Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen İlim Yayma Ödül Töreni’nde konuştu.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin akademik ödüllerinin verildiği, Mühendislik ve Doğa Bilimleri’nde Prof. Dr. Mehmet Zahmakıran’ı, Sosyal Bilimler’de Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu’nu, İlim Yayma Büyük Ödülü’nde ise Prof. Dr. Fikrettin Şahin’i tebrik etti.
“Her yeni duruma uygun yeni duruşlar, yeni yöntemler geliştirmemiz şart”
Erdoğan, kendilerine düşen şeyin, medeniyetin 3 tasavvurunu, kalb-i selimi, zevk-i selimi, akl-ı selimi kendi tarihlerinde, kendi geçmişlerinde aramak, bulmak ve yeniden yorumlayarak geleceğe taşımak olduğunu söyledi.
Hep aynı şeyleri yaparak her defasında farklı sonuçlar beklemenin akıl ve basiret sahiplerinin hiçbir zaman çözüm yolu olmadığını anlatan Erdoğan, “Dünyanın ve bizim karşı karşıya bulunduğumuz her yeni duruma uygun yeni duruşlar, yeni yöntemler geliştirmemiz şart. Bunu yaparken Türkiye’nin yaşadığı FETÖ tecrübesi ve halen medeniyet coğrafyasında şahit olduğumuz pek çok hadisenin bize verdiği mesajı doğru okumalıyız” diye konuştu.
“Kemaletle kemalat olmaz” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Medeniyetimizin ve kültürümüzün kendi dinamikleri içinde doğmayan tek gayesi ümmete, millete ve insanlığa hizmet olmayan hiçbir güç, hiçbir iktidar, hiçbir yapı bize iki asırdır hasretini çektiğimiz şahlanışı yaşatamaz. Kökleri sağlam olmayan ağaç, gövdeye sıkı sıkı bağlı olmayan dal, ona güçlü şekilde tutunmayan yaprak, varlığını sürdüremez. Mevlana Hazretlerinden ilhamla bir ayağımızı inancımıza, değerlerimize, kültürümüze sabitleyip diğeriyle tüm dünyayı, tüm evreni kucaklayacağız. Geçmişin acı tatlı tecrübelerinden ders alarak ihtişamlarından cesaret alarak istikbale odaklanacağız. Sadece sorunlara, sadece eksiklerimize değil, bunları çözecek dertlerimize şifa üretecek reçeteleri uygulamaya yoğunlaşacağız.”
“Yurt dışına giden bilim ve araştırma insanlarımızın göçü artık tersine dönmüş durumdadır”
Erdoğan, Türkiye olarak bu sürece öncülük etme görevinin hem tarihi hem de coğrafi olarak kendilerine düştüğünü dile getirerek, kendi tecrübelerinin bu konuda samimi olunması ve yeterli gayret gösterilmesi halinde çok kısa bir sürede önemli mesafeler katedilebileceğine işaret ettiğini söyledi.
Türkiye’nin son 17 yılının diğer alanlarla birlikte ilmi faaliyetlerde de adeta bir silkiniş, bir kabuğu kırma, bir yeniden diriliş dönemine girdiğinin ifadesi olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Hala yapmamız gereken çok iş var. Ama hamdolsun istikamet çizilmiş ve kutlu yürüyüş başlamıştır. Sayıları 250’yi bulan üniversitelerimiz, bilimsel araştırma faaliyeti yürüten kurumlarımız, özel sektörümüzün araştırma, geliştirme merkezleri harıl harıl çalışıyor. Eskiden yurt dışına giden bilim ve araştırma insanlarımızın göçü artık tersine dönmüş durumdadır. İlmi ve akademik bakımdan olgunlaşmış, kendi alanında çığır açıcı eserler vermiş pek çok vatandaşımız artık ülkemize ve milletimize minnet borcunu ödemek gayesiyle bu topraklara geri dönüyor. Uluslararası lider araştırmacılar programıyla TÜBİTAK’ımız son birkaç yıldır bu alanda gerçekten büyük çabalar sergiliyor. İnşallah önümüzdeki dönemde insan yetiştirmek için öğrenci ve akademisyen değişim programlarına daha fazla ağırlık vereceğiz.”
“Vaatten ziyade icraata bakıyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geride bıraktıkları hafta İsviçre ve Malezya’yı kapsayan 4 günlük seyahatinin olduğunu hatırlatarak, Cenevre’de BM öncülüğünde ilk kez düzenlenen Küresel Mülteci Forumu’na katılarak bu tarihi foruma eşbaşkanlık yaptığını anlattı.
Dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan, milli gelire oranla insani yardımlarda dünyanın en cömert ülkesi olarak Cenevre’de Türkiye’nin mazlumlara sahip çıkmak adına yaptığı çalışmaları anlattıklarını vurgulayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Her yıl milyonlarca insanı vatanlarını terk etmeye zorlayan sebepleri ve bunların çözüm yollarını muhataplarımızla paylaştık. Meselenin imkan kıtlığı olmadığını, vicdan ve empati eksikliği olduğunu foruma katılan herkese rakamlarla izah ettim. Suriye’nin kuzeyinde hayata geçirmeyi planladığımız güvenli şehirler gibi insani dramları hafifletecek, mültecilerin geri dönüş haklarını garanti edecek projelere ağırlık verilmesinin gerekliliğini ifade ettim. Ayrıca Suriye’de attığımız adımların önemini ve Suriyeli mültecilerin geri dönüşleriyle ilgili pozitif gelişmeleri anlatma fırsatı bulduk.
Foruma katılan ülkeler, dünyadaki mültecilerin yükünü paylaşma adına 7,5 milyar dolarlık bir taahhütte bulundu. 2 trilyon doların silahlanmaya ayrıldığı, bir trilyon doların ise lüks tüketime harcandığı bir dönemde bu rakam, elbette devede kulak misalidir. Avrupa’nın mülteci sınırlarının dışarıda tutulması için tahsis ettiği miktar bile forum kapsamında ayrılan miktarın katbekat üstündedir. Sembolik meblağlarla mültecilerin sıkıntılarına çözüm bulunamayacağı gayet açıktır. Daha önce yerine getirilmeyen sözlerin acısını çok çekmiş bir ülke olarak vaatten ziyade icraata bakıyoruz. Bundan sonraki aşamada alınan karaların takipçisi olup uygulamaya geçmesi için gayret göstereceğiz. Bilhassa Batılı zengin ülkelere artık denizin bittiğini, mülteci sorunundan kaçmalarının daha fazla mümkün olmadığını söylemeyi sürdüreceğiz.”
“Türkiye bu göç yükünü tek başına taşımayacaktır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda milli gelire oranla dünyada özellikle en az gelişmiş ülkelere en fazla desteği veren ülkelerde birinci sırayı Türkiye’nin aldığına dikkati çekerek, “Birileri sadece lafını yapıyor. OECD’in açıkladığı rakamlar ortada. Bir numara biziz” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin Suriye kaynaklı yeni bir göç dalgasını daha kaldıramayacağını anlatan Erdoğan, “4 milyon insanın yaşadığı İdlib’deki son katliamlar sebebiyle bu bölgede tekrar ciddi bir hareketlilik oluştu. Bombardımandan kaçan 80 binin üzerinde İdlibli kardeşimiz ülkemiz sınırlarına doğru göç etmeye başladı. Şayet İdlib halkına yönelik vahşet son bulmazsa bu sayı daha da artacaktır.
Böyle bir durumda Türkiye bu göç yükünü tek başına taşımayacaktır. Bizim maruz kalacağımız baskının olumsuz yansımaları, başta Yunanistan olmak üzere tüm Avrupalı ülkelerin de hissedeceği bir konu olacaktır. Bu durumda 18 Mart mutabakatından önce yaşanan sahnelerin tekrarlanması kaçınılmazdır. Biz Rusya nezdinde saldırıların son bulması için gereken her türlü çabayı gösteriyoruz, göstermeyi de sürdüreceğiz. Yarın bir heyeti Moskova’ya gönderiyoruz, görüşmeleri yapacaklar ve alınacak neticeye göre biz de atacağımız adımları belirleyeceğiz.”
Kaynak: AA