Avrupa yollarındaki mülteci çocuklar terör örgütlerinin hedefinde

Avrupa yollarındaki mülteci çocuklar terör örgütlerinin hedefinde

20 Kasım 1989’da kabul edilen Birleşmiş Milletler’in (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesine rağmen, UNICEF, TÜİK ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneğinin verilerine göre 28 milyon çocuk, savaş nedeniyle yaşadığı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bu çocukların yaklaşık 2 milyonu Türkiye’de yaşarken 7 milyon çocuğun da göç yolları üzerinde kaybolduğu tespit edildi.

Dünyada halihazırda devam eden işgal, kıtlık ve savaş nedeniyle milyonlarca insan evlerini yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalıyor. Şüphesiz bu durumdan en çok yara alanlar ise çocuklar.

BM’nin 2018 verilerine göre dünya genelinde 70,8 milyon kişi zorla yerinden edildi. Sadece Suriye’den 5,7 milyon kişi mülteci olarak başka ülkelere gitti. Bu rakamın yaklaşık yüzde 45’ini çocuklar oluştururken 500 bin civarında Suriyeli çocuk da yetim kaldı. Yine UNICEF’in 2015 yılı verilerine göre, dünyada 140 milyon yetim bulunuyor. Çin, Brezilya, Rusya ve bazı Afrika ülkeleri dahil edildiğinde bu sayının 400 milyon civarında seyrettiği tahmin ediliyor.

Dünyada yaklaşık 385 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşıyor

2016’dan itibaren dünyada yaklaşık 385 milyon çocuğun aşırı yoksulluk içinde yaşadığı belirtiliyor. Az gelişmiş ülkelerde 5 ile 17 yaş arası yaklaşık her 4 çocuktan biri sağlıklarına ve gelişimlerine zarar verebilecek işlerde çalıştırılırken dünyada da her geçen gün çocuk hakları ihlalleri artıyor.

Verilere göre, dünyada 5-17 yaş arasında 151 milyon 600 bin çocuk işçi var. Bunların 73 milyonu tehlikeli işlerde çalışıyor. Çalışan çocukların 72 milyonu Afrika’da, 62 milyonu ise Asya-Pasifik’te bulunuyor. Çocuk işçilerin yüzde 77’si savaşların olduğu bölgelerde yaşıyor.

1 milyon çocuk ticari cinsel sömürüye maruz kalıyor

Tarım sektörü çocuk emeğinin yüzde 71’ini istihdam ediyor. Sanayide ise 18 milyon çocuk işçi çalışıyor. 4,3 milyon çocuk zorla çalıştırılıyor. Bunların 1 milyonu ticari cinsel sömürüye maruz kalıyor.

15 milyon çocuk işçinin yüzde 32’si eğitim alamıyor ve her yıl 5 milyon çocuk açlıktan dolayı hayatını kaybediyor. 28 milyon savaş mağduru çocuktan 2 milyonu Türkiye’de yaşıyor.

Konuyla ilgili değerlendirme yapan uzmanlar, Avrupa yollarında refakatsiz çocukların uluslararası terör örgütlerinin hedefinde olduğu görüşünde.

“Uluslararası terör örgütleri çocukları kullanıyor”

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Naciye Günseli Öztekin Gelgel, BM Çocuk Hakları Sözleşmesine hemen hemen tüm dünya devletlerinin taraf olduğunu hatırlatarak, “Sadece taraf olmakla uluslararası sözleşmelere imza atmakla sorunlar çözülmüyor. Tüm bu ülkeler bu sözleşmenin kriterlerini yerine getirmekle mükellef” dedi.

Avrupa’ya nazaran Türkiye’de mülteci çocuklara yönelik çıkarılan kanunların birtakım aksiliklere rağmen uygulandığını, uygulamada ısrarcı davranıldığını belirten Prof. Dr. Gelgel, “Hukuki anlamda düzenlemelerimiz yeterli, sadece uygulama yani bürokrasi ile ilgili ufak tefek kargaşalar yaşanıyor. Ama sonuçta herkes bu konuda elinden geleni yapmaya çalışıyor. Fakat bu son derece büyük bir sorun. Bir tarafta reşit olmamış masum bir çocuk, diğer tarafta para ve gücün konuşulduğu bir dünya var ve maalesef bu para ve güçle masum çocuklar kullanılıyor” diye konuştu.

Uluslararası terör örgütlerinin büyük paralara sahip olduğunu ve örgütlerin bu kaynaklar aracılığıyla çocukları kullandığını dile getiren Prof. Dr. Gelgel, dünyanın giderek bu durumu kanıksamaya başladığını söyledi.

Mülteci çocukların terör gruplarının eline düşmesini engellemenin önemli bir insanlık sorumluluğu olduğunu vurgulayan Gelgel, “Sorun devasa ama önüne geçilmez mi? Geçilir. Çok ciddi kararlar alarak da geçebiliriz. Küçük küçük adımlar atarak da bu trajediyi engelleyebiliriz. Tüm ülkeler yaptığı yasal düzenlemeleri olabildiğince iyi niyetle ve fedakarlıkla yaparsa bir adım atarsa bir çocuğu bile kurtarırsa kazançtır dünya için. Bir çocuğun kurtuluşu beraberinde birçok çocuğun kurtuluşunu getirecektir. Türkiye bağlamında bu anlamda STK’lara, sosyal kurumlara, hukukçulara çok büyük sorumluluklar düşüyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Geleceğin Avrupa’sında mültecilere yer vermek istemiyorlar”

Prof. Dr. Gelgel, Avrupa’nın, Avrupa hukukunun, Avrupa yasalarının mülteci çocuklar ile ilgili tavrının son derece ikiyüzlü olduğunu vurgulayarak, “Bu ikircikli tavırlarından dolayı tek kelime ile acınacak durumdalar.” ifadesini kullandı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok örnek karara imza atmasına rağmen mülteci çocuklarla ilgili somut bir karar çıkarmamasının da büyük bir talihsizlik olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gelgel, şöyle devam etti:

“Bugün Avrupa’nın mültecilere, mülteci çocuklara bakışı ortada. Bırakın bir şey yapmalarını kendi ülkelerindeki mültecileri sınır dışı etmenin yollarını arıyorlar. Maalesef geleceğin Avrupa’sında mültecilere yer vermek istemiyorlar. Şu anda sadece Almanya’da kayıp 10 bin çocuk var. 2015’ten beri AB ülkelerinde kaybolan mülteci çocuk sayısı 96 binden fazla. 2016’da refakatsiz şekilde Avrupa’ya ulaşan çocuk sayısı 63 bini geçti. Ve bu çocukların nerede olduğuna dair hiçbir bilgi yok.

Avrupa’da yaşayan refakatsiz mülteci çocuk sayısı 170 bin. Bu çocuklar, cinsel istismar, insan kaçakçılığı, şiddet, kölelik ve organ mafyası gibi birçok olumsuz durumla karşı karşıya. Fransa’da ise kaydı bulunup kendisinden haber alınamayan çocuk sayısı 1000. Bu noktada Avrupa’nın adım atması lazım. Bunu çözemezsek ne kadar güvenlik tedbirleri alsak da bu çocuklar önümüzdeki dönemde bir terör örgütünün mensubu olarak karşımıza çıkabiliyor.”

“Siyasi çıkar olmaksızın çocukların savunulması gerekiyor”

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Avukat Abdullah Resul Demir ise mültecilere ve mülteci çocuklara yönelik tüm hak ihlallerinin, buna sessiz kalan dünyaya mal edilmesi gerektiğini söyledi.

1989’da 197 ülkenin çocuk hakları sözleşmesine imza attığını hatırlatan Demir, bu ülkelerin çocuklara yönelik aldıkları uluslararası kararlar konusunda son derece bencil davrandıklarını, gerçekte sadece kendi çocuklarının haklarını güvence altına aldıklarını anlattı.

Demir şöyle devam etti:

“Bu sözleşmenin asıl amacı bütün uluslardaki din, dil ırk ayırımı yapmadan mazlum olan, mağdur olan tüm çocukların korunmasını sağlamaktır. Şu anda yaşanan savaşların durdurulmaması, bizzat kendilerinin sebep olması ve bu savaşlarda çocukların mağdur olması da onların suçu. Uluslararası sözleşmeler helvadan yapılmış putlar gibi. Acıktıklarında bunu yiyorlar. Hz. Ömer cahiliye devrindeyken helvadan put yaptıklarını acıktıklarında ise bunu yediklerini gülerek anlatırmış. Şu an yaşanan durumu buna benzetiyorum.

Arakan’da, Suriye’de savaşın içindeki çocukları ziyarete gidiyoruz. O kadar sevgiye muhtaçlar ki başını okşarken bile tedirginlik yaşıyorlar. Bu çocukların içinde bulunduğu durumun sorumlusunun, bu sözleşmelere imza atıp acıkınca putlarını yemeleri gibi çıkarları için savaşları çıkartan ülkeler olduğunu düşünüyorum. Aslında herkesin koruması gereken siyasi çıkar olmaksızın savunması gereken çocuklardır. Maalesef bugün kendi ülkemizde bile bazı çevreler, hükümeti yıpratmak için siyasi malzeme olarak kullanabiliyorlar.”

“Uluslararası teşkilatlar, sorunu çözmeye yönelik fikir üretmiyor”

Demir, mülteci olmanın bir tercih olmadığını, siyasi malzeme yapılamayacağını bunun insani ve vicdani bir mesele olduğunu vurgulayarak, tüm dünyanın bu meseleye bu şekilde bakması durumunda sorunun çözüleceğine inandığını dile getirdi.

Günümüzde çocuk haklarıyla ilgili sözleşmelere imza atan ülkelerin ‘Aman mülteciler kapımıza dayanmasın’ dediğini kaydeden Demir, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Mültecileri kabul eden ülkeler ise mültecileri ve çocuklarını kendi kültürlerinden uzaklaştırıp, kendi menfaatleri doğrultusunda yetiştirmeye çalışıyorlar. Annelerinden babalarından koparmaya çalışıyorlar. Uluslararası teşkilatlar sürekli mültecilerle ilgili raporlar hazırlayıp toplantılar düzenliyor. Hepsi sorunun tespitine yönelik çalışmalar, tıpkı bir göz boyama gibi. Hiçbiri sorunu çözmeye yönelik fikir üretmiyor, adım atmıyor. BM bünyesindeki UNICEF’in bütün siyasi mekanizmaları harekete geçirerek bütün devlet başkanları ve ülkeleri ayağa kaldırması gerekirdi. Ama sadece bir kaç veri paylaşmaktan ileri gidemiyor.

Biz Türkiye olarak bu kadar büyük bir göç beklemiyorduk ve bu kadar uzun süre kalacaklarını da beklemiyorduk. Çok şükür ülkemiz ölüm korkusu ile kapısına dayanan Suriyelileri din, dil, ırk ayrımı yapmadan içeriye aldı. Şimdi onlara kendi çocuklarına verdiği gibi eğitim ve sağlık hizmeti veriyor. Ancak bu çocuklara psikolojik destek de verilmesi gerekiyor. Yarın ülkelerine döndüklerinde Türkiye’ye bir vefa duygusuyla gitmelerini ve ülkelerini yeniden yapılandırma planları olsun istiyoruz.”

Demir, sevgiye ve ilgiye muhtaç çocukların, kötü niyetli kişilerce kullanılması tehlikesi ile karşı karşıya olduğuna dikkati çekti.

Özellikle Avrupa’da refakatsiz çocukların kasıtlı bir şekilde liyakatsız ailelere verildiğini savunan Demir, “Çocukları geçmişinden, kültüründen, dininden, dilinden koparacak eş cinsel ailelere verildiğini biliyoruz. Belki de bu çocuklar ileride yeni kurulacak bir terör örgütü üyesi olarak yetiştiriliyor. Bu konuda acil önlem alınmalı” şeklinde konuştu.

Kaynak: AA 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir