Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) Koruyucu Hekimlik ve Halk Sağlığı Sorumlusu Dr. Emre Y. Vudalı, HIV virüsünün (human immundeficiency virüs) dünyada ve KKTC’de din, dil, etnik köken, meslek, yaş, kadın, erkek, çocuk ayrımı yapmadan herkesi etkileyebileceğine işaret ederek, “Kuzey Kıbrıs’ta Kasım 2019 itibari ile KKTC vatandaşı 75 kişi HIV tanısı ile yaşamaktadır” dedi.
Vudalı, 1 Aralık Dünya Aids Günü dolayısıyla yayınladığı mesajda, Birleşmiş Milletler’e bağlı UNAIDS’in verilerine göre yeni HIV enfeksiyonlarının, tedavi seçeneklerine ulaşmada artışla AIDS tablosuna ilerlemenin ve hastalıkla ilintili ölümlerin sayısında azalma olmakla birlikte 2018 yılında dünyada 1,7 milyon yeni HIV infeksiyonu teşhis edildiğini kaydetti.
Bunlarla birlikte dünyada HIV ile yaşayan toplam 37,9 milyon kişi olduğuna işaret eden Vudalı, 2018 yılında 770 bin kişinin AIDS ile ilişkili tablolarla hayatını kaybettiğini belirtti.
Türkçe’de “İnsan Bağışık Yetmezlik Virüsü” olarak adlandırılan HIV ile enfekte olan bir kişinin tedavi almamasının, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve etkisiz hale gelmesine neden olduğuna işaret eden Vudalı, şöyle devam etti:
“Virüs vücuda girdikten sonra genelde bir ay içerisinde kişide grip benzeri şikayetlere neden olur. Bundan dolayı hastalık ilk aşamada kolayca gözden kaçabilmektedir. Hastalar genelde eve grip reçetesi ile gönderilmekte ve bu döneme ‘Akut Retroviral Sendrom’ adı verilmektedir. Bu dönemde hiçbir belirti ve bulgu görülmeyebileceği gibi hızlı kilo kaybı, kuru öksürük, tekrarlayan ateş veya gece terlemeleri, açıklanamayan yorgunluk, büyümüş koltuk altı, kasık veya boyun lenf bezleri gibi yakınmalar ve bulgular da olabilmektedir.
Bu dönemden sonra hastalık sessiz dönem yani latent döneme girer. Bu dönemde çok yakınma ve bulgu vermeden yıllar içerisinde (2-10 yıl) yavaş yavaş CD4 sayısı tükenmeye ve düşmeye başlar. Yukarıda açıklandığı gibi CD4 sayısı 200’ün altına düştüğünde, kişinin bağışıklık sistemi ciddi şekilde zayıflar ve fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler ortaya çıkmaya başlar.”
Vudalı, HIV tanısı için herhangi bir laboratuvarda kan testi yaptırmanın yeterli olduğunu ifade ederek, “Ülkemizde tüm devlet hastanelerinde HIV testi yapılabilmektedir. Ayrıca pek çok özel hastanede ve laboratuvarda da test yapılmaktadır. Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde isim vermeden de test yaptırmak mümkündür. Tek yapmanız gereken enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurmaktır” dedi.
Vudalı, hastalığın; “korunmasız oral, anal ve vajinal cinsel ilişki sırasında vücuda girebileceğini, her tip korunmasız cinsel ilişki ile HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların bulaşabildiğini” belirterek, şöyle devam etti:
“Ayrıca kan ürünlerinin nakli, ortak enjektör kullanımı, anneden bebeğe, dövme veya piercing ve kaza ile enjektör iğnesinin vücuda batması (HIV pozitif kişinin) ile bulaşabilmektedir.
Ancak HIV, sosyal ilişkilerle, öpüşmekle, sarılmakla, aynı ortamda bulunmakla, aynı çatal – kaşığı, aynı havuzu, aynı tuvaleti kullanmakla, sivrisinek ısırmasıyla, gözle görünür miktarda kan içermedikçe tükürükle veya ter ile bulaşmaz. Kısacası düşünüldüğünün aksine, günlük sosyal ilişkiler ile bulaş olmaz.”
Vudalı, risk gruplarını ve korunma yollarını şöyle sıraladı:
“Korunmasız cinsel ilişki yaşayan ve birden fazla partnerle olanlar, Damar içi ilaç bağımlılığı ve ortak enjektör kullanımı olanlar, HIV pozitif bir kişi ile ilişki yaşayanlar, Görülme sıklığı yüksek bölgelere seyahat eden ya da orada yaşayanlar, Cinsel saldırıya maruz kalanlar, Erkekler arası homoseksüel ilişki yaşayanlar.
Kondom yani prezervatif kullanımı; Cinsel ilişki yoluyla HIV bulaşması cinsel sıvıların cinsel organlara, anüse ağıza ya da açık yaralara teması ile olur. Kondom kullanmak halen HIV’den korunmanın en güvenilir yöntemidir. Ülkemizde, hem erkekler hem de kadınlar için kondom mevcuttur. Cinsel ilişkinin her çeşidinde ve doğru kullanılması halinde bulaş riski %0’a (SIFIR) yaklaşmaktadır. Kondomun son kullanma tarihine, ambalajı açıp kullanırken yırtılmamış olduğuna dikkat etmek önemlidir.
Tedavi almak; HIV pozitif kişilerin güncel tedavilerle başarılı bir şekilde tedavi edilmesi sonrası virüsü bulaştırma riskleri yok denecek kadar azaltılabilmektedir. Partneriniz HIV pozitif ise tedavi alması için ona destek olun.
PrEP (Pre-exposure prophylaxis); 2012 yılından bu yana kullanılan PrEP, HIV bulaş riskini azaltmak için cinsel temas öncesinde alınan bir ilaç rejimidir. Bulaş riskini önemli ölçüde azaltmaktadır.
PEP (Post-exposure prophylaxis); Türkçede temas sonrası korunma tedavisi olarak da bilinen bu yöntem, potansiyel riskli teması takip eden 2. ila 72. saatler arasında başlanması gereken bir ilaçtır. Kullanımının, 28 gün boyunca kesintisiz olarak devam etmesi gerekir. Bulaş riskini ortalama %80 oranında azaltmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün kronik hastalıklar listesinde olan HIV, 1996’dan bu yana mevcut gelişmiş Antiretroviral (HIV’i baskılayan) ilaç seçenekleriyle kontrol altında tutulabilmektedir. Günümüzün yenilikleri ile artık HIV günlük tek bir tablet ile tedavi edilebilmektedir. Doğru zamanda ilaç tedavisine başlayan HIV pozitif kişiler kaliteli ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilirler. Geç HIV tanısı alan ve AIDS evresinde olan kişiler dahi ilaç tedavisiyle sağlıklarına geri kavuşabilmektedir. Hatta günümüzde gelişmiş tıp sayesinde HIV pozitif anneler virüsü taşımayan bebek sahibi olabilmektedir. HIV pozitif kişiler normal aile ve iş hayatlarına devam edebilmektedirler.”
Vudalı, KKTC’de şu andaki uygulamanın, HIV pozitif yabancıların yurtdışına ihraç edilmesi şeklinde olduğunu ifade ederek, “Hiçbir gelişmiş ülkede böyle bir uygulama yoktur. Bu uygulamanın devam etmesi halinde hastalar kan testi yapmaktan kaçınacak ve dolayısıyla hastalığı taşıdığını bilmeyecektir. Hastalığı taşıdığını bilmeyen kişi ise toplum içerisinde bu hastalığı bulaştırmaya devam edecektir. Bu nedenle HIV pozitif yabancıların yurtdışına ihraç edilme kararı tekrar gözden geçirilmelidir” dedi.
Vudalı, eğitim sistemine sağlıklı cinsel eğitim derslerinin konulmasının (cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve korunma yöntemleri) yapılacak en önemli ve ilk adım olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bunun dışında cinsel yolla bulaşan hastalıkların teşhisi için gerekli test merkezlerinin açılması, ülkeye gelen ve belirli bir sürenin üzerinde kalacak olan risk grubu kişilerin taranması (bulaşmayı azaltmak için en önemli adım hasta olduğunu (teşhisi) bilmektir), spot eğitim bilgilendirme içeriklerinin artırılması, riskli gruplarda sık taramalar yapılması ve ihraç kararının kaldırılmasıdır.
Ayrıca Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi bünyesinde HIV pozitif kişilerin takip ve tedavilerinin yapılabileceği ayrı bir HIV Merkezi oluşturulması bu kişilerin daha düzenli ve kaliteli sağlık hizmeti almasını sağlayacak, ilaç planlanması da dahil birçok ek yarar sağlayacaktır.
Bugün toplum içerisindeki HIV hastalığı ile mücadele etmezsek sayı artmaya devam edecektir.”
(BRT/TAK)