Türkiye, ABD ve Rusya’nın aksine, Suriye’de terör hedeflerine yönelik gerçekleştirdiği harekatlarda sivillerin can güvenliğini en ön planda tutuyor. Türkiye, Suriye’de terör hedeflerine yönelik düzenlediği tüm operasyonlarda sadece teröristlere ait barınak, sığınak, mevzi, silah, araç ve gereçlerin hedef alınmasına, sivil ve masum kişilerle altyapıların zarar görmemesine azami önem verdi.
Milli Savunma Bakanlığı, 9 Ekim’de başlatılan Barış Pınarı Harekatı’yla ilgili yaptığı açıklamada, siviller, tarihi ve kültürel dini yapılar, altyapı tesisleri ile müttefik ülke unsurlarının zarar görmemesi için dikkat ve hassasiyet gösterildiği vurgulandı.
Bu durum, Anadolu Ajansının (AA) dün Tel Abyad ilçe merkezinden yaptığı canlı yayında da görüldü.
Teröristlerin tahakkümünde 4,5 yıl geçiren Tel Abyad halkının günlük yaşamını sürdürdüğü kentte, sükunet ve güven ortamının hakim olduğu kameralara yansıdı.
Afrin’de operasyon sırasında insani yardımlar dahi aksamadı
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) bu konudaki hassasiyeti, son olarak Afrin’e düzenlenen Zeytin Dalı Harekatı neticelendirildiğinde gözler önüne serilmişti.
Mart 2018’de noktalanan harekatın ardından ilçeye girildiğinde, merkezde sadece teröristlerin mevzi yaptığı ve güvenlik güçlerine saldırı gerçekleştirdiği noktalarda hasar bulunduğu görüldü.
Başta hastane ve cami olmak üzere diğer binalarda tek kurşun izine dahi rastlanmazken, operasyon sırasında da Birleşmiş Milletler (BM) ve Kızılhaç gibi uluslararası merciler de Türkiye’nin bu hassasiyetine dikkati çeken açıklamalar yapmıştı.
Kızılhaç, Türkiye’nin verdiği güvenceler sayesinde, Suriye içinden Afrin’e insani yardımlarını rahatlıkla ulaştırabilmişti.
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Sözcüsü Jens Laerke, 6 Şubat 2018’deki açıklamasında, Zeytin Dalı Harekatı’na rağmen bölgede insani yardımların ulaştırılmasında sorun yaşanmadığını vurgulamıştı.
Bunun bir örneği, 23 Şubat’taki operasyonda görülmüştü. TSK, Afrin’e farklı yönlerden ilerleyen iki konvoyu tespit ederek takibe almış, söz konusu konvoylardan sadece mühimmat yüklü olduğu tespit edileni vururken, sivillere ait konvoyu hedef almamıştı.
Musul’da operasyonun faturasını siviller ödedi
Türkiye’nin aksine sivil hassasiyetini operasyonlarında en geri planda tutan ABD ordusu, terör örgütü DEAŞ’a karşı, sözde yerel ortakları vasıtasıyla, Irak ve Suriye’de düzenlediği operasyonlarda büyük yıkımlara yol açtı.
ABD, Irak’ta “DEAŞ’ın kalesi” konumundaki Musul kentini örgütten temizlemek için 9 ay boyunca hava saldırısı düzenledi.
Ekim 2016’da başlayan operasyonun neticesinde kent, örgüt mensuplarından temizlendi ancak harabeye dönüştü.
Operasyon sonrası kente girildiğinde birçok sivilin enkaz altında kaldığı görülmüştü.
Irak İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin Mart 2019’da yaptığı yazılı açıklamada, enkaz altından çıkarılan ceset sayısının 4 bin 720’ye ulaştığı belirtilmişti. Açıklamada, 2 bin 666 cesedin kimliği tespit edilirken, 2 bin 54 cesedin ise kimliğinin belirlenemediği kaydedilmişti.
Rakka’nın yüzde 90’ı yıkıldı, kent toplu mezarlığa döndü
ABD, Suriye’deki müttefiki terör örgütü YPG/PKK’ya verdiği destekle DEAŞ’ı Ekim 2017’de Rakka’dan çıkarmıştı.
Rakka’nın tamamına yakınının harabeye döndüğü fotoğraflara yansımıştı.
Rakka, Suriye’de ABD’nin saldırıları sonucu en çok sivil kaybın yaşandığı il oldu. Rakka’dan sessizce çıkarılan toplu mezarlar, katliamın boyutlarını ortaya çıkardı.
İç savaş öncesi iki ana mezarlığın bulunduğu Rakka’da, YPG/PKK’nın ABD destekli operasyonu sırasında ölenler, buralara defnedilmezken, Kasım 2016-Ekim 2017 döneminde rastgele boş alanlara gömüldü.
Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), 28 Mart 2019’daki raporunda, operasyon süresinde Rakka’da çoğu sivil 543’ü çocuk, 346’sı kadın yaklaşık 2 bin 323 kişinin hayatını kaybettiğini duyurmuştu.
Uluslararası Af Örgütü de (Amnesty International) 5 Haziran 2018’deki açıklamasında, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun Rakka operasyonu sırasında sivil kayıplar verildiğini belirterek, ABD, Fransa ve İngiltere’yi “sivil kayıpları ve kentteki yıkımın boyutunu itiraf etmeye” çağırmıştı.
Saldırılar sonucunda çoğu Rakka’dan olmak üzere 560 bin sivil de evlerini terk etmek zorunda kalmıştı.
Sivillerin Rakka’daki yaşam mücadelesi
Topraklarını terk eden ancak çareleri olmadığı için evlerine dönmek zorunda kalan az sayıda sivilin, harabeye dönen kentte zor şartlarda verdiği yaşam mücadelesini sık sık haberleştirilmişti.
Rakka’dan gelen görüntülerde caddelerin iki tarafındaki binaların tamamen yıkıldığı, araçların enkazların altında kaldığı görülmüştü.
Şiddetli saldırılar nedeniyle kepenkleri kapalı dükkanların çatılarının çöktüğü, kepenkleri kırılarak açılmış olanların da içlerinin boş olduğu görüntülere yansımıştı.
Kent merkezine dönen yaklaşık 20 bin sivil, halen yoksulluk ve işsizlik sorunu yaşıyor. Çocukların büyük kısmı ise ailelerine destek olmak için okula gidemezken, okul ve oyun yerine günlerinin neredeyse tamamını çöplüklerde plastik atıkları toplayarak geçiriyor.
Rusya’nın Halep’teki katliamı
Rusya’nın Suriye’deki sözde DEAŞ karşıtı operasyonlarında takındığı tavır, ABD’den farksız oldu.
Eylül-Aralık 2016’da müttefiki Beşşar Esed rejimi güçlerinin, kuşatmada tuttuğu doğu Halep’e yoğun saldırılar düzenleyen Rusya, kentin bu kısmını adeta haritadan sildi.
Rus savaş uçakları, kentin doğu mahallerinde sivilleri doğrudan hedef aldı.
SNHR’den alınan bilgiye göre, 3 aylık kuşatma döneminde Rusya’nın hava saldırılarında 71’i kadın, 121’i çocuk, 442 sivil öldürüldü. 45 bin civarı sivil, Suriye’nin kuzeyinde muhaliflerin kontrolündeki bölgelere tehcir edildi.
Kaynak: AA