Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Önceki gün İdlib’de uğradıkları alçakça saldırı sonucu şehit olan 7 askerimize ve bir sivil personelimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum. Aynı saldırıda yaralanan 12 askerimiz ile bir sivil tercümanımıza da Rabbimden acil şifalar diliyorum.
Türkiye’nin Suriye’deki varlığı keyfekeder bir tercih veya basit çıkar hesapları sonucu ortaya çıkmadı. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç çatışmalardan uzak durmak için yıllarca sabrettik.
“Bu millet mazluma sırtını çevirmemiştir, çevirmeyecektir”
Vatanlarını korumak, canlarını ve namuslarını kurtarmak için mücadele eden Suriye halkına desteklerimizi sınırın Türkiye tarafında veriyoruz. Rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan 4 milyon Suriyeli kardeşimize kapılarımızı açmakta tereddüt etmedik. Bu millet tarihinin hiçbir döneminde yapmadığı gibi bugün de mazluma sırtını çevirmemiştir, çevirmeyecektir. Ancak 2015 yılından itibaren Suriye’deki kriz tamamen kontrolden çıktı.
“Bu tablo karşısında elimiz kolumuz bağlı kalacak değildi”
Durum; rejimin ve terör örgütlerinin sınırlarımızı taciz etmeye başladığı, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini doğrudan tehdit ettiği bir noktaya ulaştı. Rusya ile yaşadığımız ve bir provokasyon olarak kabul ettiğimiz, FETÖ’nün bizzat içinde olduğu uçak krizi, bizim açımızdan Suriye meselesini daha da karmaşık hale getirdi. Bu tablo karşısında elimiz kolumuz bağlı kalacak değildi.
“Adana Mutabakatının gereği olarak oradayız”
Suriye hükümetiyle 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı, Türkiye’ye gerektiğinde teröristleri takip etmek için Suriye topraklarında operasyon yürütme hakkı tanıdı.
Bu hakkın sınırının da terörist neredeyse oraya kadar uzandığını biliyor ve buna inanıyoruz. Bu çerçevede ilk olarak 2016 Ağustos’unda DEAŞ ve PKK/YPG’ye yönelik ilk operasyonumuz olan Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattık. Bu harekatta 3 binin üzerinde DEAŞ’lıyı imha ederek Cerablus ve El Bab bölgesini teröristlerden temizledik.
Bazıları, sizin Suriye topraklarında ne işiniz var? Sizi Suriye oraya davet etti mi? Diğerlerini davet etti. Dedi. ABD’yi de davet etmedi. Koalisyon güçlerini de davet etmedi. Sadece Rusya’yı davet etti ama bizim elimizde kapı gibi bir Adana Mutabakatı Anlaşması var ve biz bu anlaşmanın gereği olarak oradayız.
“Saldırı, Suriye’de yeni bir dönemin miladıdır”
İdlib’deki saldırı Suriye’de yeni bir dönemin miladıdır. Türk askerinin kanının aktığı bir yerde hiçbir şeyin aynı şekilde devam etmesine izin veremeyiz.
Nitekim anında yaptığımız operasyonla 76 kişiyi orada etkisiz hale getirdik. Fazlası var azı yok. Taraflardan biri uymayacaksa bu mutabakatlar neden yapılıyor. Rejim denilen kuklanın kendi ülkesinde herhangi bir karşılığı yokken suni solunumla yaşadığının farkında değil miyiz.
“Rejim çekilmezse Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde kalacak”
Mutabakatların ihlali anlamına gelecek hiçbir adıma göz yumulmayacak. İdlib’den sınırlarımıza doğru gelen kişi sayısı 1 milyona yaklaştı. Kimsenin böyle bir yükü omuzlarımıza yüklemeye hakkı yoktur. Rejimin bir an önce gözlem noktalarının gerisine çekilmesini dün akşam Putin ile yaptığım görüşmede belirttim. Eğer bu sürede çekilmezse Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde kalacaktır.
“Rejimin ihlalleri en mukabil şekilde cevaplandırılacak”
Rejim, nasıl muhalif grupların en küçük bir ihlaline, sivilleri de hedef alan ağır saldırılarla karşılık veriyorsa bundan sonra rejimin ihlalleri de askeri unsurlarına yönelik olarak mukabil şekilde cevaplandırılacaktır.
“Saldırıların aidiyetine bakılmaksızın misliyle cevaplandırılacaktır”
TSK’nın hava ve kara unsurları, tüm harekat bölgelerimizde ve İdlib’de serbestçe hareket edecekler ve gerektiğinde operasyon yürütecekler. Tel Rıfat bölgesi derhal teröristlerden temizlenerek Suriye halkının kontrolüne bırakılmalıdır.
Askerlerimize ve birlikte çalıştığımız dost unsurlara yapılan her saldırı kaynağın aidiyetine bakılmaksızın ve herhangi bir ikaz yapılmaksızın misliyle cevaplandırılacaktır. Madem İdlib bölgesindeki askerlerimizin güvenliği sağlanamıyor, öyleyse bunu bizzat yapma hakkımızı kullanmamıza kimse itiraz edemez.
“Putin’le tekrar bir araya geleceğiz”
Madem terör örgütü saldırıları garantör ülkeler tarafından durdurulamıyor, bizim bu işi bizzat yapmamız kaçınılmaz hale gelecektir.
Ekiplerimiz Suriye ve Libya konusunda görüşmeler yaptıktan sonra Putin’le tekrar bir araya geleceğiz.
“Suriye’de sadece Türkiye’nin varlığından rahatsızlık duyuluyor”
Suriye’de herkes var, elbette Türkiye’de var. Buna karşılık Suriye’de sadece Türkiye’nin varlığından rahatsızlık duyuluyor. Diğerlerinin sözü dahi edilmiyor. Bu rahatsızlığı da en çok da Suriye krizinin bugünlere gelmesine neden olanlar dile getiriyor. Onların derdi, ‘biz PYD, YPG’yi yani PKK’yı nasıl fazla silahlandırırız, öyle silahlandıralım ki bunlar Türkiye’ye karşı orada ayakta durabilsinler.’ Dertleri bu.
Türkiye’nin Suriye topraklarında sürekli kalmak gibi bir planı yoktur. Ne zaman ki ülkenin tamamını temsil eden bir yönetim gelir, terör örgütleri Suriye topraklarını terk eder, işte o zaman Türkiye’nin orada bir işi kalmaz.
Filistin ve Kudüs meselesi
Türkiye olarak hassasiyetle takip ettiğimiz bir diğer mesele Filistin ve Kudüs’tür. Açıklanan planın yegane hedefi, 70 yıldır aralıksız süren İsrail’in işgal, yıkım ve gasp politikalarına meşruiyet kazandırmaktır.
“ABD tehditler savuruyor”
Türkiye olarak Filistin’i işgal, Kudüs’ü gasp etme anlamına gelen bu planı hemen reddettik ve tepkimizi gösterdik. Şu anda ABD, gerek şahsıma, gerek istihbarat başkanıma yönelik tehditler savuruyor. Türkiye’deki bazı finans kuruluşlarını da tehdit altına alıyor. Ne yaparsanız yapın bunu kesinlikle başaramayacaksınız.
Filistinli kardeşlerimizin razı olmadığı bir plana asla destek vermeyeceğiz.
İlker Başbuğ’un açıklamaları
Özellikle kendi grubuma söylüyorum, burada parlamentonun hukukunu korumak üzere süratlen hepiniz dava açmalısınız. Bu boru göstermeye benzemez. Parlamentonun hukuku boru ile sindirilemez
Ayrıntılar geliyor…