AB’nin bir nevi yürütme organı görevini üstlenen Komisyon’un son 5 yıldır başkanlığını yürüten Lüksemburglu Jean-Claude Juncker, geride daha çok başarısızlıklarla anılacağı bir miras bıraktı.
AB Komisyonu Başkanlığına 1 Kasım 2014’te başlayan Juncker, görevi 1 Aralık 2019’da halefi Ursula von der Leyen’e bırakacak.
Deneyimli bürokrat
1954 Lüksemburg doğumlu Juncker, 1989-2009 yılları arasında ülkesinin Maliye Bakanlığı görevini yürüttükten sonra, 1995-2013 döneminde de 19 yıllık bir başbakanlık serüvenine imza attı.
2005-2013 yılları arasında Euro Grubu Başkanlığını yürüten Juncker, Brüksel kulislerinin en kıdemli bürokratlarından biri olarak ön plana çıkıyor.
Beklenen başarıyı sağlayamadı
Uzun yıllar kamu sektöründe dirsek çürüten Juncker’den Komisyon Başkanlığı için beklenti de bir hayli yüksek oldu.
Uluslararası basın ve diplomatik erkan Juncker’i, Avrupa’yı içinde bulunduğu ekonomik durağanlık ve siyasi etkisizlik havasından kurtaracak “son şans” olarak lanse etti.
Ancak Juncker’in 5 yıllık siyasi ve ekonomik icraatları beklentileri karşılamadı.
AB siyasi belirsizliğe sürüklendi
Juncker döneminde AB genişlemenin aksine küçülme eğilimine girdi. İngiltere’nin birlikten ayrılma kararı almasının ardından AB derin bir belirsizlik ve istikrarsızlık dönemine sürüklendi.
Juncker Komisyonunun uyguladığı göç politikaları da büyük başarısızlık olarak nitelendirildi. AB Komisyonu, göçe karşı kapılarını kapatan ve duvarlar ören üyelere karşı sessiz kalırken, bir avuç sığınmacıyı da üye ülkelere yerleştirme konusunda başarısız oldu.
“AB’yi küresel aktör yapalım” vaadiyle yola çıkan Juncker, tartışmalı politikalarıyla bir nevi birliğin uluslararası alanda etkisinin azalmasına neden oldu.
Ekonomide ortalama performans
Diğer yandan Juncker, ekonomik alanda siyasi faaliyetlerinin aksine daha olumlu bir tablo çizdi.
Juncker, istihdam, yatırımların artırılması, yeni ticaret anlaşmalarının yapılması Yunanistan’ın ekonomik krizinin aşılması gibi başlıklarda etkili politikalar yürüttü.
Ancak Komisyon Başkanı, ABD ile ticari ilişkilerde sınıfta kaldı. Çin’le ekonomik ilişiklerde de 5G iletişim teknolojisi alanında tutum belirleyemeyen Juncker, Pekin yönetimini adil ticaret yapmamakla suçladı.
Tusk döneminde AB’de ayrım derinleşti
Görevini dün Charles Michel’e devreden Tusk, AB Konseyi başkanlığı koltuğunda oturduğu süre boyunca vasat bir performans sergiledi.
Doğu’daki Macaristan ve Polonya gibi ülkelerin başını çektiği “Göçmen karşıtı ve sağcı” bloğa, İtalya’nın da eklenmesiyle birlik içindeki görüş ayrılıkları derinleşti. Tusk, adeta bir kimlik krizi yaşayan AB gemisini limana ulaştırma konusunda yetersiz kaldı.
Doğu Avrupa ülkeleri, Fransa, Hollanda ve Almanya yönetimlerini AB’nin kaymağını yemekle suçlarken, Batı ülkeleri ise karşı tarafı “hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve göç politikaları” dolayısıyla eleştirdi.
Tusk ise bu ayrışmanın derinleşmesini engelleyemedi.
Twitter diplomasisi yürüttü
Tusk, görev süresi boyunca sosyal medyayı aktif kullanan bir lider profili çizdi.
Twitter’daki çıkışlarıyla gündeme gelen Tusk’ın hafızalarda yer edinen paylaşımı Brexit konusunda oldu.
“Makul herhangi bir planları olmadan İngiltere’nin AB’den ayrılmasını (Brexit) destekleyenler, ‘cehennemde özel bir yeri’ hak ediyor.” ifadesini kullanan Tusk, bu paylaşımıyla İngiltere’yi çalkalamıştı.
Tusk, kimi zaman sosyal medya hesabından ABD Başkanı Donald Trump’ı da eleştirmeyi ihmal etmedi.
Trump’ın “Ticari açıdan AB’nin bize ve çalışanlarımıza çok zararları oldu.” ifadelerine Tusk, “İnsanlar şöyle düşünebilir, böyle müttefiğin varken düşmana ne hacet?” diyerek tepkisini dile getirmişti.
Ülkesinde popülaritesi düşük
Tusk, anketlere göre ülkesi Polonya’da pek zemin bulabilmiş bir siyasetçi değil.
Tusk’ın başbakanlığı dönemine, hükümet üyelerinin skandalları, 2010’da dönemin Polonya Cumhurbaşkanı ve diğer ülke görevlilerini taşıyan uçağın yaptığı kazanın aydınlatılamaması ve emeklilik yaşının yükseltilmesi gibi konular damga vurmuştu.
2007-2014 yıllarında başbakanlık koltuğuna oturmuş olan Tusk, 2020’deki genel seçimlerde aday olmayacağını açıklamıştı.
Tusk, siyasi kariyerini Avrupa Halk Partisi (EPP) başkanı olarak devam ettirecek.
İngilizcesinin zayıf olduğu iddiası
Göreve geldiği dönemde Tusk’a ilişkin uluslararası medyada Fransızca bilmediği, İngilizcesinin ise zayıf olduğu iddiaları gündeme gelmişti.
Öte yandan, Tusk’ın göreve başlamasıyla yoğun İngilizce dersleri aldığı da medyaya yansıyan bir başka detaydı.
Tusk liderliğindeki AB’nin taraflı Türkiye tutumu
Tusk döneminde AB-Türkiye ilişkilerinde ivme kaybı yaşandı. Her ne kadar Türkiye’nin katılımıyla bir takım zirveler düzenlense de Tusk liderliğindeki AB çifte standartlı tutumunu sürdürdü ve Türkiye’deki siyasi gelişmeleri taraflı yorumladı.
Kaynak: AA