Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete yayımlanan kararına göre, amcası tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasında “karar verilmesine yer olmadığına” hükmeden hakimi şikayet amacıyla Adalet Komisyonu Başkanlığına hitaben dilekçe yazan vatandaş, hakimin kararına dayanak yaptığı bir idare mahkemesi kararını hatalı yorumladığı, hukuk fakültesi 3. sınıf öğrencisinin dahi kararı doğru yorumlayabileceği yönünde eleştiride bulundu.
Hakim, suç duyurusunda bulundu
Vatandaş, dilekçenin bir suretini de ifadelerin yöneltildiği hakimin görev yaptığı mahkemeye gönderdi. Mahkeme hakimi ise dilekçede yer alan ifadeler nedeniyle suç duyurusunda bulundu.
Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan soruşturma başlattı. Yapılan yargılama sonucu Sulh Ceza Mahkemesince para cezasına hükmedildi.
Kararın Yargıtay tarafından onanması üzerine, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunuldu.
Başvurucu, yazdığı dilekçede yer alan sözleri dolayısıyla cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürdü.
AYM: İfade özgürlüğü ihlal edildi
Anayasa Mahkemesi, başvurucunun cezalandırılması nedeniyle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.
Gerekçede, dilekçe hakkının, hak arama özgürlüğünün en önemli araçlarından biri olduğu, kişilerin adaleti bulma ve hakkı olanı elde etme yollarından biri olarak önemli bir role sahip bulunduğu vurgulandı.
Kişilerin haklarını aradıkları sırada bazı değerlendirmeleri nedeniyle cezalandırılmalarının ancak oldukça istisnai koşullarda mümkün olabileceği kaydedilen gerekçede, somut olayda başvurucunun, amcası tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasında davaya bakan hakimin “yanlı davrandığını ve bilerek hatalı karar verdiğini, bu nedenle amcasının mülkiyet kaybına uğramasına sebep olduğunu” iddia ettiği aktarıldı.
“Bu sözler hakimin verdiği karara ilişkindir”
Başvurucunun iddiasını güçlendirmek için yapılan yanlışın hukuk fakültesi öğrencisi tarafından dahi yapılmayacağını ifade ettiği belirtilen gerekçede, “Başvurucunun hakime yönelik eleştirisinin ağır olduğu kabul edilse bile bu sözler hakimin verdiği karara ilişkindir. Hakimin özel hayatı ve kişisel özellikleri hedef alınmamış, üstelik bu sözler aleniyet kazanmamıştır.” tespiti yapıldı.
İlk derece mahkemesinin, başvurucunun ifade özgürlüğü ile şikayetçinin şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kuramadığı ifade edilen gerekçede, şunlar kaydedildi:
“Elbette şikayet konusu ifadelerin yargılama faaliyetini yürüten hakime karşı kullanılması savunulabilir değildir. Kişilerden yargı yetkisini temsil eden hakimlere yönelik ifadelerinde daha saygılı bir üslup kullanmaları beklenir. Bununla birlikte kaba, incitici, örfe ve görgü kurallarına aykırı ifadelerin tazminat hukukunun ötesinde ceza yargılamasına konu edilmesi kişiler üzerinde caydırıcı etki doğurur.
İlk derece mahkemesi, şikayet hakkını kullanan başvurucuya adli para cezası vermesinin acil bir ihtiyaçtan kaynaklandığını, ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koyamamıştır. Dolayısıyla olaylara bir bütün olarak yaklaşan Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı kanaatine varmıştır.”