“Bu ülke için heyecanım bitmedi”

“Bu ülke için heyecanım bitmedi”

Eski Başbakan ve Meclis eski başkanlarından Sibel Siber, Cumhurbaşkanlığına adaylık konusundaki kararını Mart ayında açıklayacak. Siber, örtülü ödenek konusunu ve Maraş toplantısına katılmasının ardından yapılan eleştirileri de değerlendirdi

TEPEDEN TEMİZLİK: Siber: Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda kararımı Mart ayında açıklayacağım. Benim bu ülkeye güzel dokunuşlar yapma heyecanım bitmedi. Eleştirilerimin de temeli bu heyecanımdır. İnanıyorum ki hak ettiğimiz yerde değiliz. Temizlik, şeffaflık, dürüstlük, iş yapma en tepeden başlayıp dalga dalga topluma yayılmalıdır

 ÖRTÜLÜ ÖDENEK: Siber: Sayın Mustafa Akıncı’nın adına aylık toplam 140-150 bin TL’lik iki çek çıkıyor. Biri maaşı diğeri 1 milyon 300 bin TL’yi, 12’ye böldüğünüzde çıkan rakamdır. Yasalarımızda örtülü ödenek ibaresi yoktur. Bu kişiye özel ödenektir ve bu hata Cumhurbaşkanının değil, bu ödeneğe onay veren meclisindir

DAHA AKTİF CUMHURBAŞKANI: Siber: Müzakerecilik için bu kadar büyük bir bütçeye, seçimlere gerek yoktur. Halkın iradesi Meclis, müzakerecisini seçer, seçilen görevi yapar.  Bir Cumhurbaşkanlığı makamı ise bizim için o zaman kısıtlı mali kaynakları olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı ülke yararına, daha aktif görevler üstlenmelidir

SAYGISIZLIK:  Siber: Mülkiyet konusundaki çalışmalarım herkesin malumu. Maraş toplantısında da konu mülkiyetti. Davet edildim ve o platformda mülkiyet konusundaki görüşlerimi seslendirmek istedim. Ancak ne acıdır ki bir fotoğraf üzerinden eleştiri yapıldı. Klavye silahşorları de küfür, hakaret etti. Ben bunu bir saygısızlık olarak görüyorum

 

Duygu ALAN

Eski Başbakan ve Meclis eski başkanlarından Sibel Siber, Cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağı konusundaki kararını gerekçeleri ile birlikte Mart ayında yapacağı bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıklayacağını söyledi.

Siber, ‘Keşke bizim partiden aday olsaydınız’ şeklinde sempatizanlar olduğunu ancak bugüne kadar herhangi bir siyasi parti başkanı ile cumhurbaşkanlığı adaylığı veya çatı adaylık konusunda bir görüşme yapmadığını, böyle bir teklif yapılmadığını kaydetti.

Yola çıkan adayların tümünün, kişilik olarak, bir yere gelen, bir donanımları, bir dünya görüşleri olan kişiler olduğunu kaydeden Siber,  Cumhurbaşkanlığının bir yönetim görevi olduğunu belirterek, aday olmaması halinde adayları, yöneticilik kabiliyeti, kolektif kabiliyeti veya diğer bir değimle katılımcı çalışma ve hedefler, geçmişte bulundukları görevlerde başarı öyküleri ile değerlendireceğini açıkladı.

Örtülü ödenek konusunda da değerlendirmelerde bulunan Sibel Siber, ayrıca Maraş toplantısı ve toplantı sonrasında aleyhinde yapılan eleştirileri de yorumladı.

 

 

 

Cumhurbaşkanlığına adaylık konusunda kararınızı verdiniz mi?

Siber: Aday olma arzusu çok yüksek. Hep söylüyorum. O makamda yapabilecekleri, toplum yararına ne gibi işler yapılabileceği düşüncesi, benim yapıma ve karakterime çok büyük motivasyon veriyor. Beni tanıdınız. 4’lü koalisyondaki aktif dönemlerim, başbakanlık, meclis başkanlığı, sürekli iş odaklı oldum. Bunu beni tanıyan hatta bana muhalif olan sanırım ortak düşüncesidir. Özel yaşantım da öyle. Çalışmayı üretmeyi seviyorum. 2015’te adayken sanırım şunu ilk defa dillendirenlerden biriyim; Anayasal yetkileri çerçevesinde daha aktif bir cumhurbaşkanlığı olması gerekiyor. Bir müzakerecilik için bu kadar büyük bir bütçeye, seçimlere gerek yok. Meclis halkın iradesi olduğuna göre, müzakerecisini seçer ve müzakerecilik görevi yapılır. Ancak bir Cumhurbaşkanlığı makamı ise bizim için o zaman da bu Cumhurbaşkanlığı makamının ülke yararına, kısıtlı mali kaynakları, bütçesi olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı makamının da daha aktif görevler üstlenmesi gerekiyor. Burada hükümetle, meclisle işbirliği yaparak birçok proje yürütülebileceğini hep dile getirdim. Hatta 2015 seçimlerinden sonra Sayın Akıncı Cumhurbaşkanı olduktan sonra kendisine telefon açarak, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığının birlikte halka, yaşama, kültüre, sanata, birçok konuda projeler yürütebileceğimizi ve bunun için Türkiye’den gelen bir mali kaynak olduğunu, projeler yapılmadığı için, bu kaynağın kullanılamadığını, benim Meclis Başkanlığı dönemimde yaptığım projelerle bu kaynaklardan yararlandığımı, ama Cumhurbaşkanlığı makamı ile güç birliği yaparsak onun danışman alma yetkisi var ve çok güzel işler başarabileceğimizi söyledim. Cumhurbaşkanlığının birisi yetkilendirmesini istedim. Sayın Cumhurbaşkanı bu konuya sıcak bakar gibi görünse de maalesef olumlu katkı almadım.

Bunlar benim için motivasyondu. Hatta o dönemde Sayın Cumhurbaşkanına bir de söz verdim ve “Zaten benim aday olmaktaki dürtüm buydu. Eğer biz birlikte bu projeleri yaparsak bir daha aday olmayacağımı da kamuoyu önünde açıklayacağım. Yeter ki biz bu güzel işleri yapalım” dedim.

Bu gerçek, samimi duygularım halkta biliniyor, tabi onu bilmiyorum.

 

“Cumhurbaşkanlığı makamının başarısız bir görüşme süreci oldu”

Şimdi geçen 5 yıla baktığım zaman, Cumhurbaşkanlığı makamının başarısız bir görüşme süreci oldu. Bu Sayın Akıncı’nın başarısızlığı değil. Bunu defalarca dile getirdim. Uluslar arası bir sorundur, Rum tarafının siyasi eşitlik konusundaki ayak diremesi bütün süreçleri berhava etti. Ancak bir taraftan da kendisinin bir fiil değil ama yetkilendireceği danışmanlarla birçok proje yürütülebilirdi.

 

“Adaylık konusundaki kararımı Mart ayında açıklayacağım”

Neticede Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda kararımı verince bunu kamuoyuna bir basın toplantısı ile neden aday olduğumu veya neden aday olmayacağımı gerekçeleri ile birlikte açıklayacağım. Bu açıklamayı da Mart ayında yapacağım.”

 

Soru: Aday olmamaya karar verirseniz, bir partiyi destekleyecek misiniz? Yoksa tarafsız mı kalacaksınız?

 Siber: Yola çıkan adayların tümü, kişilik olarak, bir yere gelmişlerdir, bir donanımları vardır, bir dünya görüşleri vardır.  “Şu adayı beğendi, diğerlerini beğenmedi veya hiçbir adayı beğenmedi” şeklinde değerlendirilmesini istemem . Bu siyasi bir görevdir, bir yönetim görevidir. Dolayısıyla aday olmazsam adayları, yöneticilik kabiliyeti, kolektif kabiliyeti veya diğer bir değimle katılımcı çalışma ve hedefler, geçmişte bulundukları görevlerde başarı öyküleri ile değerlendireceğim. Her aday bir değerdir, hepsinin bir tabanı, her adaydan heyecan duyan bir kitlesi vardır. Ama benim bakış açımdan bakmayan, farklı olumlu yönleri gören kimseler de vardır. Hepsine saygım vardır.

 

Soru: Çatı aday olma yönünde bir teklif geldi mi?

 Siber: Bana hiçbir teklif gelmedi. Hiçbir siyasi parti başkanı ile de oturup, adaylık konusunda ne bir pazarlığım oldu ne de bir görüşmem oldu. Ancak, ‘Ah keşke bizim partiden aday olsaydınız’ şeklinde sempatizanlar geldi.

 

Soru: YDP-DP çatı adayı şeklinde bir proje gelmedi?

Siber: Hayır. Fakat  ‘Sibel Siber’in çatı aday olması konusunda girişim yaptık’ diye televizyondan duydum. Hatta çoğunu dinleyiciler ve beni tanıyanlar bunu bana aktardı. Ama samimiyetle ifade ediyorum, ne yüz yüze ne de telefonda hiçbir siyasi parti başkanı görüşmedi, ne çatı adaylığı ne de adaylık konusunda Cumhurbaşkanlığı pazarlığı olmadı.

 

Soru: CTP ile bağlarınız koptu mu?

 Siber: Biliyorsunuz ben kontenjan adayı olarak girdim. Kontenjan adayı derken, partinin köklerinden gelmeyen, partinin üyesi olmayan ama partiye değer katacağına, partinin faydalanabileceği veya partiye katkı koyabileceğine inanılan kimseleri davet ederler seçimlere. Nitekim benim öyle bir dönemim oldu, milletvekilliğim, başbakanlık ve meclis başkanlığı, sonra aktif görevim bitince tabiî ki partinin hiçbir kurumsal yapısında görev almadığım için doğal olarak bir bağım yok.

 

Soru: CTP ile Cumhurbaşkanlığı adaylığı konularını konuştunuz mu? CTP adayını belirlemeden önce bu konular konuşuldu mu partide?

Siber: Partide konuşuldu mu bilmiyorum ama benimle konuşulmadı. Hiçbir siyasi parti başkanı ile Sibel Siber bir adaylık konusu konuşmadı.

 

 

Soru: Cumhurbaşkanlığına aday olmanız konusunda kamuoyunda gözlemleriniz nedir?

 Siber: Bir kesim var ki bu kesim hep olmuştur, ‘Aman Sibel hanım uzak dur!’, ‘Aman Sibel hanım sakın zarar görmesin’ diyen var. Çünkü maalesef ‘çirkin’ ve ‘ kirli’ olarak nitelendirilen bir siyaset arenası var ve ‘Bu çirkinliğe girme Sibel Hanım’, ‘Bu kirliliğe girme Sibel Hanım’ diyenler var. Tabi bu üzücü ve emin olun bu sadece bana söylenmiyor. Toplumun değer verdiği ve gerçekten ülke için büyük katkı yapacağı inanılan kimselere de bu sözler söyleniyor. Yani, ‘siyaset belli insanların işidir, siz siyasete girmeyin’ deniyor. Bunu da değiştirmek gerekiyor.

Öte yandan, ‘Bir kadın olmalı, sizin başbakanlığınız, meclis başkanlığınız hala daha hafızalarımızda ve siz olmasınız’ diyen ciddi bir kesim de var ve çok ciddi bir kararsız görüyorum. Hala kime oy vereceğini bilmeyen ve benimle de muhabbetlerinde ‘Sibel hanım aday olun’ diyen ciddi bir kesim var. Ama ben kendim kamuoyu araştırması yaptırmadım.

 

 

Soru: Maraş konusundaki toplantıya katılmanız ciddi eleştiriler de getirdi. Bir fotoğraf üzerinden fazlaca yorumlar yapıldı. O fotoğraftan rahatsız oldunuz mu?

 Siber:  O fotoğraftan rahatsız olmadım. Çünkü organizasyonu yapan ben değildim, ben davet edildiğimde ki geç davet aldım, ‘Bir organizasyon hatası yapıldı, bütün siyasi pati başkanları STÖ arandı ve davet yapıldı’ dendi. Ben konu yönünden baktım. Konu; mülkiyet, Maraş’tı. Benim mülkiyet ile ilgili düşüncelerim, 2009 milletvekili olduğum zamandan beri kürsü konuşmalarım, çalışmalarım, teknik komitelere başkanlığım, AIHM’e yazışmalarım, buradaki hukukçularla yaptığım çalışmalar var, bu biliniyor. Neticede bu toplantı da bir platformdu ve bütün her yere yayılacak konuşmalar olacaktı. Buraya davet edildiğimde, gidip, o platformda görüşlerimi seslendirmek istedim, nitekim de onu yaptım. Ancak ne acıdır ki fotoğraf üzerinden eleştiri yapılıyor. Bizde fotoğraflar çok iyi algı yaratıyor. Biliyorsunuz eski bir fotoğraf daha var geçen dönemlerden… Sibel Hanım bu toplantıda ne demiş?  Bununla ilgili bir eleştiri yok. Arzu edilen neydi? Sibel hanımın konuşmalarının o platformda çıkan sonuca etkisi ne dereceydi? Bunun üzerinden yapılmadı yorumlar. Bu güne kadar davet edildiğim her platforma, eğer toplumu ilgilendiriyorsa, gittim ve konuştum. Gitmeye ve konuşmaya da devam edeceğim. Eğer sözlerinizin, fikirlerinizin duyulmasını istiyorsanız ve bunun toplum yararına olacağını düşünüyorsanız yapacaksınız. Ama kurumsallık açısından, davetler açısından maalesef iyi bir yerde olmadığımızı söyleyebilirim. Meclis Başkanlığı dönemimde hükümetlerle de Sayın Cumhurbaşkanıyla da bunu yaşadım. Davet edilmediğim platformlar oldu. Duygularımızla, egolarımızla devlet yönetimi olmaz. Kurumsallık vardır. Dolayısıyla bu ilk defa değildir. Daha önce de Cumhurbaşkanının, Meclis Başkanının davet edilmediği yerler oldu. Ama ben bunu doğru mu buluyorum, hayır. Benim şuanda ne avantam olacak ki? Ya da böyle bir karakterimi, gailem mi var. Benim toplumsal yarar, mülkiyet konusunda insan haklarına, uluslar arası hukuka uygun hareket edilmelidir, Taşınmaz Mal Komisyonu aktif çalıştırılmalıdır, takas da devreye konulmalıdır. Bunlara önem verilmesini söyledim. Ama bunlar eleştirilmedi. Bir fotoğraf kondu ortaya, klavye silahşorları de küfür, hakaret etti. Ben bunu bir saygısızlık olarak görüyorum.

 

Soru: Cumhurbaşkanına yönelik bir söyleminiz oldu. 150 bin TL’ye yakın çek alındığını ifade ettiniz. Bunu biraz açar mısınız?

 Sibel: Her ay Sayın Mustafa Akıncı’nın adına iki çek çıkıyor. Tabi şu parantezi de açmak da fayda var, bu daha önceki dönemlerde de böyleyi ve bu Cumhurbaşkanının hatası değildir. Buna onay veren Cumhuriyet Meclisi’dir. Her ay çıkan çekin biri maaşıdır diğeri de 1 milyon 300 bin TL’yi, 12 aya böldüğünüzde çıkan rakamdır. Bu da toplamda 140-150 bin arası iki çektir.

 

Soru: Bu örtülü ödenek midir?

Sibel: Adını siz koyun. Bizim Örtülü Ödenek Yasamız yoktur. Bütçe Yasamızda da örtülü ödenek diye bir ibare yoktur. Bu kişiye özel, Cumhurbaşkanına ödenektir. Bir de bu paranın dışında hem başbakana, başbakan yardımcısına ve de yine Cumhurbaşkanına verilen 650 bin TL’lik Hane Halkı yardım Parası vardır. Ancak bunun Hane Halkına Yardımda bir yasal dayanağı vardır, denetime açıktır.

Ama bu 1 milyon 300 TL’nin bir yasal dayanağı yoktur fakat bütçeye böyle bir proje adında para konuyor, 1 milyon 300 bin TL. Lakin bütçenize 1 milyon 300 TL projelerinizde kullanın diye konuluyorsa, siz proje sunmadan bu parayı kullanabilir misiniz veya bunu aylık maaş haline getirebilir misiniz? Hangi demokratik hukuk devletinde olabilir bu? Bu Sayın Akıncı’ya yönelik değil kesinlikle. Bu genel bizim yanlışımızdır. 3 Cumhurbaşkanı adayının biri Başbakan, biri Başbakan Yardımcısı, diğeri Ana muhalefet patisi başkanı, üçü de bunu onaylamıştır. Şimdi diyorlar ya ‘Cumhurbaşkanı olunca biz açacağız’. Açma yetkileri şimdiydi. Bunu kaldıracaklardı. Bütçe görüşmeleri yapılırken Bütçe Yasası’na ‘bunu açıyoruz’ diye bir madde koymaları lazımdı.

 

“Cumhurbaşkanlığının bütçesi görüşülürken hiçbiri konuşmadı”

Cumhurbaşkanlığının bütçesi görüşülürken komite raporlarına baktım, inceledim. Bir tek milletvekili konuşmuş bu örtülü ile ilgili. Diğerleri hiç konuşmadı, sonra meclisten geçti. Şimdi de üç aday da ‘Ben kullanmayacağım’ veya da ‘ben Cumhurbaşkanı olunca örtüsünü kaldıracağım’ diyor. Ne münasebet? O zaman samimi olacaktınız ve şimdi kaldıracaktınız. Ben kesinlikle böyle bir şeyi kabul etmezdim. Herkesin kafasında soru işareti olan bir ödeneği kesinlikle almazdım. Mücadele de ettim geçmişte bu konuda. Susmadım.

 

“Devlet içinde devlet mi var?”

Devlet içinde devlet mi var. Cumhurbaşkanlığı ayrı bir makamı birimimidir? Toplumun yüzde yüzünü temsil eden meclistir. Bizde parlamenter sistem vardır. Meclis iradesi vardır. Meclis Cumhurbaşkanının üstündedir. Cumhurbaşkanını meclis başkanına sunar. Böyle bir konu varsa bu yasa ile belirlenmelidir. ‘Ödeneğin nereye kullanıldığını sadece ben bileceğim. Sadece bende olacak bu para’. Ne demek? Krallık mı var bizde? Diktatörlük mü var? Bu demokratik hukuk devletinde kabul edilebilir mi? Ortadoğu ülkelerinde bile sanmıyorum böyle bir yapı olduğunu, hiç olmazsa ben kendi ülkemde kabul edemem bunu. Bir sosyal demokrasiye, sosyal demokrat veya açıklık, şeffaflık iddiası ile geliyorsam ve bunu kaldıracağımı söylüyorsam, birinci yapılması gereken buydu. Ben meclis başkanlığı dönemimde Cumhurbaşkanlığı bütçesi geldiği zaman bana Cumhurbaşkanını aradım ve , ‘Sayın Cumhurbaşkanım gene konuldu bu ödenek yanlışlıkla’ dedim. ‘Ben bir şey söylemeyeyim halka, siz açıklayın halka bu ödeneği almayacağınızı, kaldıracağınızı’ dedim. Sonrasını anlatmak istemiyorum.

 

Soru: Sayın Akıncı’ya yönelik eleştiri dozlarınız daha mı yüksek?

 Siber: Şuanda neyi eleştirirsiniz. O görevde olup da tekrar o görevi talep edeni. Diğerlerini görmedik ki cumhurbaşkanlığında ne yaptılar. Benim şuanda gördüğüm, eleştirdiğim mevcut görevde olan. Hiçbir eleştirim de şahısına yönelik değildir. Art niyetli de değildir. Bütün eleştirilerim somuttur, kaynağa, delile dayanır ve mesela cumhurbaşkanı ben olsaydım bu dönemi tamamladıktan sonra oturur öz eleştirimi de yapardım. Ben başbakanlık görevim bittikten sonra yaptım bunu ve halka çıkıp hesap verdim. Yoksa Sayın Akıncı’ya yönelik kesinlikle bir tavrım veya kendisi ile bir husumetim yoktur. Aksine kendisiyle çalışma, proje önerilerim oldu. Buna benim özel kalemim de Sayın Hüseyin Angolemli de şahittir. Beni tanıyanlar bilir. Benim bu ülkeye güzel dokunuşlar yapma heyecanım bitmedi. Eleştirilerimin, neler yapılması ile ilgili söylemlerim de toplumla ilgili heyecanımdır. İnanıyorum ki hak ettiğimiz yerde değiliz ve en tepeden başlamalı. Yani temizlik, şeffaflık, dürüstlük, iş yapma dalga dalga topluma yayılmalıdır. Oranın bir de denetleyici görevi vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir