Bugün susarsak, bir daha asla konuşamayız!

Bugün susarsak, bir daha asla konuşamayız!

Bugün susarsak, bir daha asla konuşamayız!

Bir televizyonun kapatılmasını, ülkenin bir gazetesi “başarımız” diye manşetine çekiyorsa, lanet gelsin böyle gazeteciliğe!!!

Sahibinin kendini bilmez konuşmaları nedeniyle Türkiye yetkililerinin sabrı taşınca, Diyalog Tv’nin uydu yayını durduruldu.

Bunun haberini ise Nacak isimli gazete,”NACAK Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aydın Akkurt’un büyük başarısı. Aydın Akkurt’un yayınlarından sonra, RTÜK Diyalog TV’nin yayınını durdurma kararı aldı” diye verdi.

Yıl 2011. Tam 9 yıl önce, Star Kıbrıs  Medya Kurumu’nda aynen bu şekilde işimizden olmuştuk. Yazıişleri Müdürümüz Ayşemden Akın’ın, Türkiye aleyhine yazdığı bazı yazılar nedeniyle kalemi kırılmıştı. Ekip olarak topluca istifa etmiştik, o görevden alınınca.

Bir zaman sonra karşılaştığımız o zat, Yazıişleri Müdürümüzün işten atılması için patronumuzu, bizzat kendisinin tehdit ettiğini ve kendi yayınları üzerine işinden olduğunu anlatmıştı yüzüme karşı.

O gün nutkum tutuldu. Soğudum bir daha ısınmamak üzere. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Meslek heyecanımız o zaman aslında tükendi.

Bugün aynılarını Diyalog Tv ekibi yaşıyor. Yaşayan acılarını içinde hisseder.

Yıllarını mesleğe adamış gazetecilerin inancını, heyecanını almayın ellerinden. Kalan üç beş gerçek gazeteciyi de yitirtmeyin bu ülkeye.

Bugün Diyalog Tv’nin herkesçe sevilen programcısı, gazeteci sevgili Çiğdem Aydın, yayını ağlayarak gerçekleştirdi. Yüreklerimiz dağlandı. Çünkü, bugün canlı yayında göz yaşlarına hakim olamayan meslektaşlarımız gibi, biz de ağladık 9 yıl önce.

Dün bana ucuz Nokia model telefonunu uzatıp, “aç be bana izleyim burdan Diyalog TV’yi” diyen anneanneme, “televizyondan izlediğin Çiğdem bugün internette gerçekleştirdikleri yayında ağlıyordu” diyemedim. Çünkü, gecesi gündüzü tekerlekli sandalyede diyalog tv olan, Reşat Akar’ı dilinden düşürmeyen bir yaşlı kadının adeta dünyasını kararttı, ekranın kararması.

Uzun lafın kısası, bugün canlı yayın sırasında ağlattığınız bir gazeteci var! Akan her damla göz yaşıyla mesleğe, ülkeye ve de belki de Anavatan’a duyduğu inancını yitirdiği.

Mesele şu aslında… Yaşını başını almış otel sahibi, beş yıl önce ülkede televizyon kurmaya karar veriyor ve ülkenin önde gelen gazetecileriyle anlaşma yapıp medya patronluğuna soyunuyor. E tabi, tv kendinin olunca da konuk olduğu programda at koşturuyor.

Biliriz ki medya patronları genellikle ukala olurlar. Ama o medya kurumlarının omurgası aslında gerçek gazetecilerdir.

O televizyon yayınlarında tek konuşan o medya patronu muydu?

Ülkenin en iyi gazetecilerinin yıllarını verdiği, ömür törpülediği, ülkenin en iyi gazetecilik örneğini sergilediği, ülkenin her kesiminin, 7’den 70’e herkesin ve herkesimin sesini duyuran gerçek gazetecilerin emekleri yadsınabilir mi?

Zira Reşat Akar da, uydu yayınlarının durdurulması kararı üzerine yayın henüz kesilmeden, Türkiye karşıtı bir yayın politikaları olmadığını vurguladı. Kaldı ki olabilirdi de, kimler Türkiye aleyhinde yazıp çizmedi, konuşmadı ki bugüne kadar.

Türkiye yetkililerinin esas rahatsızlığına neden olan unsurlar muhtemelen, bu medya patronunun Türkiye Cumhuriyeti’nin terörist ilan ettiği isimleri tv ekranlarından övüp durması, Türkiye’yi de yermesi idi.

Kanımca, bu zat sorgulanmalı, soruşturulmalı ve varsa bir bağlantısı da yargılanmalı.

Ama bunun yargısı, gerçek gazetecilerin sesinin kısılması, kaleminin kırılmasıyla olmaz, olmamalı.

Dediğim gibi, yıl 2011. Ülkenin en cesur gazetecileri idik. O gün, bizim kalemimizi kıranlar, bugün tv kapatıyorlar.

O gün sesini çıkarmayanlar, bugün de susarlarsa, sarı öküz hikayesi misali bir daha asla konuşamazlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir