BM Biyolojik Çeşitlilik Zirvesi’nin açılında konuşan Bozkır, her yıl 13 milyon hektar ormanlık alanın yok olduğuna ve 1 milyon canlı türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığına dikkati çekti.
Biyolojik çeşitliliğin yok olması gıda güvenliğini tehlikeye atıyor
Geçen 50 yılda kurbağalardan, papağan ve fillere kadar birçok canlı türünü içeren omurgalılar kategorisinin nüfusunda yüzde 68 düşüş yaşandığını belirten Bozkır, “Bu şekilde devam ettiğimiz sürece sadece dünyamızın zenginlik ve güzelliklerini değil, gıda güvenliğimizi, su ve geçim kaynaklarımızı, hastalıklara ve acil durumlara karşı koyma kabiliyetimizi de kaybedeceğiz” uyarısında bulundu.
Sağlık sistemlerinin, biyolojik çeşitliliğin zenginliğine dayandığını ve dünyada 4 milyar insanın sağlıkları için doğal ilaçlara muhtaç durumda olduğuna işaret eden Bozkır, “Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların yüzde 70’i doğadan elde ediliyor” dedi.
“Üzerinde yaşadığımız dünyaya saygı göstermek zorudayız”
COVID-19’un tıpkı Zika, Ebola ve HIV/AIDS gibi, ağır çevresel baskı altındaki hayvan nüfusundan kaynaklanan bir bulaşıcı hastalık olduğunu söyleyen Bozkır, şunları söyledi:
“Bilim dünyası yıllardır bu nitelikteki virüslerin yayılma tehlikesi konusunda bizi uyarıyor. Bu konudaki mesajları çok net, yerel ekosistemlerin gerilemesi, sürdürülebilir olmayan tarımsal uygulamalar ve tabii kaynakların suistimal edilmesi, dünyamızın genel ekosistemi üzerinde kritik düzeyde olumsuz baskı oluşturuyor. Bu nedenle, edindiğimiz tecrübelerden ders çıkarmalı ve üzerinde yaşadığımız bu dünyaya saygı göstermeliyiz.”
COVID-19 ile mücadelede biyolojik çeşitliliği koruyan yeşil bir iyileşme sağlandığı takdirde ortaya çıkabilecek salgınlara karşı daha dayanıklı ve sürdürülebilir yapıda bir dünya inşa edebiliceğini belirten Bozkır, “Böylelikle 10 trilyon dolar değerinde bir iş fırsatı da sağlayabiliriz” dedi.
2030 yılına kadar 395 milyon iş imkanı ve daha yeşil bir ekonomi yaratılabileceğini ifade eden Bozkır, özel sektör yatırımlarının biyolojik çeşitliliğin yok olmasına yol açmamaması gerektiği konusunda da uyardı ve sivil topluma bir eylemci olarak değil bir ortak olarak bakılması gerektiğini söyledi.
TRT
