Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde, Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı’nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Mevlid Kandilinin hayırlara vesile olmasını diliyorum”
Mevlid-i Nebi Programı münasebetiyle, kalplerimizin Habib-i Kibriya Efendimizin sevgisiyle coştuğu bu güzel gecede, sizlerle beraber olmaktan çok büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu gece idrak ettiğimiz Mevlid Kandilinin ülkemiz, milletimiz ve cümle Ümmet-i Muhammed için hayırlara vesile olmasını, manevi bir uyanışa, yeni bir dirilişe kapı aralamasını Allah’tan niyaz ediyorum. Bu vesilesiyle bir kez daha, asırlardır ilimle, irfanla, hikmetle yolumuzu aydınlatan Allah dostlarını hürmet ve tazimle yâd ediyorum. İlayı Kelimetullah uğrunda canlarını feda eden şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimizin her birine şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Rabbim şehitlerimizi cennette Peygamber Efendimize komşu kılsın. Mevla bizi de şehitlerimizin yolundan, Sırat-ı Müstakimden ayırmasın.
Suriye’de büyük bir mücadele içerisinde olan gerek Mehmetçiğimize, gerekse Suriye Milli Ordusu’na Allah’tan yardım niyaz ediyorum.
“Rabbim bu mübarek geceyi hakkıyla idrak etmeyi hepimize nasip eylesin”
Bugün işte böyle manevi hazinelerle, manevi müjdelerle dolu bir geceyi hep birlikte idrak ediyoruz. Samimiyetle, gözyaşlarıyla yapılan duaların Hak katında inşallah geri çevrilmeyeceği, bereketli bir iklimi teneffüs ediyoruz. Bu gece hürmetine kalplerimiz, Habibi Kibriya Efendimizin aşkının narıyla ısınırken; tefekkür ve tezekkürle de kulluğumuzu, acziyetimizi, bu dünyadaki varlık gayemizi tekrar hatırlıyoruz. Rabbim bu mübarek geceyi hakkıyla, layıkıyla, manası ve ehemmiyetine uygun bir şekilde idrak etmeyi hepimize nasip eylesin diyorum.
“‘Peygamber ve aile’ temasını seçtikleri için de Başkanlığımızı tebrik ediyorum”
Peygamberimizin edeple, hürmetle, huşu ve heyecanla yâd edilmesine vesile olan Diyanet İşleri Başkanlığımıza, Sayın Başkan ve ekibine de bu anlamlı program için ayrıca teşekkür ediyorum. Aile müessesinin çok ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğu günümüzde, “Peygamber ve aile” temasını seçtikleri için de Başkanlığımızı tebrik ediyorum.
“Ordumuza ‘Peygamber Ocağı’, bu ocakta yetişen yiğitlere de ‘Mehmetçik’ deriz”
Biz, Hazreti Peygambere ve O’nun kutlu yoluna meftun bir milletiz. Türk Milleti olarak en çok O’na hürmet eder, O’nu özleriz. Sözlerin en güzeliyle yine en çok O’nu anarız. Şiirlerin en güzelini O’nun için yazar, O’nun için okuruz. Dualarımıza “Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Muhammed Ve Âlâ Âli Seyyidina Muhammed” diyerek yine O’nun adıyla başlarız. El emeği, göz nuru olan en kıymetli ilim ve sanat eserlerimizi O’na ithaf ederiz. Çiçeklerden en çok gülü sevmemiz; rengiyle, kokusuyla, güzelliğiyle O’nu hatırlattığı içindir. O’nun aşkıyla mest olanlar bayrağımızdaki hilalde İsm-i Celali, yıldızda ise Habîb-i Kibriyâyı görür. O’na duyduğumuz derin muhabbet isimlerimize yansır. Erkeklerimiz Ahmet’tir, Mahmut’tur, Mustafa’dır, Mehmet’tir. Kadınlarımız Hatice’dir, Fatıma’dır, Ayşe’dir, Zeynep’tir. O’nun dostları olan Hazreti Ebubekir, Ömer, Osman, Ali hepimizin başının tacıdır. İki reyhanım diyerek sevdiği Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin bizim de göz bebeğimizdir. O’na hürmeten ordumuza “Peygamber Ocağı”; bu ocakta yetişen yiğitlere de “Mehmetçik” deriz. Bu dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur. Bu milletin hamuru, İslamla müşerref olduğundan beri Peygamber Efendimizin aşkıyla yoğrulmuştur. Asırlardır gök kubbemizi süsleyen Ezanı Muhammediler millet olarak bağımsızlığımızın remzidir.
“Asla biz bunlara eyvallah edemeyiz”
Günde 5 vakit yönümüzü Kâbe’ye dönerken, ellerimizi semaya açarken, selamlaşırken, musafahalaşırken bir kez daha millet olmanın, ümmet olmanın şuuruna ereriz. Biz, dualarda buluşarak bir oluruz, kardeş oluruz. Ülkemizden binlerce, on binlerce kilometre ötedeki insanların derdiyle bizi dertlendiren İslam ortak paydasıdır. Üzerinden 1400 sene geçse de Veda Hutbesindeki şu kutlu tavsiye bizim rehberimizdir. “Mü’minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler.” Arakanlı, Suriyeli, Türkistanlı mazlumlar bizim kardeşimizdir. Hani birileri diyor ya ‘Suriyeliler gitsin.’ Asla biz bunlara eyvallah edemeyiz. Afrikalı, Asyalı mağdurlar bizim öz be öz kardeşimizdir. Cihanşümul İslam kardeşliğinin sınırı yoktur. Hiç kimse bizim aramıza ayrılık tohumları ekemez. Biz vahdete inanırsak, fitne projeleri bu topraklarda boy veremez. Biz Allah’ın ipine, Resulü Ekrem Efendimizin Sünneti Seniyyesine sıkıca sarılırsak hiçbir güç bizi bir birimize düşüremez.
“Müslümanlar olarak gerçekten sancılı günler yaşıyoruz”
Müslümanlar olarak gerçekten sancılı günler yaşıyoruz. Mezhepçilik fitnesinin; ırk, renk, dil, kabile taassubunun kalplerimizi ve zihinlerimizi esir aldığı bir dönemden geçiyoruz. İnsanı insan yapan değerler, tarihte belki hiç olmadığı kadar ağır bir saldırı altındadır. Ferdi ihtirasların, toplumsal hastalıkların, adaletsizliklerin, baskı ve şiddetin bütün insanlığın üzerine adeta karabasan gibi çöktüğü bir bunalım çağındayız. Yüzyıllardır barış ve esenlik diyarı olan İslam beldelerinden bugün sadece yetimlerin, kadınların, evladını bir kör kurşuna kurban vermiş yüreği yanan anaların feryatları yükseliyor. Medeniyetlere beşiklik etmiş kadim şehirlerimiz, halkına zulmeden diktatörlerin elinde büyük bir enkaz yığınına dönüşüyor.
“İslam ülkelerinde palazlandırılan terör örgütleri masumları katlediyor”
İslam ülkelerinde palazlandırılan terör örgütleri, camide namaz kılan müminleri, pazarda alış veriş yapan masumları, okula giden çocukları acımasızca katlediyor.
İslam medeniyeti bir tarafta DEAŞ, BOKO HARAM, EŞ ŞEBAB, FETÖ, PKK-YPG gibi katil sürülerinin diğer tarafta cehaletin, mezhep ve meşrep taassubunun cenderesinde adeta kültürel bir soykırıma maruz kalıyor. Günümüzün haçlıları olan NEO-NAZİ terör örgütleri, dünyanın en gelişmiş, sözüm ona en demokratik ülkelerinde Müslümanlara hayatı dar ediyor. Rabbimizin bizlere bir lütfu olan doğal kaynaklarımız, o topraklar üstünde yaşayan Müslümanları değil, batılı sömürgecileri zenginleştiriyor.
“Müslüman olmanın zor olduğu bir dönemden geçiyoruz”
Gün geçmiyor ki, ibadethanelerimize yönelik bir saldırı haberi almayalım. Gün geçmiyor ki, Müminlerin onurunu ayaklar altına alan bir hadise görmeyelim. Gün geçmiyor ki, Peygamber Efendimizin mübarek şahsı manevisine yönelik bir edepsizliğe, ahlaksızlığa şahit olmayalım. Müslüman olmanın, Müslümanca yaşamanın adeta avuçlarımızda kor bir ateş tutmak kadar zor olduğu bir dönemden geçiyoruz. Umut ışıklarının cılızlaştığı, zulmün alevinin göğe yükseldiği, cehaletin dört bir yanımızı kuşattığı bu günlerde bizi felaha erdirecek kurtuluş yolu önümüzde durmaktadır. Bu yol, Allah’ın Kitabı Kur’an ve O’nun alemlere rahmet olarak gönderdiği Resulünün rehberliğidir.
“Dünya saadetinin de, Ahirette kurtuluşun da yolu İslam’dadır”
Onun getirdiği din adalet dinidir, merhamet, nezaket dinidir. Onun getirdiği din selam dinidir, barış, uhuvvet dinidir. Kız çocuklarının diri diri toprağa verildiği bir cahilliye toplumundan, tüm insanlığa örnek olan Asrı Saadet’i inşa eden İslam’dır.
Bu şerefe nail olamayanların hala kız çocuklarını diri diri toprağa gömdüklerini görüyoruz. Sömürü düzenini adaletle, hakkaniyetle değiştiren yine İslam’dır.
İnsanı, Esfeli Safilinden Eşref-i Mahlûkata, yani yaratılmışların en şereflisine yücelten yine Din-i Mübin olan İslam’dır. Dünya saadetinin de, Ahirette kurtuluşun da yolu İslam’dadır. Dinimiz İslam ve Peygamberimiz, tüm dünyada barış ve güveni, eman ve huzuru, saadet ve selameti inşa için gönderilmiştir. Bizler de işte bu yüce dinin mensubu ve o kutlu peygamberin ümmeti olarak, aynı amaçlar için çalışmakla mükellefiz.
“Peygamberimiz kendisinden sonra gelen tüm insanlık için de en güzel örnektir”
Her insan; canının, inancının, neslinin, malının ve haysiyetinin emniyette olduğu, hak ve özgürlüklerinin korunduğu bir ortamda yaşamak ister. Güven, insanca bir hayat sürdürülebilmesinin temel şartlarından birisidir. Toplumun temeli olan aile, güven üzerine bina edildiği gibi, büsbütün toplum da güven üzerine kurulur ve varlığını sürdürür. Güven duygusunun zedelenmesi ise toplumu ayakta tutan bu temeli sarsar. Güvenilir olmayı, güven aşılamayı, güven içinde yaşamayı bizlere öğreten de yine Allah’ın Resulü ’dür. Allah’ü Teâla, mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim’de, Peygamberimizin bizler için “en güzel örnek” olduğunu belirtiyor. Onun hayatı sadece biz ümmeti için değil, kendisinden sonra gelen tüm insanlık için de en güzel örnektir. Resul-i Ekrem’in ahlakı, tavsiyeleri ve sünneti seniyyesi, Müslümanlar için dünya ve ahiret saadetinin pusulasıdır. Risalet’inden çok önce Muhammedü’l-Emin olarak anılan, ömrünün sonuna dek El- Emin olarak kalan bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu unutmamalıyız. Resulü Ekrem öyle bir insandır ki; kendisiyle amansız bir mücadeleye girişenler dahi, onun dürüstlüğünü ve güvenilirliğini teslim etmek zorunda kalmıştır. O’nun Medine’de inşa ettiği toplum modeli, Müslümanlarla beraber, farklı inanç mensupları için de bir huzur ve güven kaynağı olmuştur.
“Milletimizin ve tüm Ümmeti Muhammed’in Mevlid Kandilini gönülden tebrik ediyorum”
Rabbim bizi Resulü Kibriya Efendimizin kutlu, mübarek, aydınlık yolundan ayırmasın diyorum. Dünyayı nura boğan bu güzel doğumun seneyi devriyesine erişmeyi bir kez daha bizlere bahşettiği için Rabbime hamdü senalar ediyorum. Sözlerime son verirken, bir kez daha, sevginin, rahmetin, merhametin, yoksulların, yolda kalmışların, mazlumların, gençlerin, çocukların Peygamberi olan Habibi Kibriya Efendimizi kemali edeple yâd ediyorum. Milletimizin ve tüm Ümmeti Muhammed’in Mevlid Kandilini gönülden tebrik ediyorum.
Kaynak: TRT Haber