Corona virüse yakalanan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Cem Özuğuz, tedavi sürecinde akciğer dinleme bulgularının arttığı ve ateşi geçmediği için ikinci bir akciğer kontrol tomografisi çekildiğini belirterek, “Biraz seyrettim, bakmaya korktum. Bu kadar hızlı ilerleyen, akciğeri yok edip tahrip eden bir virüs. O videoyu izlediğimde korku filmi izlemiş gibi oldum” dedi.
Corona virüse ilk yakalanan sağlık personelleri arasında bulunduğunu söyleyen Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Cem Özuğuz, kötü bir dönem geçirdiğini söyledi.
Hiç şikayeti olmamasına rağmen tomografide akciğerinde iki alanda bulgu görüldüğünü, bunun üzerine test olmak için hastaneye yatmaya karar verdiğini aktaran Özuğuz, “4-5 gün yatıp çıkarım diye düşünürken tedavi ve hastalıkla ilgili bilinmezlikler nedeniyle 5-6 günü çok sancılı geçen 20 günlük bir süreç yaşadım” diye konuştu.
“YAPMAMIZ GEREKEN EN BASİT ŞEYLERİ YAPMIYORUZ”
Özuğuz, virüsün insanoğlundan daha akıllı olmadığını kaydederek, “Ancak şu anda bilinmez bir düşmanımız var. Muhtemelen sonraki yıl bu virüs herkesçe tanınmış, adı konulmuş, tedavisi belli, aşısı üretilip kullanıma sunulmuş bir hastalık olacak” ifadelerini kullandı.
Hastaneye yatış öncesi her şeyin kişinin kendi ellinde olduğunu dile getiren Özuğuz, tedavi sürecini zaten doktorların yürüttüğünü bildirdi.
Özuğuz, “Bu süreçte en basit yapmamız gereken şey; bulaş döngüsünü kırmak evde kalmak. Evde kalacağız ki bu virüs başkasına bulaşmasın, döngü kırılsın. Hastanede yatarken pencereden dışarıya baktığımda insanların hiçbir şey yaşanmamış gibi davrandığını gördüm. Bu doğru değil” dedi.
“BÖYLE HIZLI İLERLEYEN BİR HASTALIK GÖRMEDİM”
Özuğuz, hastalığın tedavi sürecinde birçok ilaç kullanıldığını, tarif edilemez şekilde sıkıntılar ve ateşli günler yaşadığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Tarif edilemez bir şey bu dönem. Akciğer dinleme bulgularım arttığı ve ateşim geçmediği için ikinci bir akciğer kontrol tomografisi çekilmişti. Biraz seyrettim bakmaya korktum. Bu kadar hızlı ilerleyen, akciğeri yok edip tahrip eden bir virüs. O videoyu izlediğimde korku filmi izlemiş gibi oldum. Virüsün akciğerlerde ilerlemesi korku filmi gibi. Ben bir sürü pnömoni hastası da yatırdım, zatürre de takip ettim ancak böyle hızlı ilerlemiyordu.”
“İÇİNİZDE FIRTINALARIN ESTİĞİ, KAOSUN OLDUĞU BİR SÜREÇ”
Uzm. Dr. Özuğuz, hastalığa yakalandıktan sonra kişinin kendisini karanlık bir tünele girmiş gibi hissettiğini belirterek, bu süreçte sadece beklenildiğini, bir şey yapılamadığını söyledi, “İçinizde fırtınaların estiği, kaosun olduğu bir bekleme süreci. Sevdiklerinize tekrar kavuşup kavuşamayacağınızı öngöremediğiniz bir süreç. İlacı var ancak bu ilaçların yan etkileri de var. Sonrasında ne olacak? Bunları da yaşadık. Karaciğer fonksiyonlarım bozuldu, akciğerimde birtakım sıkıntılar oldu.” diye konuştu.
Tedavi sürecinde 12 kilo verdiğini dile getiren Özuğuz, 6 yaşındaki oğlunun görüntülü konuşurken kendisinden korktuğunu anlattı.
Bu sürecin ilk başta durdurulabileceğini vurgulayan Özuğuz, bilim kurulu üyelerinin, hocaların, Sağlık Bakanlığı’nın vatandaşa “temas etme, dışarı çıkma, evde kal” dediğini, bu kadar basit bir kural uygulanmadığı takdirde ileride çok kötü şeylerin yaşanabileceğini anlattarak şöyle devam etti:
“Bu hastalık nasıl yayılıyor. Hastaneler, büyük ihtimalle, pandemi ilan edilmeden önce yurt dışı seyahat öyküsü olan veya bu kişilerle temas edip hastaneye geldiğinde bunu açıkça anlatmayan kişiler nedeniyle enfekte oldu. Hala şansımız var; söylenenleri yaparsak daha az hasarla süreci atlatacağız.”
“SAVAŞLAR, TERÖR BİRDEN DURDU, KİMSE BİR ŞEY KAYBETMEDİ”
Bu virüsün dünyaya terbiye ettiğini belirterek, her şeyin silah veya savaş olmadığını, başka değerlerin düşünülmesi gerektiğini insanlığa gösterdiğini söylediyen ve “En büyük, süper güç” denilen ABD’nin, Çin’in bu virüsle sarsıldığını dile getiren Özuğuz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bakın terör birden bitti, Orta Doğu’daki savaşlar birden durdu. Ancak Çin, ABD darmadağınık. ABD’den yayınlanan videolarda doktorların halini görseniz bitmişlik, tükenmişlik var. Her şeye sahipken hiçbir şeye sahip olmadıklarını gördüler. İnsan olarak bedenlerimizi yücelttiğimiz kadar insani değerlerimizi de geliştirmeliyiz. Bu felaket, musibet bize bir faydayla da dönebilir. İnsanlar bu hastalık nedeniyle bağıra çağıra öldü. Tabi bu süreçte yardımlaşma, dayanışma da öne çıktı. Gerçek insan olma yolunda bir şeyler yapmamız gerektiğini bu virüs bize gösterdi. Bakın savaşlar durdu kimse bir şey kaybetti mi?”