Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen yılın son kabine toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan toplantı, 2 saat 50 dakika sürdü.
“İdlib’deki sorun sadece Türkiye’nin sorunu değil”
İdlib’deki durum kritik bir şekilde devam ediyor. En son geçtiğimiz ağustos ayında bir ateşkes daha yapıldı, ancak son haftalarda rejim ihlallerinin arttığını görüyoruz. Dün bildiğiniz gibi bir heyetimiz Moskova’daydı, onlar da görüşmelerini yaptılar, orada bize önümüzdeki 24 saat içerisinde, yani şu anda içinde bulunduğumuz bu saatler içerisinde çatışmaların durdurulması, yani rejimin saldırılarının doldurulması konusunda bir çaba içerisinde olacaklarını ifade ettiler heyetimize. Saldırıların bir an önce durmasını, bunun yeni bir ateşkesle hayata geçirilmesini bekliyoruz. Aksi halde hem İdlib mutabakatı ihlal edilmiş olacak, hem İdlib’de yeni bir insani kriz ortaya çıkacak hem Türkiye’ye dönük yeni bir göç dalgası ortaya çıkacak hem de orada, rejimin girmesi halinde yeni sivil katliamlar yaşanacak. Muhataplarımıza mutabakatın, sivillerin korunması, siyasi sürecin hayata geçirilmesi için gerekli adımları atmalarını söylüyoruz. İdlib’deki sorun sadece Türkiye’nin sorunu değil, uluslararası bir sorundur.
“Terörle mücadele konusunda herkes ortak tavır içinde olmalı”
Barış Pınarı Harekatı bölgesinde terör örgütü PYD/YPG’nin saldırıları devam ediyor. Suriye’de savaş sona erecek ise terörle mücadele konusunda herkes ortak tavır içinde olmalı. Bazı Körfez ülkelerinin Mazlum Kobani ile görüşüp, Türkiye’ye karşı kullanma arayışında olduklarını görüyoruz, bunlar karşılıksız kalmayacak. ABD ve Rusya’nın YPG/PYD terör örgütüyle çeşitli ilişkilere girdiğini gözlemliyoruz. Sınırlarımıza dönük hareketlilik olursa karşısında dururuz.
“Hafter’e silah ve asker göndermek bu süreci sabote etmektir”
[Libya ile Doğu Akdeniz Mutabakatı] Libya’da meşru hükümeti hedef alan saldırılar devam ediyor. Hafter’e daha fazla silah göndermek, asker göndermek bu süreci sabote etmek demektir. Hafter’in bu saldırılarını derhal durdurması gerekiyor. Rusya dahil olmak üzere Hafter’e askeri desteğin verilmesi oradaki sürece katkı sunmamaktadır. Uluslararası toplum Hafter’e çok net mesaj vermeli. Hafter saldırılarını durdurmazsa çok daha kanlı bir iç savaşın yaşanması kaçınılmaz. Uluslararası toplumun tanıdığı meşru hükümetin yanında yer almaya, onları desteklemeye devam edeceğiz. Beklentimiz ve çabamız Libya’da çatışmaların bir an önce durması, ateşkesin BM çatısı altında derhal ilan edilmesi herkesin nisan ayındaki pozisyonuna geri dönmesi ve siyasi müzakere yolunun bir an önce açılmasıdır.
“Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi hesaba katmayan hiçbir plan hayata geçemez”
Libya halkını kendi başına bırakamayız. Anlaşmadan rahatsızlık duyanları görüyoruz. Üçüncü ülkelere tehdit teşkil etmeyen bir anlaşma yapıldı. Deniz yetki alanları konusunda Libya ile şeffaf bir anlaşma yaptık. Ulusal çıkarlarımızı teminat altına alıyoruz. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi hesaba katmayan hiçbir plan hayata geçemez.
“Sahada ve masada güçlü olmak Türkiye açısından bir tercih değil, zorunluluktur”
Türkiye Cumhuriyeti’nin dört bir tarafını güvence altına alacaksak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının barış, güven, huzur ve istikrar içinde yaşamasını teminat altına alacaksak, ki devlet olarak bizim önceliğimiz budur, bu güvenlik çemberini çok daha geniş bir ağda çizmek zorundayız. O yüzden Libya’da olup bitenler bizi ilgilendirir. Suriye’de olup bitenler, Irak’ta olup bitenler Balkanlar’da, İran’da, Afganistan’da, Kafkaslar’da yani çevremizde olup biten hadiselere bizim bigane kalmamız, duyarsız kalmamız elbette mümkün değil. Attığımız adımları da biz hiçbir zaman tek taraflı, emperyalist birtakım güdülerle, saiklerle atmıyoruz. Sürekli karşı tarafta görüşerek, eşit aktör muamelesi yaparak, kazan-kazan ilkesine dayalı ilişkiler geliştiriyoruz. Burada da sahada ve masada güçlü olmak Türkiye açısından bir tercih değil, bir zorunluluktur. Dolayısıyla Libya konusunu da bundan sonra biz yakın bir şekilde izlemeye devam edeceğiz. Suriye’deki gelişmeleri de yakın bir şekilde izlemeye devam edeceğiz. Umarız 2020 yılı hem bu çatışma bölgelerinde hem de geniş coğrafyamızda, Balkanlar’da Kafkaslar’da Kuzey Afrika’da İslam dünyasında ve bütün dünyada, barışın huzurun hakim olduğu bir yıl olur.
“Tezkere ihtiyacı doğabilir”
TBMM’de Libya Tezkeresiyle ilgili Meclis’te çalışma yürütülüyor. Tezkere ihtiyacı doğabilir, tezkere ihtiyaçlara göre şekillenecek. Libya hükümetinin ve halkının yanında olmanın gerektirdiği adımları atmaktan sarfınazar etmeyiz.
“Değerli Konut Vergisi’nde 1 yıllık erteleme söz konusu olabilir”
Değerli Konut Vergisi konusunda, Cumhurbaşkanı çalışma yapılması talimatı verdi, 1 yıllık erteleme söz konusu olabilir.
“Tehdit dili Türkiye’yi istemediği yönlere yöneltebilir”
[ABD’nin yaptırım kararları] Kimse Türkiye’yi yaptırım dili ile hizaya getirme çabasında olmasın. Tehdit dili Türkiye’yi istemediği yönlere yöneltebilir. Yaptırım diliyle, tehditlerle Türkiye’yi hizaya getirmek gibi beyhude çabanın içerisinde olmasınlar, kimseye yararı olmaz.
“Türkiye alternatifsiz değildir”
S-400’leri elinizden çıkarmadan size Patriot satmayız’ dediler. Böyle bir ön şartı bizim kabul etmemiz mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye alternatifsiz değildir. Nasıl enerji kaynaklarını çeşitlendirmek durumundaysa savunma sanayi ile ilgili kaynaklarını da çeşitlendirecektir. Bundan sonra da başka alternatiflere yönelebilir. Ama bu tür tehdit dilinin Türkiye’yi tam da yönelmesini istemedikleri yerlere iteceğini de bunların bilmesi gerekir. Ondan sonra da dönüp Türkiye’yi ‘Neden böyle yaptınız, niye oraya gittiniz, niye bu anlaşmayı yaptınız’ diye suçlamak için ellerinde hiçbir hakkın, tutanağın, gerekçenin olmayacağını da açıkça bilmeleri gerekiyor.
“Asgari ücrette jest açıklaması herkesin taleplerini karşılayacak”
Asgari ücrette Cumhurbaşkanımızın jest açıklaması, rakamın inmesi-çıkmasından ziyade ‘herkesin taleplerini karşılayacak bir orta yolun bulunması’ şeklinde anlamak daha isabetli olur. O konudaki çalışma devam ediyor.
“Kanal İstanbul Montrö anlaşmasını ortadan kaldıracak bir proje değildir”
Kanal İstanbul bir belediye projesi değil, devlet projesidir. Türkiye için bu yapılabilir bir projedir. İlgili kurumlar çalışmalarını sürdürüyor. Montrö’yü tartışmaya açmayız. Montrö Boğazlar Anlaşması, Türkiye’ye boğazlar konusunda tam yetki veren bir anlaşmadır. Bunun belli şartları var. Oradan geçişler, geçitler, geçirilen malzeme, askeri malzeme ile diğer teknik birtakım şeyler, malları saymıyorum. Bunlarla ilgili kurallara bağlanmış bir anlaşma var. Kanal İstanbul bu anlaşma kapsamında yapılacak bir projedir. Montrö anlaşmasını ortadan kaldıracak bir proje değildir. Boğazlar, Türkiye’nin yetkisi içerisinde Montrö Boğazlar Anlaşması çerçevesinde kontrolü yapılan bizim coğrafyamızın parçası olan bir yerdir. Kanal İstanbul’un statüsü de bundan farklı olmayacaktır.
“Rus tarafına üzerine düşeni yerine getirmesi çağrımızı yeniliyoruz”
Rusya’nın Haseke’de, YPG/PYD terör örgütü ile böyle bir angajmana girdiğiyle ilgili haberleri biz de gördük. Bunu Rus mevkidaşlarımıza da hemen ilettik. Fırat’ın doğusunda YPG/PYD’yi, anlaştığımız 30 kilometrelik o hattın dışına çıkarma dışındaki bütün faaliyetler ve angajmanlar, YPG ve PYD ile yapılan bütün angajmanlar, bir tür o terör örgütü ile iş birliği yapmaktır. Doğrudan ya da dolaylı olarak onlara destek vermektir. Bu konuda Rus tarafına üzerine düşeni yerine getirmesi çağrımızı tekrar yeniliyoruz.
Burada bu terör örgütünün ne amaçla hareket ettiği, bulunduğu bölgelerde neler yaptığı herkesin malumu. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği açısından bu terör örgütünü orada tamamen nötralize edilmesi gerekir. İlk planda 30 kilometrenin altına indirilmesi gerekiyor. YPG’nin amacının DEAŞ’la mücadele olmadığını, DEAŞ’ı kendine alan açmak için bir koz olarak kullandığını açık bir şekilde gördük, görüyoruz. Müttefiklerden beklentimiz de bu terör örgütüne yeni imkan ve fırsat alanları açacak her tür adımdan kaçınmalarıdır.
Kaynak: TRT Haber, AA