Bakan Akar: F-35 olmazsa başka arayışlarda olacağız

Bakan Akar: F-35 olmazsa başka arayışlarda olacağız

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genel Kurul’da Bakanlığı bütçesine yönelik sunumunda, dünyada ve bölgedeki önemli gelişmelerin güvenlik ortamına yönelik risk ve tehditleri beraberinde getirdiğini belirtti.

82 milyon vatandaşın huzuruna, refahına, egemenliğine ve bağımsızlığa yönelecek her türlü tehdit ve tehlikeye karşı “Ölürsem şehit, kalırsam gazi” anlayışı içerisinde kararlılıkla mücadele ettiklerini ifade eden Akar, “Yurt içi ve sınır ötesinde terör örgütlerine karşı aralıksız sürdürdüğümüz mücadelede, milletimizin teröre karşı dirayetli ve kararlı duruşu ile büyük başarılar elde edilmiştir. Mücadelemiz en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir” diye konuştu.

Suriye’nin kuzeyinde yuvalanan teröristlerin güvenlik ve istikrara yönelik tehdidinin ve sınırda terör koridoru oluşturma girişimlerinin bertaraf edilmesi için yapılan operasyonları hatırlatan Akar, “DEAŞ terör örgütünü, DEAŞ’la Mücadele Küresel Koalisyonu ile birlikte etkisiz hale getirmeyi arzu etmemize rağmen, bu mümkün olmayınca Türk Silahlı Kuvvetleri, Fırat Kalkanı Harekatı’nı, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sadece bir ay sonra, tek başına icra etmek zorunda kalmıştır” dedi.

Söz konusu harekatın ardından da Zeytin Dalı Harekatı’nın başarıyla gerçekleştirildiğini anımsatan Akar, “TSK, Fırat Kalkanı Harekatı ile 3 bin civarında radikalleşmiş DEAŞ’lıyı, Zeytin Dalı Harekatı ile de 4 bin 500 civarında PKK/PYD/YPG/DEAŞ terör örgütü mensubunu Suriye’nin kuzeyinde etkisiz hale getirmiştir, böylece Türkiye’nin, ülkemizin, milletimizin gücünü ve kararlılığını tüm dünyaya göstermiştir. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları sonrasında bölgede huzur ve güvenin yeniden sağlanması ile yaklaşık 380 bin Suriyeli kardeşimiz topraklarına ve evlerine güvenle, gönüllü olarak ve saygın bir şekilde dönmüşlerdir” ifadesini kullandı.

“Saçma iddialarla dezenformasyon yapıldı”

Fırat’ın doğusunda ise NATO ortaklarıyla güvenli bölge oluşturulmasının önerildiğini, hatta ABD ile bazı planlarda mutabık kalındığını dile getiren Akar, “Ancak daha sonra doğrudan harekete geçmemiz bir zaruret haline gelmiştir” dedi.

DEAŞ ve PKK/PYD-YPG terör örgütlerinin varlığını sonlandırmak, hudutların ve halkın güvenliğini sağlamak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda, 9 Ekim saat 16.00’da Barış Pınarı Harekatı’nın başlatıldığını belirten Akar, şöyle konuştu:

“Bu harekat ile aynı zamanda tesis edilecek güvenli bölgeye başlangıçta 1 milyon, müteakiben 2 milyona ulaşacak şekilde yerlerinden edilmiş Suriyeli kardeşlerimizin evlerine, topraklarına güvenli, gönüllü ve saygın bir şekilde dönmelerine ve özgürce yaşamalarına imkan vermek amaçlanmıştır. Harekat, ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları, Adana Mutabakatı, BM Sözleşmesi ve BMGK’nin terörle mücadeleye yönelik kararları çerçevesinde yapılmıştır, yapılmaktadır. Harekata, Birleşmiş Milletlerce tanınan Suriye Geçici Hükümetinin unsurları olan Suriye Milli Ordusu tarafından da önemli destek sağlanmıştır, sağlanmaktadır. Suriye Milli Ordusu unsurları, kendi topraklarını, evlerini, vatanlarını kurtarmak için mücadele etmektedirler. Biz Suriye başta olmak üzere tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne saygılıyız, kimsenin toprağında gözümüz yok. Sadece ülkemizin ve milletimizin güvenliğine değil, aynı zamanda bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Asuriler, Keldaniler, Aramiler, Hristiyanlar ve Yezidiler gibi diğer dini ve etnik grupların güvenliğine de büyük önem vermekteyiz.”

Tüm bunlara rağmen “Kürtlere saldırıldığı ve sivillere zarar verildiği” şeklinde asılsız, saçma iddialarla dezenformasyon yapıldığını ifade eden Akar, “Türkler ve Kürtler kardeştir. Et ve tırnak gibidir. Binlerce yıldır bu coğrafyayı, ekmeği, suyu birlikte paylaşmıştır ve paylaşmaya da devam edecektir. Bilinmelidir ki PKK/KCK/PYD/YPG Kürtlerin, DEAŞ da Müslümanların, İslamın temsilcisi değildir, olamaz” diye konuştu.

“TSK’da bu konuda bir doktrin söz konusu değil”

Teröristlerin, masumların kanı ve canı üzerinden propaganda üretmek için saldırılarını sivil halkın da bulunduğu park, hastane hatta kilise gibi ibadethanelerden yaptığına dikkati çeken Akar, şunları söyledi:

“Amaçları, Silahlı Kuvvetlerimizin bunlara karşılık vermesi ve sivil kayıpların yaşanmasıydı ama Mehmetçik bu oyunu gördü ve karşılık vermedi. Dünyanın da bu namertlerin gerçek yüzlerini görmesini bekliyoruz. Bu alçaklar aynı şekilde dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanmış olaylara ait video ve fotoğrafları, harekat sırasında olmuş gibi sosyal medyada yayımladılar. Hatta ‘kimyasal silah kullanıldı’ iftirasıyla kara propaganda yaptılar ancak ilgili kurum ve kuruluşlar ile yapılan koordineli çalışmalarla bu alçakların sahtekarlıkları anında ortaya çıkarıldı. TSK’nın envanterinde kimyasal silah atma vasıtaları veya mühimmatı bulunmamaktadır. TSK’da bu konuda bir konsept, doktrin, eğitim söz konusu değildir. “

Türk Silahlı Kuvvetlerinin bugüne kadar gerçekleştirdiği tüm operasyonlarda masum insanların, tarihi ve dini yapıların ve çevrenin zarar görmemesi için hiçbir ülkenin göstermediği hassasiyetin gösterildiğini vurgulayan Akar, “Özgürlükler başta olmak üzere, bölgede hayatın normalleşmesi için TSK’nın ve ilgili kurum ve kuruluşlarımızın faaliyetleri aralıksız devam etmektedir. Barış Pınarı Harekatı sırasında ABD ve Rusya ile birer mutabakat imzalanmıştır. Bu mutabakatların uygulanmasında ortaya çıkan aksaklıklar görüşülerek giderilmeye çalışılmaktadır” dedi.

“2 bin 135 mayın temizlendi”

“Pınar Bölgesi”nde el yapımı patlayıcı ve mayın temizleme faaliyetleriyle sağlık, yiyecek, su, elektrik ve dini ihtiyaçların karşılanması için hayatın normalleştirilmesi çalışmalarına devam edildiğini dile getiren Akar, “Şu ana kadar sivil halka yönelik hainler tarafından yerleştirilen 2 bin 135 mayın ve EYP temizlenmiştir” diye konuştu.

Rusya ile Pınar Bölgesi’nin batısı ve doğusunda ortak kara devriyelerinin icra edildiğini söyleyen Akar, İdlib’te ise Astana ve Soçi mutabakatları ile büyük bir insani krizin önlendiğini belirtti. Mutabakatla yeni bir mülteci akınının, yeni bir insanlık dramının yaşanmaması için Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarınca 12 gözlem noktası oluşturulduğunu hatırlatan Akar, “Ancak rejimin kara ve hava saldırıları nedeniyle radikalleşme artmakta, ülkemize doğru bölge halkı göçe zorlanmaktadır” ifadesini kullandı.

“Kıbrıs ve çevresinde menfaatlerimizi kararlılıkla korumaya devam ediyoruz”

Irak’ın kuzeyinde Pençe Harekatlarının planlandığı şekilde başarıyla devam ettiğini dile getiren Akar, terörle mücadele faaliyetlerimizin yanı sıra, Kıbrıs ve çevresi dahil, mavi vatan ve semalardaki hak, alaka ve menfaatleri de azim ve kararlılıkla korumaya devam ettiklerini bildirdi.

Akar, Kıbrıs’ta, deniz yetki alanlarında, eşit egemen hakların korunması ve kaynakların adil paylaşımının gerektiğini ısrarla savunduklarını belirterek, “Kıbrıs bizim milli meselemizdir. Kimse bu konuda bizden taviz beklemesin. Bu konudaki fikirlerimiz ve yaklaşımlarımız herkes tarafından bilinmektedir. Bizim kimsenin hakkında, hukukunda gözümüz yoktur. Bu konuda ‘iyi komşuluk ilişkilerini arzu etmemiz’ taviz ve zafiyet, ‘Hiçbir oldubittiye izin vermeyeceğiz’ dememiz de tehdit olarak algılanmamalıdır” ifadesini kullandı.

Türkiye ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında iki muhtıra imzalandığını anımsatan Akar, “Bu muhtıralarla güvenlik ve askeri alanlarda iş birliğinin geliştirilmesi için hukuki zemin oluşturulmuş ve her iki ülkenin hak ve menfaatleri doğrultusunda tamamen uluslararası hukuka uygun bir şekilde deniz yetki alanları kayıt altına alınmış, bölgede oldubittilere izin verilmeyeceği açık bir şekilde ortaya konmuştur” dedi.

“NATO halen önemini koruyor”

NATO ilişkilerine de değinen Akar, “NATO halen önemini korumakla birlikte, son dönemlerde maalesef bazı üye ülkeler müttefiklik ruhuna uygun bir tutum sergilememişlerdir. Yeni sınamalar ve ortak güvenlik tehditleriyle kuşatıldığımız günümüzde müttefiklerimizle dayanışmayı geçmişte olduğu gibi değerli görüyoruz. NATO üyeliğimizden veya müttefikliğimizden vazgeçmek gibi bir niyetimiz söz konusu değildir” diye konuştu.

Türkiye’nin 1952’den bugüne kadar dünyanın her yerinde NATO harekat, tatbikat ve insani misyonlarında yer aldığını, NATO karargahlarına personel desteği sağladığını, verilen diğer görevleri de başarıyla yerine getirdiğini aktaran Akar, şöyle devam etti:

“Türk Silahlı Kuvvetleri NATO, BM, AB ve AGİT bünyesinde Afganistan’dan Kosova’ya ve Bosna Hersek’e, Lübnan’dan Somali’ye kadar dünyadaki pek çok barışı destekleme misyonuna katkı sağlamaktadır. İttifak tarihi boyunca, NATO’nun ruhuna ve misyonuna uygun hareket eden Türkiye’nin, müttefiklerinden de benzeri bir yaklaşım beklemesi en doğal hakkıdır. Sürekli değişen güvenlik ortamında NATO da doğal olarak vizyon ve stratejilerini sürekli geliştirmelidir. Türkiye sadece kendi sınırlarını değil, NATO sınırlarını da korumaktadır. Türkiye’nin güvenliği, NATO dahil tüm Avrupa’nın güvenliğidir. NATO Türkiye ile çok daha güçlü ve anlamlıdır. Bunu tartışmaya açmak anlamsızdır.”  

“Hava ve füze savunma sistemi bir tercih değil zorunluluk”

Akar, önemli bir hava ve füze tehdidi altında bulunan Türkiye’de 82 milyon vatandaşın güvenliği için hava ve füze savunma sisteminin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu belirtti.

Hava ve füze savunma sistemi ihtiyacının bir an evvel ve Türkiye’ye ait bir sistemle karşılanması maksadıyla, teknoloji transferi, teslimat takvimi, fiyat ve ortak üretim kriterlerine uygun olarak, Rusya’dan S-400 tedariki için başlatılan sürecin planlandığı şekilde devam ettiğini aktaran Akar, uzun menzilli bir bölge hava ve füze savunma sisteminin milli imkanlarla tasarlanıp üretilmesine yönelik çalışmaların da yoğun şekilde sürdüğünü vurguladı.

“TSK, kısa ve orta menzilli hava savunma sistemi olan Hisar’ı inşallah önümüzdeki yıllardan itibaren kullanmaya başlayacaktır” diyen Akar, bu başarının geliştirme süreci devam eden uzun menzilli hava savunma sistemi Siper bakımından da büyük önem taşıdığını söyledi.

F-35 savaş uçağı tedariki konusuna da değinen Akar, “Yatırımcısı ve üretim ortağı olduğumuz, ayrıca tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğimiz F-35 projesinde ABD ile yaşanan sıkıntıların diyalog yolu ile çözümü için gayret gösteriyoruz. S-400 tedariki nedeniyle haksız ve stratejik ortaklık ruhuna aykırı şekilde F-35 projesi dışında bırakılmamız halinde ihtiyacımızı karşılamak için doğal olarak başka arayışlara girmek zorunda kalacağız.” diye konuştu.

FETÖ’den temizlendikçe güçlenen Türk Silahlı Kuvvetlerinin bugün her zamankinden daha etkin, caydırıcı ve saygın bir şekilde faaliyetlerine devam ettiğini vurgulayan Akar, “Elde edilecek yeni bilgi, belge ve veriler ışığında mücadeleye kararlılıkla devam edilmektedir. Amacımız, bu şanlı üniformayı tek bir hainin bile taşımasına izin vermemektir.” dedi.

Askeralma Kanunu ile hayata geçen uygulamaların halkın teveccühü ile karşılandığını dile getiren Akar, “Sonuç olarak, vatandaşlarımızın ihtiyaç ve beklentileri ile TSK’nin yükümlü personel ihtiyacı karşılanmış, modern, öngörülebilir ve sürdürülebilir bir sistem tesis edilmiştir. Örnek vermek gerekirse bu sistemle er, yedek astsubay, yedek subay olarak askerlik görevine başlayacak gencimiz, gerekli koşulları sağlamaları halinde general rütbesine kadar yükselebilecektir.” ifadelerini kullandı.

“TSK’nın ihtiyaçlarını karşılamada yerli ve milli üretimde kararlıyız”

Türk Silahlı Kuvvetlerinin harbe yönelik ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla sahip olunan teknolojiyi geliştirmek için var güçleriyle çalıştıklarını belirten Akar, yüksek teknolojiye dayalı savunma sanayi ürünlerinin milli ve yerli tasarım ve üretimine çok büyük önem verdiklerini söyledi.

Tank Palet Fabrikası

Öne çıkan milli savunma sanayi projelerine ilişkin örnekler de veren Akar, şöyle devam etti:

“Tank ile ilgili çalışmalar 10 yıldan beri devam etmektedir. 2008’de başlayan çalışmalarla birlikte 2012-2015 arasında Otokar tarafından yapılan çalışmalarla 5 prototip yapıldı. Bu 5 prototipin yapılması sırasında o özel sektör kuruluşu Arifiye’deki fabrikanın bütün imkanlarından faydalanma şansı buldu. Arifiye’deki fabrika 1. Ana Bakım Fabrikası. Orada tank ve palet yapılmıyor orada sadece zırhlı araçların paleti yapılıyor dolayısıyla bu da yanlış bir algıya sebep olabiliyor. Yapılan çalışmaların sonunda ortaya 5 prototip çıktıktan sonra ihale yapıldı. Bu ihaleye ülkemizden 3 firma girdi, BMC bu ihaleyi kazandı. Eğer diğer ikisinden biri kazanmış olsaydı benzer şekilde bu fabrikadan yararlanma mecburiyeti vardı, bir an önce Silahlı Kuvvetlerin ihtiyacı olan bu tankın üretilmesi için. Yapılan çalışmalar sonunda geldiğimiz noktada işçilerin hiçbir şekilde özlük hakları kaybolmamıştır. Orada çalışan askerler ve siviller 119 kişilik ikmal, kalite, güvence ve proje takip müdürlüğü kurulmuştur. Dolasıyla fiyatlar, kalite dahil bunların hepsi denetlenecektir. Bu şekliyle geldiğimiz noktada faaliyetler yürütülmektedir. Amacımız, niyetimiz, maksadımız bir an önce bu tankların Silahlı Kuvvetler hizmetine verilmesidir.”

“Millet, memleket ve devlet meselesi…”

Hulusi Akar, konuyla ilgili yapılan itirazların yargı tarafından görüşülmesinin ardından reddedildiğini hatırlatarak, “Burada yapılan faaliyetlerin hepsinin yasalara uygun, ekonomik ve askeri ihtiyaçlara uygun şekilde devam ettiğini söyleyebiliriz.” dedi.

Geçmişte Ford fabrikası kurulurken yaşanan arazi tartışmalarını da hatırlatan Akar, “Rahmetli Süleyman Demirel, ‘Çankaya’nın bahçesini dahi veririm’ demişti. Bunu da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Önemli ve acil ihtiyaçlarımızdan olan milli tankı da bu şekilde karşılamaya çalışıyoruz.” diye konuştu.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkin, caydırıcı ve saygın bir ordu niteliğinde olmasının hayati öneme haiz olduğunu vurgulayan Akar, “Bu kapsamda, olabildiğince şeffaf bir şekilde yürütülen bu faaliyetleri millet, memleket ve devlet meselesi olarak görüyoruz.” dedi.

Savunma, güvenlik ve TSK’nın bu seviyeye gelmesinde emeği geçen başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere asker-sivil tüm mensuplarını saygıyla yad eden, şehitlere rahmet, gazilere şifa dileyen Akar, sözlerini, “Şu anda karada, denizde ve havada, yurt içinde ve sınır ötesinde, zorlu hava ve arazi şartlarında görevlerini büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla yürüten kahraman silah arkadaşlarıma da kazasız, belasız başarılı görevler temenni ediyorum.” diyerek tamamladı.

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir