MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gazetecilerle bir araya geldiği iftar programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
İstanbul seçiminin yenilenmesi kararının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun YSK üyelerini “çete” olarak nitelendirdiğinin, kendisinin ise Kılıçdaroğlu’na “dokunulmazlık” çağrısı yaptığının hatırlatılması üzerine Bahçeli, Türkiye’nin siyasi yönden geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında çok derin tartışmalara vesile olan bir dönemi yaşadığını, tartışmaların hafifleyeceği yerde yoğunlaşarak devam ettiğini belirtti.
Türkiye’de seçimler üzerinde her zaman tartışmalar, itirazlar ve genel kabul görmelerin olduğunu, YSK’nin de önemli bir anayasal kurum olarak kendi statüsü içerisinde, değerli hakimlerden oluşmuş yapısıyla değerlendirmelerde bulunarak bir karara vardığını ifade eden Bahçeli, bu kararın herkes için geçerli olduğunu, saygı duymak gerektiğini vurguladı.
YSK’nin üzerinde, tartışmaları değerlendirip karara bağlayacak herhangi bir kurum bulunmadığına işaret eden Bahçeli, “Böyle olunca YSK kararına, kimin hesabına nasıl gelirse değil, anayasa, hukuk çerçevesinde yaklaşıp karar vermişse saygı duymaktan öte yapılacak bir şey yoktur. Aleyhimize de olsa saygı duymalıyız, lehimize de olsa saygı duymalıyız.” diye konuştu.
Zaman zaman YSK kararları üzerine aydınlar, hukukçular, basın mensupları ve siyasilerin tartışma açtıklarını ancak en sonunda YSK’nin kararına uymak durumunda kaldıklarını belirten Bahçeli, böyle bir ortam içinde Kılıçdaroğlu’nun çok hırçın bir üslupla, gergin bir bakışla tartışma zemini açtığını ve YSK’nin 7 üyesi üzerinde isimlendirme yaparak, onları “çete” olarak suçladığını söyledi.
YSK’nin 11 üyesinin bulunduğunu anımsatan Bahçeli, “Kurum olarak suçlamak istiyorsanız 7-4 şeklinde bir değerlendirme yerine YSK’yi kurum olarak esas alıp içinden herhangi birisini ayırt etmeksizin güzel bir dille eleştiri yapmak varken, böyle bir tartışmaya girmesi çok doğru olmamıştır. Bu tartışmalar konusunda biz gerekli uyarıları kendisine yapmak istedik.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu arada da bir dokunulmazlık konusunu gündeme getirdiklerini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
“(Dokunulmazlığın kaldırılmasından yanayım) şeklinde bir teklif gelirse bu teklife ilk müspet oyu benim vereceğimi söyledim. Bu doğru bir yaklaşımdır. Bu kadar aşırı, kırıcı, karıştırıcı konuşmayı yapan kişi dokunulmazlık zırhına bürünmemelidir, önünü açmalıdır. Tartışmayı bu boyutuyla Türkiye’nin gündemine getirirken aynı zamanda da TBMM’ye taşımış olmalıdır. Böyle olmadığı taktirde bu konuşmalarla ilgili Türkiye’deki yargı organları, özellikle de savcılar belli suç unsurları taşıdığı kanaatiyle bir soruşturma başlatırsa o zaman bu Adalet Bakanlığına intikal edecektir. Oradan YSK’nin bu incitici davranışlar karşısındaki hakkını koruyabilmek açısından dokunulmazlığın kaldırılması noktasında bir fezleke talebinde bulunabilirler. O zaman yine bizim kanaatimizde bir değişiklik olmaz. Fezleke ile bir genel başkanı TBMM’ye taşımak yerine kendisinin iradesiyle TBMM’ye gelmesini demokratik açıdan daha ahlaki bulduğumu ifade etmek için o teklifte bulundum.”
CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın, dokunulmazlık çağrısına yönelik eleştirilerini de yanıtlayan Bahçeli, “CHP’nin bazı sözcüleri ‘hodri meydan’ diyor. Neyin hodri meydanını yapacağız. Getireceksen bu dokunulmazlığı sen getirecektin. Getirmeyeceksen fezleke yoluyla geldiği taktirde yine TBMM’de kanaatlerimizi açıkça ifade eder ve kullanacağımız oyu belirleriz. Şimdi bunları böyle düşünmek yerine bizi suçlayarak, hodri meydan demenin… ‘Demirden korksa trene binmez’ gibi geçmişte kullanılan bir söz vardır. Çok kişi de bunu cesaret unsuru olarak söyler. Şimdi hep beraber havaalanına gidelim. Buradaki mevcut yolcu sayısıyla TCDD’nin garlarındaki yolcu sayısını mukayese ederseniz, bunların hepsini ‘demirden korkup trene binmiyor, hepsi korkak’ olarak nitelendiremezsiniz. Kendisinin imkanı çok yüksektir. Üst bir bürokrattır, Türk siyasetinde yeri vardır. Kemal Derviş’in çok yakını ve çömezidir. Böyle bir şahsın artık uçak ve özel araba kullandığı inancındayım. Kendisine üste para versem altı saat Adana’ya demiryolu ile gidemez diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
MHP’nin seçim stratejisi
Bahçeli, partisinin yenilenecek İstanbul seçiminde “hemşehricilik” olgusu üzerinden bir strateji izleyeceği yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerine, “16 milyon nüfusun yaşadığı, 8 milyonu aşkın oy veren insanımızın bulunduğu İstanbul’da çok inatçı ve ısrarlı bir seçim olacağı görülmektedir. Her ne kadar bazı partilerin adayları var ise ve bu adaylıklarını sürdürüp sürdürmeyecekleri konusunda çok açık bilgiye sahip değilsek de bilinen bir şey vardır. Bize göre zillet ittifakının adayı ile Cumhur İttifakı’nın adayı İstanbul’da çok kararlı bir yarışa girmiş olacaklardır.” dedi.
Devlet Bahçeli, böyle bir durum karşısında MHP’nin, Cumhur İttifakı anlayışından hareket ederek AK Parti’nin öngördüğü, bir önceki seçime katılmış, Türkiye’de siyasi hayatın çok önemli kademelerinde sorumluluk üstlenmiş bir kişinin seçimdeki faaliyetlerine yardımcı olabilmek amacıyla bir katkı sağlama düşüncesinde olduğunu kaydetti.
İstanbul’da yaşayan 16 milyon insanın hemşehrilerinin genelde Anadolu’da olduğunu, bunun da “hemşehrilik” bağını ortaya çıkardığını belirten Bahçeli, bu düşünceden hareketle “şöyle yapacağız, böyle yapacağız” gibi bir strateji üslubu ortaya koymak yerine Binali Yıldırım’ın partisi veya Cumhur İttifakı anlayışı çerçevesinde ortaya konulacak stratejiye uygun tarzda hareket etmeyi prensip olarak benimsediklerini vurguladı.
Bahçeli, Anadolu’da siyaseten netice aldıkları iller olduğunu ve bunların İstanbul ile sosyal, ekonomik, kültürel bağlarını devam ettirdiğini, bu çerçevede de MHP’nin “hemşehrilik” ruhunu hareket geçirerek katkı sağlayabileceği düşüncesini ortaya koyduğunu söyledi.
İstanbul’da 250 binden fazla hemşerisi bulunan 15 ili esas alarak bir çalışma başlattıklarını anlatan Bahçeli, bu illerin teşkilat başkanlarıyla durumu istişare ettiğini anımsattı.
Şimdi de bu çalışmayla ilgili gerekli görevlendirmeleri yaptıklarını bildiren Bahçeli, İstanbul’un birinci, ikinci ve üçüncü bölgelerinde başkanlık divanından ayrı ayrı kişilerin sorumluluk üstleneceğini, bütün bu sorumlulukların üzerinde de Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ı, İstanbul Milletvekili ve başkanlık divanı üyesi olması sebebiyle genel koordinatör olarak görevlendireceklerini bildirdi.
Bahçeli, şöyle devam etti:
“Anadolu’da bu illerimizden kimi kim ne kadar tanıyorsa, eşi, dostu, akrabası, kimi varsa, hangi köy, mahalle, ilçeden ise İstanbul’a gitmek suretiyle Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları, seçimin önemini ve bu seçimde sayın Binali Yıldırım’ın kazanması noktasındaki düşüncesini paylaşacak. Takdir hemşehrilerinin olacak. Biz bunu ‘hemşehri harekatı’ olarak nitelendiriyoruz. Sıradaki toplantıyı Doğu ve Güneydoğu illerimizin başkanları ile yapacağız. Bitlisli Bitlislinin yanına gidecek, en az hemşehrisi olan il Burdur ama onları bile göndereceğim. Çünkü bir kişi bir kişidir. Millet iradesiyle çözüm öngörülüyorsa, millet bunu çözsün.”
“Millet iradesiyle çözümü öngörülmüştür”
Bundan sonra da en az 130 bin civarında bir oy potansiyeline sahip olan ama büyük çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu’yu temsil eden il teşkilatı ile görüşeceğini belirten Bahçeli, şunları söyledi:
“Bu 15 il çok daha anlamlı olacak. İl başkanlarımızı davet edeceğiz, onlarla bu konuyu tekrar müzakere edeceğiz. Bitlisli Bitlisli’nin, Bingöllü Bingöllünün yanına gidecek. Doğu ve Güneydoğu’daki diğer illerimizi ziyaret edecekler. Yüz yüze Türkiye’deki mahalli idareler seçimi, neden iptal edildiği, bu iptalin öncesi ve sonrasında nelerin yaşandığını anlatarak onları aydınlatma görevini üstlenmiş olacak. Bu böyle devam edecek. Nereye kadar? İstanbul’da en az hemşehrisi olan il Burdur’dur. Alayını toplasanız 9 bin kişi ediyor. Onu dahi göndereceğim oraya. 9 bin üyesi vardır diye. Bu ne demektir? Bir kişi bir kişidir. Madem ki bu şekliyle millet iradesiyle çözüm öngörülmüştür, o zaman millet bunu çözsün. Yoksa YSK’ye, sağa sola, hepimize hakaretle bu iş olmasın diyoruz.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ortak programları olup olmayacağı sorusu üzerine Bahçeli, programın içinde mitingin bir unsur olduğunu belirtti. Bahçeli, “Programın nasıl olacağına arkadaşlarımız görüşerek karar verecekler. O konuda Sayın Sadir Durmaz, sanıyorum AKP’de de bir isim değişikliği yok, onlar bir araya gelirler, nasıl bir program olur düşünürler, miting mi, kapalı toplantı mı olur karar verirler. Kapı çalmakla gönül çalmayı birbiriyle kaynaştırarak bir yol bulmalıyız. Mitingde göz göze geliyorsunuz da gönül gönüle gelemiyorsunuz. Bizim gönül gönüle gelmemiz lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
“Devlet Bahçeli bunun arkasını arar”
Aynı zarfta dört pusula bulunmasına rağmen sadece büyükşehir belediye başkanlığının iptal edilmesine yönelik tartışmalara ilişkin soru üzerine Bahçeli, “Gerçekten de bize dört pusula bir zarf verdiler. Gidip onun içine attık. Bu dört pusulayı zarfa yerleştirirken güçlük çektik. Ama oylar iptal edilmesin diye hassasiyet gösterdik. Fakat zarfları kullanırken dört pusulasına ben itiraz etmedim. Kemal Kılıçdaroğlu Bey’in de itiraz ettiğini sanmıyorum. O benden belki daha heyecanlı oy kullanmıştır.” dedi.
Tartışmanın tamamen büyükşehir belediye başkanlığı üzerinde yapıldığına işaret eden Bahçeli, şunları kaydetti:
“Şimdi bu gerçeklerin ışığında İstanbul’da 39 ilçe belediyesinin 25’ini Cumhur İttifakı kazanmışken buraya bir itiraz yapmıyorsunuz, mazbatayı alıp almama noktasında değerlendirmelerde bulunuyorsunuz, mazbatanın verilmesi için YSK’ye çok büyük övgüler yağdırıyorsunuz. Sonunda 28 bin oydan 13 bine düşünce bu sefer de şaibeler olduğu ortaya çıkıyor. Şaibeler 25 ilçede veya 39 ilçede sadece 2 yerde kendini gösteriyor. Maltepe ve Büyükçekmece’de. Oralara da itirazlar yapılıyor. Şimdi kalkıp halkı aldatmanın bir manası yok. CHP’ye oy vermiş kardeşlerimizi de aldatmanın gereği yok. O dört tanesinin içerisinde sadece Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki oy farkının neden böyle olduğu hesap ediliyor. Gerçekten de düşündürücü. Oyların bu kadar aşağı düşmesinin sebebi üzerine konuşacağı yerde kalkıp, ‘Orada dört pusula var. onu iptal ediyorsanız bunları da iptal edin’ diyorlar. Hele bazıları var, Türkiye’de neredeyse siyaseti ve demokrasiyi kapatacak, seçimleri tamamen lağvedecek. ‘Efendim filan tarihten itibaren seçimler iptal edilmelidir’ diyor. Bütün bunların hepsinin altı başka anlam taşır. Bir yerlere Türkiye’yi sürüklemenin gereği yok. Seçimler iptal edildikten sonra ne olacak? 24 Haziran’ı iptal ettiniz, 2015’i iptal ettiniz… Geriye doğru giderseniz 1946’ya kadar var. Sonra bunun altından Türkiye nasıl kalkacak, bu siyasiler nasıl kalkacak? Onun için milleti aldatmasınlar. 28 bin oydan 13 bin oya düşerken bu kadar oyun nereden çalındığının üzerinde mutabakat kuracakları yerde hırsızın üstünü örtmenin bir manası yok. Dört pusulayı da dahil etmiş olsa hırsızı kovalamaktan bu millet vazgeçmeyecek. MHP de vazgeçmeyecek. Çünkü böyle kritik bir eşikte bu karmaşayı yaratan insanların niyetlerinin açığa çıkması lazım. O çıkıncaya kadar da biz bu işin arkasındayız. Onun için artık bırakın kim ne kadar haklıysa…”
“YSK’ye saygı duymalıyız, 23 Haziran’da sandığa gitmeliyiz, ne kadar sandığa insan götüreceksek onun çabası içinde olalım.” diyen Bahçeli, şu görüşlerini paylaştı:
“Bizim gibi siz de hemşehri harekatları başlatın ve oy verme oranını yükseltin. Sonra da YSK’nin kararından öte millet iradesi ne diyor ona bakın. Bu sefer de ona, millet iradesine saygı duyalım. Ona da saygı duymazsanız, çok daha farklı anlamlar ortaya çıkar. 24 Haziran seçimlerinde YSK’nin önüne sandalye atıp nöbet beklemenin anlamı neydi? Saat 23.00’e kadar bu iddia devam etti. Ama 23.00’ten sonra nöbet tutacak adamı arıyor CHP’liler, bulamıyor. 24 Haziran’da böyle bir beklenti içerisine girip beklentisinin karşılığını bulamayınca ortadan kaybolanlar; tamamen ‘projenin unsurları ortadan kalkmasın, deşifre olmasın’ diye sessiz kalıp, 31 Mart’ta tüm düşüncenizi düğümlüyorsanız Devlet Bahçeli bunun arkasını arar.”
“TÜSİAD’ın ciddiye alınır bir tarafı kalmamıştır”
MHP lideri, YSK’nın kararı ile ilgili “kaygılıyız” açıklaması yapan TÜSİAD’a da sert tepki gösterdi:
“Bir başkan çıkmış bir cümle sarf ediyor ona o cümleyi tersinden okuturlar. Böyle şey olmaz. Yazık bu memlekete. TÜSİAD’ı halk da kabul etmiyor alternatifleri de doğmuştur, ciddiye alınır tarafı kalmamıştır.”
“Yattaki görüşmelere bakılsın”
Bahçeli, PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın avukatıyla görüşmesini “talep meselesi” olarak değerlendirdi.
“Avukatıyla görüşsün, görüşmese dahi bunlar Kandil’den haberleşiyorlar zaten. Bunu büyüterek farklı noktalara getirerek, hele hele PKK; onun YPG’siyle, HDP’siyle işbirliği yapıp, seçim kazanma sevdasına kapılanlar, ağızlarına böyle bir görüşmeyi almamaları lazım. Ağızlarına almaları gereken görüşme, yattaki görüşmeler olmalıdır.”