Mide ilacını 5 yıldan fazla kullanmayın çünkü…

Mide ilacını 5 yıldan fazla kullanmayın çünkü…

Mide kanseri çok çeşitli belirtiler vererek ortaya çıkar. Bu belirtileri erkenden anlamak ve gerekli tanı yöntemleri ile hastalığın varlığını belirlemek tedavide en büyük adımdır. Bu nedenle aşağıdaki belirtilerin varlığı önemlidir: Kronik kansızlık, istenmeyen ani kilo kaybı, iştahsızlık, erken doyma, halsizlik, midede ekşime, yanma, bulantı, kusma, yutma güçlüğü, karında şişkinlik. Kansere neden olan faktörler değiştirilemeyen ve değiştirilebilir faktörler olarak ikiye ayrılabilir.

Yaş, genetik yatkınlık, cinsiyet gibi faktörler değiştirilemeyen faktörlerdir. Değiştirilebilir olanlar ise sigara, alkol, beslenme, çevre kirliliği gibi faktörlerdir. Genetik yatkınlık, ileri yaşta ve erkek olmak gibi değiştiremediğimiz risk faktörleri mide kanserinde rol almaktadır. Bunların dışında mide kanseri oluşumunda sigara ve alkol başta olmak üzere beslenme alışkanlıklarımız, obezite, hareketsiz yaşam tarzı ve çevresel kirlilik gibi değiştirilebilir faktörler de etkilidir. 

Mide, sindirim sisteminin bir parçası olduğundan beslenme alışkanlıklarımızın sonuçlarına doğrudan maruz kalan bir organdır. Yapılan çalışmalarda tuzlu beslenme, özellikle tuzlanarak saklanmış yiyecekler, tütsülenerek saklanmış yiyecekler, mangal gibi alevde çokça yanmış yiyeceklerin tüketilmesinin mide kanseri riskini artırdığı bilinmektedir. Yine çok sıcak içme ve yeme alışkanlığı da mide kanserinde risk oluşturur. İşlenmiş etleri çok fazla tüketme (pastırma, sosis, sucuk ve jambon) bu etlerde ‘nitrozaminler’ denilen kimyasal maddeler bulunduğundan mide kanseri riskini artırır.

Kanada’da yapılan bir çalışma, Helikobakter Pilori (HP) bakterisi taşıyan kişilerde kanser riskinin çok daha fazla olduğunu göstermiştir. Helikobakter Pilori, mide yüzeyine yerleşip gastrite neden olan bir bakteridir. Toplumumuzun yüzde 10’unda görülmektedir. HP enfeksiyonu olan kişilerin yüzde 1’inde mide kanseri geliştiği bildirilmiştir. Bu nedenle tedavisi önemlidir. 

 Salamura gıdaları çok tüketmek de riski artırabilir. İnsan metabolizmasında hücrelerin oksijen kullanımı sırasında normal olarak aktif oksijen radikalleri dediğimiz moleküller oluşur. Bu moleküller antioksidan moleküller ile yok edilirler. Eğer yok edilemezlerse DNA yapısını bozarak kanser oluşumuna neden olabilirler. En güçlü antioksidan molekülller C ve E vitaminleridir. Antioksidanlar taze sebze ve meyvelerde, tahıllarda, baharatlarda ve çay, kahve gibi içeceklerde bol miktarda bulunur.

Kahve günümüzde çokça tüketilen içerisinde başta kafein, antioksidanlar olmakla birlikte yaklaşık bine yakın aktif madde bulunan bir içecektir. Birçok şekilde hazırlama yöntemi bulunmakta ve her yöntemde içerisindeki maddelerin etkinliği değişmektedir. Bu nedenle araştırmalarda bir standardizasyon yapmak zor olduğundan farklı sonuçlar ortaya atılmıştır. Günümüzde yapılan çalışmalarda kahve tüketiminin kansere yol açtığını söylemek yanlıştır. Tam tersine kahvenin kanserden koruyucu olduğunu gösteren çalışmalar olsa da bunun ne derece doğru olduğu ileride çalışmalarda ortaya çıkacaktır.

 

Plastik ambalajlarda, pet şişelerde ve damacanalarda Bisfenol A (BPA) maddesi üretim aşamasında kullanılmaktadır. Bu madde insan ve hayvan deneylerinde gösterildiği üzere yüksek dozlarda hormonal etkilere neden olabilmektedir. Ancak bu etkisinin ortaya çıkması için çok yüksek dozlarda alınması gerekir. Bu nedenle özellikle yeni doğanlarda en kötü durum senaryosu göz önüne alınarak biberonlarda kullanımı yasaklanmıştır. Ancak Hacettepe Üniversitesi Gıda Araştırma Merkezi’nde polikarbonat damacana ambalajları ile ilgili yapılan araştırma sonuçlarına göre Bisfenol A (BPA) maddesi, tabiatta her yerde vardır. Bu maddenin insan sağlığına zarar veren hale gelebilmesi için damacanaların 35 derece sıcaklıkta 60 gün süreyle bekletilip bir kişi tarafından günde en az 60 adet damacananın içilmesinin gerektiği belirtilmektedir.

 

Pet şişe üretiminde kullanılan bir diğer madde ağır metal olan antimondur. Bu madde pet şişelerdeki su içerisinde çözünebilmekte ve insan vücuduna geçebilmektedir. Antimon bileşikleri doğada da olan bir ağır metaldir. Yapılan çalışmalarda ısıya maruz kalmış pet şişe içerisindeki sudaki miktarı ısı ile artmaktadır. Ancak güvenli miktar olarak belirlenmiş sınırı geçememektedir. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda plastik şişeler içindeki suların insan sağlığına zararlı etkileri olduğunu gösteren etkili bir kanıt bulunamamıştır. Cam şişe, içindeki su ile etkileşimi en az olan bir maddedir. Ancak cam şişelerin dezenfeksiyonu daha zordur. Bu nedenle bakteriyel enfeksiyona yol açmamak için dikkatli bir biçimde kullanmadan önce dezenfekte edilmelidirler. 

 

Mide koruyucu olarak günümüzde kullanılan en etkin ilaçlar proton pompa inhibitörü (PPI) olarak adlandırılan ilaçlardır. Bu ilaçlar reflü ve gastrit tedavisinde mide asit salgısını azaltmak amacıyla kullanılır. Mide asidinin yok edilmesi midede olmaması gereken bakteriyel çoğalmaya sebep olabilir. Bu ilaçların mide kanserine neden olduğunu söylemek için daha fazla çalışmaya gerek vardır. Yine de 5 yıldan uzun süre kullanılması önerilmemektedir.

 

Mide kanseri tedavisi günümüzde mümkün olan bir hastalıktır. Buna rağmen teşhis konulan ve tedavi edilen mide kanserli hastaların yüzde 50’sinin tedavisi başarısız olmaktadır. Bunun en büyük nedeni ise tanının geç konmasıdır. Her kanserde olduğu gibi mide kanserinde de erken tanı ile yüksek tedavi başarısı sağlanabilmektedir. Bu yüzden özellikle 40 yaşından sonra mide kanseri ile ilgili bulgular olmasa bile endoskopi ile mide iç yüzeyi incelenmelidir. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir