İdlib, İdlib, İdlib…
Esed rejimi, kapıları zorluyor, stratejik ilçeleri ele geçiriyor ve bunu sivilleri öldürerek yapıyor.
Rejim saldırıları boyunca gittiğim, her gittiğimde daha yıkık bir manzarayla karşılaştığım ilçe: Maaret el Numan…
İdlib kent merkezinin 33 kilometre güneyinde, M5 adı verilen Şam-Halep yolu üzerinde stratejik önemde. Rejim, Rus üssünün bulunduğu Lazkiye’ye Halep’ten tek otoyol üzerinden ulaşmak için bu kontrolü sağlamak istiyor. Cephe hattına da çok yakın.
Öyle ki rejimin en çok kana buladığı yer.
Neydi amaç: Terörle mücadele.
Bu mücadele yalanıyla ilerleyen rejimin asıl amacı, İdlib ve çevresini kontrol altına almak. İlk aşamada İdlib ve güneyini yıkıma uğratan rejim güçleri, Halep’in batısı ve güneyinde de bir operasyon başlattı. M4 ve M5 otoyolu üzerindeki hakimiyeti güney hattında ilerletirken, kuzey hattında da eş zamanlı ilerledi. Savaş uçakları, varil bombaları, havanlar…
Havadan ve karadan ölüm yağdıran rejim, bu emeline sivillere korku salarak ulaşmak istiyor. Canını kurtarmak isteyen İdlibliler, rejimin saldırılarından köşe bucak kaçıyor.
İşte bu emele ulaşmak, o ticaret yolunu kontrol altında tutabilmek için Maaret el Numan kilit ilçe.
Temmuz ayında ilk kez ayak bastığım ilçede o zaman hala bir hayat belirtisi vardı. Ara ara yıkık binaların içinde yaşayan, dükkanının başında duran insanlar vardı hala. Elbette savaş uçaklarının gölgesinde… Bir su deposu vardı, 150 bin sivilin su ihtiyacını karşılayan; vuruldu. Bir ekmek fırını, ekmek sırasında bekleyen çocuklarla birlikte yok edildi. Sivillere çıkış yolu bırakmamak için yaşam damarları bir bir kesiliyordu.
Vazgeçmemek için çok uğraştılar. Nasıl ve nereye gitsinler evleri, ekmek kapıları, umutları buradayken…
Aralık ayında saldırılar yoğunlaştı. Havadan vuran rejim güçleri karadan da köy köy ilerliyordu. Ve 2 Aralık 2019’da, bir pazar yeri kana bulandı. İlçenin en büyük ve en kalabalık pazarı… Elinde şekeri olan çocuklar, 13 sivil yaşamını yitirdi.
Bu saldırının ardından ilçedeydik. Yıkılan dükkanlarını onaran, kapısının önünü süpüren esnaf yeniden ayağa kalkmak için uyandı. Hala bir umut vardı onlar için.
Rejim durmadı. O siviller bölgeden ayrılana kadar ilçeyi kana bulamaya devam edecekti. Öyle de oldu. Maaret el Numan’dan kaçan binlerce sivil, Türkiye sınırı yakınında nispeten güvenli yeni bir hayat kurmak için yollara düştü.
12 Ocak 2020: Ateşkes
Hava saldırıları durmuş ancak rejim kara saldırılarını sürdürüyordu. Maaret el Numan’a bir kez daha girdik. ‘’Hayalet ilçe’’ Maaret el Numan’ın ta kendisiydi. Ses yok, insan yok, sağım yıkık solum enkaz. Kediler sarmış dört bir tarafı. Yani o umut kırıntısı bile kalmamış. Konuşurken sesim yankılandı. Bilmediğim bir gezegene tek başına atılmış gibi hissettim. O sessizliği top sesleri bozdu. Hedefte biz vardık; TRT World ekibinden Yasin Eken, Mehmet Faruk Yüce ve kameraman arkadaşım Bülent Serin. Ateşkes süreci ve sokakta bir tek biz vardık. Kime yönelik bu saldırı? Bir süre saklandık. İnsansız hava araçları (İHA) görüntü alıyordu. Zaten İHA’nın gelmesinden 20 dakika sonra saldırı başladı. 7 havan… En uzağı 100 metre ötemize düştü. Ateşkes ihlalinin belgesiydi bu ve biz bu zulmü sesimiz kısılıncaya kadar anlatmaya niyetliydik.
Ateşkes 3 gün sürdü. İdlib şehir merkezi dahil sivil yerleşimler havadan ve karadan ateşe tutuldu. Cephe hatları güçlendirildi. İdlib gerginliği azaltma bölgesi sınırları içinde kalan Halep’in batısı ve güney kırsalı da ateş çemberinin içinde kaldı. 24 Ocak’tan bu yana 21 yerleşim yerini ele geçirdi. Öyle ki Maaret el Numan düştü. Rejim askerleri ilçe merkezine giriş yaptı. Rejim, kanlı emeline bir adım daha yaklaştı. Bir sonraki hedef yine bombardımandan en çok etkilenen M4 ve M5 otoyolu üzerindeki Han el Subul ve Serakib.
O emel gerçekleşirken ne mi oldu? Yüzlerce sivil öldü. Son 2 ayda 390 bin sivil, saldırılardan kaçmak zorunda kaldı. Şarj aleti prizde, bir annenin tenceredeki yemeği sobanın üzerinde kaldı, küçük bir kız çocuğunun bebeği kanlar içinde…
Can havliyle binlercesi ailesini alıp yollara düştü, yaşamak için yer arıyor.
Gazeteciler için tarihe tanıklık etmek iyi de o tarih bir milletin yok oluşunu, çocukların, insanların katledilişini yazıyorsa zulüm oluyor.