Uluslararası piyasalarda gözler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerin sonuçlarına ve ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanabilecek muhtemel gelişmelere çevrildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, işgal altındaki Suriye topraklarında olan Golan Tepeleri’ndeki İsrail egemenliğini ABD yönetiminin resmen tanımasını 22 Mart’ta sert bir dille eleştirmişti. Bunun ardından ise döviz kurlarında yaşanan büyük dalgalanma, Türkiye ekonomisinin geleceği hakkında endişeleri artırmıştı.
Merkez Bankası’nın swap kararı döviz kurundaki artışı geçici olarak frenlemede başarılı olsa da, ekonominin karşı karşıya olduğu yapısal sorunlar, özel sektörün büyük miktardaki dış borcu, hükümetin yerel seçimler sonrasında atmayı planladığı adımların önemini artırıyor.
Ekonomi çevreleri, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 8 Nisan’da açıklayacağı yol haritasını merakla beklerken, piyasaların özellikle ABD-Türkiye ilişkileri konusunda büyük hassasiyet gösterdiği, burada yaşanabilecek gelişmelerin gelecek haftalarda ekonomi üzerinde belirleyici olabileceği kaydediliyor.
Türk hükümetinin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alma planı, ABD başta olmak üzere Türkiye’nin tüm Batılı müttefikleri tarafından eleştiriliyor ve bu girişimin NATO’ya ve müttefiklik ilişkilerine zarar vereceği belirtiliyor.
ABD yönetimi, Türk hükümetinin S-400 alımından vazgeçmesini istiyor, aksi takdirde Türkiye’nin NATO’nun ortak hava savunma sisteminin dışında kalabileceği uyarısında bulunuyor.
Türkiye’ye S-400 yerine Patriot füze savunma sistemi almasını öneren Trump yönetimi, bu konuda tercih için Mart ayı sonuna kadar süre tanımış durumda.
ABD Yönetimi, Ankara’nın Rus füze savunma sistemi almakta ısrar etmesi halinde 100 adet F-35 savaş uçağının Türkiye’ye teslim edilmeyeceği, Türkiye’nin bu uçakların üretiminde üstlendiği rolün gözden geçirileceği ve ABD’nin yaptırım uyguladığı Rusya’dan savunma sanayi ürünleri alması nedeniyle de Türkiye’ye yaptırım uygulanabileceği mesajını veriyor.
Konunun önümüzdeki hafta ABD’de yapılacak NATO dışişleri bakanları toplantısında da gündeme gelmesi bekleniyor.
Türkiye’nin, PKK’nın uzantısı olduğu gerekçesiyle terör örgütü olarak gördüğü, ABD’nin ise müttefik olarak tanımladığı YPG, Ankara-Washington hattında gerilime yol açan en önemli gündem maddesi olmayı sürdürüyor.
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinden YPG’nin tasfiyesini ve kendi kontrolü altında bir güvenli bölge inşa etmeyi istiyor.
YPG’yi IŞİD’in tasfiye edilmesinde en etkin güç olarak gören ABD ise Türkiye’den bu güce zarar verecek herhangi bir askeri hamle yapılmayacağı yönünde güvence istiyor.
ABD Başkanı Donald Trump, askerlerini Suriye’den çekme kararını açıkladığı süreçte, “Türkiye Kürtleri vurmaya kalkarsa ekonomik olarak onları mahvederiz” ifadelerine yer verdiği bir açıklama yapmış, bu ifadeleri büyük tartışmalara yol açmıştı.
Türkiye ekonomisini etkileyen bir diğer dış politika başlığını ise Trump’ın İran ile nükleer anlaşmadan çekilme kararından sonra devreye soktuğu İran yaptırımları oluşturuyor.
Enerjide neredeyse bütünüyle dışa bağımlı olan Türkiye için İran önemli bir tedarikçi ülke konumunda.
ABD’nin altı aylığına yaptırımlardan muaf tuttuğu ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor, ancak muafiyet süresi eğer uzatılmazsa Mayıs ayında doluyor.
Ayrıca geçtiğimiz günlerde aralarında Türkiye’den bir şirketin de olduğu firmalara ve kişilere yaptırım kararı alan ABD yönetimi Ankara’ya “yaptırımlar agresif bir şekilde uygulanmalı” mesajını verdi.
Önümüzdeki süreçte ABD’nin bu konuda Ankara üzerindeki baskısını artırabileceği belirtiliyor.
ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının delinmesinde rol aldığı gerekçesiyle Halkbank’a para cezası verilmesi gündemde kalmayı sürdürüyor.
İtirafçı tanık Rıza Sarraf ile birlikte Halkbank’ın eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla da New York’ta ambargoyu delme ve kara para aklama suçlamasıyla yargılanmış, Atilla davada 32 ay hapse mahkûm edilmişti.
Sarraf, dava sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bilgisi dahilinde, yaptırımları delmek için Türk hükümet üyelerine rüşvet verdiğini iddia etmiş, Erdoğan ise bu davayı hükümetine yönelik bir saldırı olarak nitelendirmişti.
Washington’da Halkbank’a verilecek para cezası konusundaki değerlendirme sürüyor.
Ankara-Washington hattında gerilime yol açan bir diğer başlık da ABD Başkanı Trump’ın, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki egemenlik iddiasını tanıması oldu. Bu karara en sert tepkiyi gösteren liderlerden biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.
Erdoğan, “Trump, kimin arazisini İsrail’e veriyorsun! BM kararına göre orası Suriye toprağı. Ali kıran baş kesen… Var mı böyle bir şey?” diye sert çıktı ve ABD Başkanı Trump’ı, Golan Tepeleri’ni “İsrail’e peşkeş çekmeye” kalkışmakla suçladı.
Ankara’nın Almanya gibi önemli dış ticaret ortakları ve diğer Avrupa ülkeleriyle ilişkileri de zorlu bir süreçten geçmeye devam ediyor.
Geçen yılın sonunda ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde adımlar atılsa da, henüz somut bir ilerleme sağlanabilmiş değil.
AB başkentleri, Türkiye’den yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, basın özgürlüğü gibi alanlarda adım beklerken, bu beklentilerine şu ana kadar karşılık bulamadı.
Aralarında Alman gazetecilerin de bulunduğu yabancı basın mensuplarının bir bölümüne Türkiye’de görev yapmaları için gerekli olan basın akreditasyonlarının verilmemesi hem Ankara-Berlin hattında hem de diğer AB başkentlerinde büyük rahatsızlık yaratmıştı. Çözüm için görüşmeler sürüyor.
Öte yandan geçen aylarda, Alman ve Avrupalı yatırımcıları ülkeye çekebilmek için yoğun temaslar yürüten Türkiye, bu konuda da arzu ettiği sonuca henüz ulaşamadı.
Avrupalı yatırımcılar, bu konuda adım atmak için, öncelikle yargı bağımsızlığının güçlenmesini, yapısal reformların hayata geçirilmesini bekliyor. Alman iş çevreleri, Gümrük Birliği’nin uygulanmasında yaşanan sorunların da devam ettiğini ifade ediyorlar.