Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018’de girdiği Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkamadı.
Kaşıkçı’nın başkonsoloslukta öldürülüp cesedinin ortadan kaldırılması olayı, geçen sene Türikye ve dünya gündeminde en çok konuşulan olayların başında yer aldı.
Türkiye’deki adli birimlerce yürütülen titiz soruşturma sonucu Suudi Arabistanlı yetkililerin itiraf etmek zorunda kaldıkları Kaşıkçı cinayetinde, cesedine ne olduğu halen gizemini koruyan bir soru.
BM Raporu: Zorla yok etme suçunu teşkil ediyor
Geçen bir yıllık süreçte Kaşıkçı’nın ne zaman, nerede ve nasıl öldürüldüğüyle ilgili birçok bilgi tespit edilmesine rağmen, cesedinin nerede olduğu ve ne olduğuna ilişkin şu ana kadar herhangi bir resmi açıklama yapılmadı.
Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’ın, cinayete ilişkin hazırladığı raporda, Kaşıkçı’nın öldürülme koşullarının, Suudi Arabistan tarafından onaylanan “İşkenceye Karşı Sözleşme” hükümleri uyarınca işkence eylemi oluşturduğuna dikkat çekildi. Cesede halen ulaşılamamış olmasının da “zorla yok etme” suçunu teşkil ettiği dile getirildi.
Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca olayın başından itibaren etkin bir soruşturma yürütüldü. Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu çalışanlarının savcılıkta ifadeleri alındı. Suudi Arabistan Başsavcısı Suud Ma’cib, 29 Ekim’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’la Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 1 saat 15 dakika görüştü.
Türkiye ile Suudi Arabistan arasında kurulan ortak çalışma grubunda bulunan Türk ve Suudi ekip, başkonsoloslukta ve konsolosluk konutu ile konut bahçesinde incelemeler yaptı. Türk yetkililerinin başkonsolosluk konutundaki kuyuda arama yapmasına izin verilmedi. Başkonsolosluğun bulunduğu sokakta, robot kameralarla kanalizasyonda inceleme gerçekleştirildi.
“Boğuldu, cesedi parçalara ayrıldı”
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğunda Suudi Arabistan’dan özel olarak gelen güvenlikçi, istihbaratçı ve adli tıp uzmanının da aralarında olduğu 15 kişilik infaz timince katledilmesi ve akabinde cesedinin ortadan kaldırılmasıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açtı.
Başsavcılığın soruşturmayla ilgili yapılan yazılı açıklamada, Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin detaylara yer verildi. “Kaşıkçı’nın boğularak öldürüldüğü, önceden yapılan planlama doğrultusunda cesedinin parçalanarak yok edildiği” bilgisi paylaşıldı.
Kaşıkçı’nın katlini itiraf ettiler
Suudi Arabistan Başsavcı Sözcüsü Şelan eş-Şelan da başkent Riyad’da 15 Kasım’da düzenlediği basın toplantısında, soruşturmanın sonuçlarını paylaştı. Sözcü Şelan eş-Şelan, zanlılardan birinin konsolosluktaki kameraları bozduğu, Kaşıkçı’nın cesedinin konsoloslukta parçalanarak dışarı çıkarıldığı, cesedi teslim alan yerel işbirlikçinin robot resmine ulaşıldığı ve 21 şüpheliden 11’ine suç isnat edilerek dava dosyasının mahkemeye gönderildiği açıklamasında bulundu.
Kaşıkçı’nın öldürülmesinin ardından cesedinin konsolosluğun rezidansına taşınmasına ait olduğu belirtilen anların yer aldığı görüntüler, 30 Aralık’ta bazı medya organlarınca yayınlandı.
Resmi makamlarca Türkiye ve dünya kamuoyuna, “Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğun’da boğularak öldürüldüğü ve cesedinin parçalandığı” bilgisinin paylaşılmasının ardından, cesedin akıbetiyle ilgili bugüne kadar dile getirilen iddialar ve tahminler dışında resmi bir açıklama yapılmadı.
Asitle mi erittiler?
Kaşıkçı’yı infaz eden ekibin, parçalara ayırdıktan sonra yanlarında getirdikleri malzemelerle asit dökerek cesedi erittikleri, Suudi Arabistan’a götürdükleri, belirli bir yere gömdükleri veya yakarak yok ettikleri yönünde çeşitli iddialar ortaya atıldı.
Süreç içinde Kaşıkçı’nın cesedenin nerede olduğu sorusu, cinayetle ilgili açıklamaların önüne geçti. Suudi yetkililerin ve ABD’de Beyaz Saray’ın 20 Ekim 2018’de yaptıkları açıklamalar ile öldüğü teyit edilen Kaşıkçı’nın kayıp soruşturması cinayet soruşturmasına döndü ve cesedine ne olduğu sorgulanmaya başlandı.
Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgilenen farklı uluslardan aktivistler, yazarlar ve gazeteciler de herkesin merak ettiği, “cesedi nerede?” sorusuna yanıt aradı.
“Medine’ye defnedilme vasiyeti vardı”
Mısırlı düşünür ve akademisyen Seyfeddin Abdulfettah, 20 Ekim 2018’de, Kaşıkçı olayına ilişkin Suudi Arabistan’ın tavrını eleştirerek, “Suudi Arabistan, Kaşıkçı’nın öldürülüşünü defalarca niye inkar etti? Adamın cesedi nerede? Kayboluşundan iki hafta sonraki bir zamana dek ölümüne neden olan ‘Kavga hikayesi’ niye gecikti?” sorularını yöneltti. Suriyeli gazeteci Musa Ömer ise Kaşıkçı’nın cesedinin nerede olduğunu sorarak, Medine’ye defnedilme vasiyetinin olduğunu hatırlattı.
Lübnanlı gazeteci Necla Ebu Mera ve Yemenli gazeteci Hamdi el-Bekkari de “Herkesin merak ettiği, ‘Cesedi nerede?’ sorusuna cevap istiyoruz” ifadelerini paylaştı. Arap ve dünya kamuoyu da “Ceset nerede?” sorusunu sık sık tekrarladı. Riyad yönetiminden gelen itirafta, Kaşıkçı’nın cesedinin nerede olduğunun bilinmediği iddiaları inandırıcılığını yitirdi. Ailesi ve sevenlerinin yanı sıra uluslararası kamuoyu da 60 yaşında vahşice öldürülen Kaşıkçı’nın cansız bedeninin bulunarak defnedilmesini bekliyor.
“Onurlu şekilde defnedilmek Cemal’in hakkı”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 26 Ekim 2018’de, cinayetle ilgili, “Öldürüldüğü ayan beyan ortada da nerede, bu cesedi göstermeniz lazım.” diye konuştu.
Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı aynı günlerde yaptığı açıklamada, “Ne olursa olsun ailesi, babalarının bir mezarının olmasını istiyor. Dostları Cemal’in bir mezarının olmasını istiyor. O cenazeyi geri verin. Bizim Türk Arap Medya Derneği olarak talebimiz budur. Evet, itiraf ettiniz, biz dostları ve ailesi olarak Cemal’in cesedini istiyoruz.” dedi.
Suudi gazetecinin, meslektaşı ve aktivist dostları, Suudi Arabistan’ın Londra Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yaparak, cenazesinin bulunmasını ve cinayetin sorumlularının cezalandırılmasını talep etti. Middle East Monitor Direktörü Davud Abdullah 30 Ekim’de, Suudi Arabistan yetkililerinin Kaşıkçı’nın cenazesinin nerede olduğunu açıklamalarını ve vermelerini isteyerek, “Onurlu şekilde defnedilmek Cemal’in hakkı.” ifadesini kullandı.
ABD basınına konuşan Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, Cemal’in cesedinin nerede olduğunu hala bilmediklerini söyleyerek, “Bu konuda bir açıklama yok. Hala cenaze töreni yapılmadı. Bu İslam’da kabul edilemez.” diye konuştu.
Uluslararası Af Örgütü Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölge Sorumlusu Muhammed Ebu Necile ise “Kaşıkçı’nın cesedinin yerini açıklayın” çağrısında bulundu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Robert Palladino, “ABD, Kaşıkçı’nın cesedinin yerinin tespit edilmesi ve en kısa sürede uygun bir defin işlemi için ailesine teslim edilmesi gerektiğini söylüyor” açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Kasım 2018’de Washington Post gazetesi için “Suudi Arabistan’ın, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi hakkında hala cevaplaması gereken birçok soru var” başlıklı bir makale kaleme alarak, “Kaşıkçı’nın katlinin üzerinden bir ay geçti, kendisi, en azından İslami usüllere uygun şekilde defnedilmeyi hak etmektedir.” değerlendirmesini yaptı.
Kaşıkçı’nın oğulları Salah ve Abdullah Kaşıkçı, 5 Kasım 2018’de Amerikan CNN kanalına verdikleri demeçte, “Babamızın cesedi bize verilmeden, ailemiz yas tutamaz ve bu konuyu kapatamaz.” açıklamasında bulundu.
Cemal Kaşıkçı için 16 Kasım 2018’de, İstanbul Fatih Camisi’nde gıyabi cenaze namazı kılındı. 26 Kasım’da Yalova’nın Termal ilçesine bağlı Samanlı köyündeki bir villada Kaşıkçı cinayetine ilişkin polislerce arama yapıldı.
Konuttaki su kuyuları ve tandır şüphe uyandırdı
Kaşıkçı’nın cesedinin akıbetiyle ilgili bugüne kadar resmiyete en yakın açıklamayı yapan İstanbul Emniyet Müdürlüğü, geçtiğimiz şubat ayında yayımladığı 2008 yılı faaliyet raporunda, ortaya çıkan bulgulara göre, Kaşıkçı’nın cesedine ne olduğuna yönelik sorulara cevap bulmaya çalıştı.
Raporda, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu konutunda 2 su kuyusu, bir de doğalgaz ve odunla ateşlenebilen tandır bulunduğu belirtildi. Çifte ateşle ısı değeri bin dereceye kadar yükseltilebilen tandırın bu seviyede yakılması halinde bir kişinin cesedindeki DNA’dan tek bir zerre bile kalmayacağı vurgulandı.
Cinayet günü başkonsolosluğa giriş yapan 15 kişilik infaz ekibinin içinde, yüksek lisans tezini “Kemikten elde edilen DNA analizi” üzerine yapan Suudi İçişleri Bakanlığı Adli Tıp Uzmanı 47 yaşındaki Tabip Yarbay Salah Mohammed A. Tubaigy’in bulunduğuna da dikkat çekilen raporda, bu kişinin çürüyen ve yakılan kemikler üzerinde DNA olup olmadığını bilebilecek uzmanlığa sahip olduğu aktarıldı.
Raporda, bölgede yapılan araştırmalara göre, infaz timinin Kaşıkçı’yı öldürdükten sonra konuta ünlü bir restorandan 32 porsiyon pişmemiş et sipariş ettiği de belirtilirken, “İster istemez akıllara birçok soru daha takılıyor. Tandırda et pişirmek önceden yapılan planların bir parçası mıydı? Elbette bu sorular aydınlatılacak. Araştırmalar henüz sonuçlanmış değil.” ifadelerine yer verildi.
Cesedin fırında yakıldığı ve özel sıvayla eritildiği iddiaları
Dünya ve Türkiye’deki medya kuruluşlarında bugüne kadar yayımlanan kimi haberlerde, Kaşıkçı’nın cesediyle ilgili, öldürüldükten sonra vücut kısımlarının içinde bulunduğu değerlendirilen torbaların, Suudi Başkonsolosunun ikamet ettiği eve nakledildiği, bu evin bahçesinde bulunan büyük bir fırında yakıldığı, konsolosun evinde hidroflorik asit ve özel kimyasal kalıntıların bulunduğu, bulguların Kaşıkçı’nın vücudunun tamamen yok edildiğini gösterdiği dile getiriliyor.
Cesedin akıbetiyle ilgili bazı haberlerde, başkonsolosluk konutunun kanalizasyonundan alınan numuneler üzerinde yapılan adli tıp incelemesinde,Kaşıkçı’nın cesedinin özel kimyasallarla sıvıya yakın pelte haline getirilip, kanalizasyona döküldüğü ve tamamen yok edildiği üzerinde durulduğu aktarıldı.
Bazı haberlerde de Suudi ölüm timinin, Cemal Kaşıkçı’yı boğarak öldürdükten sonra kınının pıhtılaşması için vücuduna ilaç enjekte ettiği, bu yöntemin sebebinin konsoloslukta olası bir arama sonrası etrafta kan izi veya delil bırakmamak olduğu ileri sürüldü. İlaç enjekte edilen Kaşıkçı’nın cesedinin kısa bir süre sonra parçalandığı, Suudların cesedi kimyasal maddeler kullanarak yok ettikleri iddia edildi.
Kaynak: AA