Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal, Bahreyn’in başkenti Manama’da düzenlenen, “Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS) Manama Diyaloğu” konferansında “Orta Doğu’da çatışma ve istikrar” konulu oturumda konuştu.
Uluslararası toplumun Suriye konusuna baştan bu yana dahil olduğunu belirten Önal, bir dönem 60’ın üzerinde ülkenin yer aldığı Suriye’nin Dostları Grubu’nun olduğunu, şimdi ise Astana ve “küçük grup” platformlarının Suriye krizine çözüm arayışını sürdürdüğünü hatırlattı. Önal, “Bu krizin devam etmesinde ve daha da büyük bir soruna dönüşmesinde uluslararası toplumca ortaya konan ancak birbiriyle bağdaşmayan hedefler ve kullanılan araçlar, başka bir deyişle, teori ve sahadaki eylemin birbirine uymaması da etkili olmuştur” diye konuştu.
Her çeşit bölgesel soruna uygulanacak tek bir çözüm yolu olmadığını vurgulayan Önal, sorunların yerinde ve bölgesel yollarla halledilmesi gerektiğini, yaptırım uygulama gibi yöntemlerin ise işe yaramayacağını ifade etti.
“Astana, Suriye için BM öncülüğünde yürütülen sürece değer kattı”
Astana sürecinin, Suriye’de iki farklı tarafı destekleyenleri bir araya getiren bir platform olduğunu söyleyen Önal, Türkiye ile Rusya ve İran’ın Suriye’de farklı tarafları desteklese de belli noktalarda aynı görüşü paylaştıklarını anlattı.
Önal, “Bunlardan ilki, Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının korunmasıdır. İkincisi, sorunlara askeri bir çözüm bulunamayacağıdır. Üçüncüsü ise terörün her türü ve tezahürü ile mücadele konusudur” şeklinde konuştu.
Astana formatının bazı Batı ülkelerince eleştirildiğini ancak şimdiye kadar Astana’da temel alt paydalarda buluşan 3 ülkenin çabalarının Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde Cenevre’de yürütülen sürece önemli katma değer sağladığını vurgulayan Önal, “Eğer Suriye’deki rejim muhalefetle aynı masaya oturmayı ve BM Güvenlik Konseyinin 2254 nolu kararına uygun şekilde siyasi sürecin belirlenmesine ilişkin müzakere etmeyi kabul etmişse, bu büyük oranda Astana çerçevesindeki çalışmalar sayesinde olmuştur” dedi.
“Türkiye’nin Suriye ile ilgili tüm süreçlerde yer alması doğaldır”
Türkiye’nin Suriye politikasının çok yönlü olduğunu dile getiren Önal, Suriye ile en uzun sınırı paylaştığını ve Suriye’de yaşananların olumsuz etkisini hızla ve doğrudan gördüğünü hatırlattı.
Önal, şöyle devam etti:
“Türkiye’deki Suriyelilerin sayısı 3,6 milyonu buldu. Kriz, dokuzuncu yılında ve şimdiye kadar milli bütçemizden yaklaşık 40 milyar doları Suriyelilerin barınması, gıda, sağlık ve eğitimleri için harcadık. Sadece Türkiye’de yaklaşık yarım milyon Suriyeli çocuk dünyaya geldi. Onlara bakmak bizim sorumluluğumuz. Yani Türkiye’nin Suriye’deki ihtilafa uygulanabilir ve kalıcı bir çözüm yolu bulunmasıyla ilgili tüm çaba ve süreçlerde yer alması doğaldır.”
“NATO müttefiklerimizden dayanışma bekliyoruz”
Suriye’deki ihtilafın, sınırından gelen tehditler nedeniyle Türkiye için bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu vurgulayan Önal, Türkiye’nin NATO’nun en sadık ve önemli üyelerinden biri olduğunun altını çizdi.
Önal, Türkiye’nin NATO kapsamındaki taahhütlerini ve sorumluluklarını yerine getirdiğini de ifade ederek, “NATO bünyesindeki müttefik dayanışmasını göz önünde tutarak, bu çerçevede müttefiklerimizden aynı dayanışmayı bizim için de göstermesini bekliyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı hakkında değerlendirmeler yapılırken “yerel bir müttefikin terk edildiğinden” bahsedildiğine dikkat çeken Önal, “Bu yorumlara bizim açımızdan bakıldığında ortaya çıkan resim ise şöyledir: Terörist bir örgütten devşirilmiş yerel bir ortak için, zamanla sınanmış bir NATO müttefikinin terk edilmesi söz konusudur” görüşünü paylaştı.
Önal, Suriye’de bir terör devleti kurulmasının hedeflendiğine ve bunun Türkiye’ye yönelik oluşturacağı ulusal güvenlik tehdidine vurgu yaparak, Türkiye’nin teröristlerin bu amacını bozmaya çalışırken NATO müttefiklerinden dayanışma beklediğine işaret etti.
“Türkiye’nin yaptığı Suriye’nin ulusal bütünlüğünü korumaya yöneliktir”
Bazı Arap ülkelerinin, Barış Pınarı Harekatı’nın, Suriye’nin toprak bütünlüğüne halel getirildiği gerekçesiyle karşı çıktığını beyan ettiğine de dikkat çeken Önal, “Oysa Türkiye’nin asıl yaptığı bu ülkenin ulusal bütünlüğünü korumaya yöneliktir. Biz orada kalıcı değiliz, oradaki varlığımız geçicidir. Amacımız, terörist örgütün gündemini bozmak ve toplumun her kesiminden meşru katılımla siyasi sürecin yürütülmesinin yolunu açmak” ifadelerini kullandı.
Bölgedeki gelişmelere Rusya’nın dahil olmasına ilişkin bir soru üzerine Önal, Rusya’nın bölgedeki aktörlerden biri olduğunu belirterek Rusya ile bölgesel konularda temasta kalmanın, Suriye’deki siyasi sürecin başlamasında olduğu gibi olumlu sonuçları bulunduğunu söyledi.
“Türkiye’nin mi NATO’ya, yoksa NATO’nun mu Türkiye’ye daha fazla ihtiyacı olduğu” yönündeki bir soruyu da yanıtlayan Önal, “Yanıt, NATO’nun sloganındadır: ‘Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için.’ Biz bu anlayışa bağlıyız” dedi.
Önal, terörle mücadele konusunda neden Suriye rejimiyle hareket edilmediği şeklindeki bir soruya ise, “Astana süreci kapsamında Suriye rejimi ile dolaylı temas halindeyiz. Ancak ortada birçok uyuşmazlık var. Öncelikle Suriye rejiminin muhatap alınabilmesi için onların BM Güvenlik Konseyinin 2254 nolu kararına uygun şekilde belirlenen siyasi sürece ilişkin yol haritasına uyması gerekir” yanıtını verdi.
Kaynak: AA