Bankalar Birliği, Tüketici Kredileri Yasası’na karşı çıktı

Bankalar Birliği, Tüketici Kredileri Yasası’na karşı çıktı

Bankalar Birliği Başkanı Olgun Önal, yeni hazırlanan Tüketici Kredileri Yasası’nın bir çok anlamda hukuka ve anayasaya aykırı noktalar içerdiğini ifade ederek son taslağa karşı çıktıklarını açıkladı.

Önal, Bankalar Birliği’nin Tüketici Kredileri ile ilgili Avrupa Birliği Direktifi esas alınarak çalışmalarına 2009 yılında başladığını ve önerdikleri taslak dahil, bugüne kadar bu konuda yapılmış tüm çalışmalarda bankalararası uygulama birliği yaratacak, şeffaflığı artıracak, Tüketici’nin daha sağlıklı karar almasını sağlayacak düzenlemeleri desteklediğini söyledi.

Önal, değişken faizli kredilerde referans alınacak faizlerin belirlenmesi, tüm masrafları içereçek şekilde yıllık maliyet oranının hesaplanması ve tüketiciye bildirilmesi, erken ödeme ve kapama durumunda alınacak komisyonun binde beş ve yüzde bir ile sınırlandırılmasının destekledikleri düzenlemeler olduğunu ifade etti.

“ULUSLARARASI UYGULAMALARDAN AYRIŞAN YÖNLER VAR”

Yasanın uluslararası uygulamalardan ayrışan taraflarını desteklemelerinin mümkün olmadığını kaydederek temelde çok uzun vadeli kullandırılabilen ve temel dinamikleri tüketici kredilerinden farklı olan konut kredilerinin bu yasanın dışında, başka bir yasa ile düzenlenmesi gerektiğini kaydeden Önal, bireylere kullandırılan kredilerin, hangisinin tüketim amaçlı hangisinin ticari amaçlı olduğunu tespit için kullanılabilecek en somut aracın tüketici kredisinin uluslararası örneklerde olduğu gibi bir vade ve tutar ile kısıtlanması olduğunu söyledi.

Önal, mevcut taslakta bunun ihmal edildiği gibi, bu çok önemli hususta yaptığımız uyarılarının da dikkate alınmadığını belirtti.

Önal, “taslaktaki sabit faiz tanımı, değişken faizli kredilerde değişkenliği kısıtlayan uygulamalar, taksitli kredilerde taksit vadelerini ölçüsüz şekilde artıracak “grace period” tanımı, özellikle taksitli düzenlenen sigorta poliçelerinde taksitlerden birisinin ödenmemesi durumunda kredinin ve teminatın sigortasız kalma olasılığı, bir yıldan uzun süreli kredilerde birinci yılın sonunda sigorta poliçesi üretilmemesi durumunda karşı karşıya kalınacak riskler teknik düzenlemeler olmakla birlikte, karşı çıktığımız ve hatalı ya da eksik bulduğumuz düzenlemelerdir” dedi.

Önal, “Bunların yanında, konut kredilerinin bu yasa kapsamında olmaması gerektiği ve ayrı bir yasa ile düzenlenmesi gerektiği yönündeki duruşumuz baki kalmak kaydıyla, bağlı kredi anlaşmasını sözleşmesini tanımlayan düzenleme ile ilerleyen dönemde bankalarımız konut finansmanı için kullandıracakları kredilerde “risk off” moduyla işlem yapmamaya çalışacaklardır. İlgili düzenleme özellikle proje finansmanı gerektiren konut projelerinde bankaların finansmandan tamamen kaçınmalarına yol açabilecektir. Bankalar, oldukça muğlak şekilde tanımlanan ekonomik birlik tanımıyla yönetemeyecekleri risklerle ve taleplerle karşı karşıya kalabileceklerdir.

Ayrıca, banka ile müşterisi arasında, “münhasıran belirli bir malın veya hizmetin tedarikine ilişkin” akdolunacak bir kredi sözleşmesi, banka ile tüketici/müşteri arasında akdolunan bir akittir ve “münhasıran” kendi şartları ile bağlıdır” ifadelerini kullandı.

Önal, tüketicinin mal veya hizmet tedarik eden üçüncü bir taraf ile yaptığı sözleşmenin bankayı herhangi bir şekilde bağlayıcı olmadığını kaydederek bir akdin “Bağlı kredi sözleşmesi” olabilmesi için, ilgili üç tarafın (tüketici-tedarikçi-banka) bir akde girmesi ve bu akdin yine şartlarına bağlı olarak ilgili tarafları münferiden ve müteselsilen sorumlu tutması gerektiğini söyledi.

Sağlanan kredinin böyle bir akit çerçevesinde verilmiş olmaması durumunda, burada öngörülen düzenlemelerin hukuken sakat kalacağını ve sözleşmelerin hukuku bakımından hiçbir geçerlilikleri olmayacağını söyleyen Önal, Bankalar Birliği olarak bu muğlak düzenlemeler yerine yalın, net ve hukuken geçerli önerileri olmasına rağmen bu konudaki uyarılarının da dikkate alınmadığını söyledi.

Önal şöyle devam etti:

“Taslağın suç ve cezaları düzenleyen maddesinde yer alan “suç” olarak addedilen fiillerin hiçbirisi Fasıl 154 Ceza Yasası kapsamında “suç” (crime) değildir, bu nedenle öngörülen “suç ve cezalar” birbiriyle mütenasip olmadığı gibi hukuki bilimsellikten ve temelden yoksun olmaları nedeniyle de keyfi ve uyduruktur. Suç ve cezaların tekrardan gözden geçirilmesi gereklidir. Ekonomik hata, eksiklik ve suçlar için ekonomik cezalar esas olmalı, hata, eksliklik ve suçlarla bunlara karşılık uygun görülen cezalar birbiri ile mütenasip olmalıdır. Suç tanımları ve bunlara ilişkin cezaların taslaktaki halleri tamamen keyfi ve ölçüsüz görünmektedir.

Yasanın yürürlüğe girmesinden önce imzalanmış oldukları tarih itibarıyla yürürlükte olan ve ilgili yasal mevzuata göre yapılmış olan sözleşmelere bu Yasa hükümlerinin geriye dönük olarak, işletilmesi ülkemizin anayasal hukuk prensiplerine aykırıdır. Yasanın yürürlüğe girmesinden önce imzalanmış olan sözleşmeler, ilgili yasa ve mevzuat kurallarına tabi olmaya devam ederler.

Geçici maddeye uymamanın bir suç sayılması (neye uygun hale getireceğimiz net değil iken) ayrı bir soru işaretidir. Doğrusu, bu maddenin kaldırılmasıdır. Kapatılarak yeni kredi kullandırılması durumunda yeni kredi zaten yasa kapsamı içine girecektir. Dolayısıyla, önceki düzenlemelere göre kullandırılan, teminatlandırılan, fiyatlandırılan bir kredinin daha sonradan çıkartılan bir yasal düzenlenmeye bağlanması doğru değildir. olmadığı gibi hukuk prensiplerimize de aykırıdır.”

(BRT/SM)

düzce escort

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir