Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Sekreteri Halil Hızal, Bakanlar Kurulu’nun ihracata yönelik iş yerlerine izin kararına dikkat çekerek, “Umarız bu karar bilimsel doğrular temelinde alınmıştır, yoksa bunun faturası daha ağır olur ve bunu toplum olarak hepimiz öderiz” dedi
Hızal yaptığı yazılı açıklamada, virüs nedeniyle, özellikle sağlık ve ekonomi alanında kritik dönemden geçildiğini belirterek, “Sağlıkla ilgili krizi bugüne kadar iyi yönetemeyen hükümetin, ekonomik anlamda da adaletten yoksun kararlar aldığını, bunun da hem ülke, hem de toplumun geleceği açısından düşündürücü olduğunu” savundu.
Hızal Bakanlar Kurulu’nun dün, ihracata yönelik iş yerlerine izin kararı aldığını belirterek, “Hükümet yarından itibaren açılım sürecini başlatma kararı almıştır. Pek tabii ki hepimizin beklentisi erken zamanda normalleşme sürecine dönmektir, ancak umarız bu karar bilimsel doğrular temelinde alınmıştır, yoksa bunun faturası daha ağır olur ve bunu toplum olarak hepimiz öderiz” dedi.
Hızal, “Başından beri alınacak kararların bilimsel temele dayandırılması gerekliliğini ısrarla vurgulamaktayız. Açılım konusunda bu çok daha önemlidir. Uzmanlardan oluşan bilim kurulu kriterleri belirlemeli, açılımlar da doğru zamanda, doğru önlemler alınarak ve gerekli eğitimler verilerek başlatılmalıdır. Hükümetin de açılım kararını bu anlayışla aldığına inanmak isteriz.” ifadelerini kullandı.
Yeni sürecin titizlikle ve hatasız yürütülmesi gerektiğini, ancak hükümetin virüsün başladığı günden itibaren gösterdiği performansın iç açıcı, dahası güven verici olmadığını ileri süren Hızal, “Bir ayı aşkın bir zamandır tek kriz masası oluşturamayan, söylem birliği ve ortak akılla hareket edemeyen, dahası birbirleri ile çelişen hükümet ortakları bugüne dek topluma güven vermek bir yana, kriz nasıl yönetilemez onun örneğini sergilediler. Bu gerçeklik de önümüzdeki döneme dair endişelerimizi artırmaktadır” görüşünü ifade etti.
Hükümetin açıkladığı ekonomik tedbir paketinin adaletsiz olduğunu savunan Hızal, Resmi Gazete’de yayımlanan Yerel İşgücü İstihdamının Desteklenmesi Tüzüğü’nün de bunun ispatı olduğunu ileri sürdü.
Özel sektöre maaş desteği kapsamındaki tüzüğün tam bir hayal kırıklığı olduğunu belirten Hızal, sektörler arasındaki ayırımın hangi kriterlere göre yapıldığının açıklanması gerektiğini kaydetti.
Gelirleri neredeyse sıfırlanmasına rağmen, risk altında çalışmaya devam ederek toplumun bilgiye ulaşmasını sağlayan özel medyanın kapsam dışı bırakılmasının hem basın emekçilerine, hem da toplumun haber alma hakkına darbe niteliğinde olduğunu belirten Hızal, ayrıca ‘işyerlerinizi kapatacaksınız’ denilen birçok iş kolundaki emekçinin de bu haktan yararlanamayacak olmasının adaletsiz bir yaklaşım olduğunu ifade etti.