde veteriner hekimlik yapıyor. Bu nedenle onun alanı çoğu meslektaşının yöneldiği kedi ve köpek gibi evcil hayvanlar değil. Gülbahçe, İstanbul’un köylerinde koyun, keçi, sığır ve manda gibi küçük ve büyükbaş hayvanların sağlık sorunlarıyla ilgileniyor.

Gecesi gündüzü yok

İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesinde lisans eğitimi alan Gülbahçe’nin bir çalışma günü, meslektaşlarından biraz daha farklı geçiyor.

Şehir merkezlerinde veteriner hekimlik yapanların çoğu sabah kalkıp kliniğe giderken, Gülbahçe kliniği gibi gördüğü arabasına binip Silivri-Kemerburgaz arasında köy köy geziyor.

Acil bir durum yoksa evine en yakın noktadan başlayarak gün içerisinde onlarca köy gezerek hayvanların tedavilerini gerçekleştiriyor. Günde ortalama 130 kilometre yol kat eden Kemal Gülbahçe, çalışma düzeniyle ilgili şunları söylüyor:

“Bizim işimizde bir zaman sınırlaması yok. Gecenin 3’ünde 4’ünde doğum diye çok gitmişimdir. Acil durumlarda gecemiz gündüzümüz yok. Yazımız kışımız yok. Bayram seyran yok. 7/24 tıpkı bir kliniğin açık olması gerektiği gibi biz hep açığız.”

Doğru bilinen yanlışlar hayvan sağlığını tehdit ediyor

İşinin yorucu olduğunu ancak en büyük getirisinin manevi tatmin olduğunu söyleyen Gülbahçe, solunum yolu enfeksiyonundan doğuma, sağma sorunlarından ayak iltihaplarına kadar hayvanların yaşadığı tüm sağlık sorunlarıyla ilgileniyor. Hayvan sahiplerinin talebiyle suni tohumlama işlemi de uyguluyor.

En yaygın olarak karşılaştığı sağlık sorunlarının hayvanların beslenme şekliyle ya da doğumlarından kaynaklandığını anlatıyor.

Gülbahçe, hayvancılıkla uğraşan insanlara önemli tavsiyelerde de bulunuyor:

“İnsanımızda ‘hayvan üşümesin’ diye bir içgüdü var. Bu nedenle ahırları basık yaparlar. Çok kafamı vurmuşumdur ahır kapısına. Hayvan üşümesin diye ahırın bütün deliklerini kapatırlar. O zaman da idrar ve gübrenin buharı ahırın içinde kalır. Böyle bir ortamda hayvanın yaşaması çok zor. Ondan sonra solunum yolu problemleri çıkıyor, hayvanlar öksürüyor, verem oluyor. Hâlbuki sığır dediğimiz hayvan eksi 30 dereceye kadar dayanabiliyor. Ben İstanbul’da bu dereceyi görmedim. Hayvan sahiplerinin yaptığı en büyük yanlış bu diyebilirim.”

17 yıldır aynı bölgede veteriner hekimlik yapan Kemal Gülbahçe’nin her geçen yıl daha fazla köy gezmesi, daha fazla yol kat etmesi gerekiyor. Gülbahçe’ye göre bunun sebebi de şehrin kırsala doğru büyüyor olması. 

“Bu işe yeni başladığım dönemlerde 3-4 köy bana yetiyordu çünkü binlerce hayvan vardı. Şimdi aynı rakama ulaşabilmem için yaklaşık 20 köy gezmem gerekiyor.”
 

 

Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir