Videokonferans yöntemiyle Doç. Dr. Murat Yeşiltaş’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele, Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Murat Salim Esenli, İtalya’nın eski Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, İtalyan yazar Doç. Dr. Valeria Giannotta ve Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes katıldı.
Büyükelçi Esenli, Avrupa’da Türkiye ile ilgili bir mesele gündeme geldiğinde, konunun geçmişi göz ardı edilerek yeni bir hadiseymiş gibi yaklaşıldığını ve tüm olumsuz yönlerin Türkiye’ye yüklendiğini ifade etti.
“İtalya ile Türkiye arasındaki ilişkiler yüzyıllara dayanıyor. Ayrıca İtalya’nın denizcilik konularında belli bir tecrübesi söz konusu. Bu nedenle İtalya’nın, Doğu Akdeniz konusundaki gelişmelere gösterdiği yapıcı yaklaşımdan son derece mutluyum.” diyen Esenli, İtalya’nın bu pozisyonunu sürdürmesini beklediklerini söyledi.
Yunanistan’ın İtalya ile 7 Haziran 2020’de imzaladığı münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırma anlaşmasının uzun yıllardan sonra gündeme geldiğine dikkati çeken Esenli, “Yunanistan, Türkiye ile ilgili yaşadığı durumdan ötürü bu anlaşmanın imzalanmasını hızlandırmak istedi. Bu anlaşmada, Yunanistan’ın kabul ettiği unsurlar, esasen Türkiye’nin yıllardır savunduğu uluslararası hukuk ilkeleri ve içtihatlarıyla örtüşmektedir.” dedi.
Esenli, Avrupa Birliği’nin (AB) yapıcı bir rol oynaması gerektiğini ifade ederek, Türkiye’nin ön koşulsuz diyalog ve müzakereye açık olduğunu vurguladı.
Eski Büyükelçi Marsili
İtalya’nın eski Ankara Büyükelçisi Marsili de “Türkiye, Libya ve Doğu Akdeniz’de izlediği iddialı politika yüzünden Avrupa medyasında yoğun şekilde eleştiriliyor. Bu eleştiriler, doğru mu yanlış mı? Bence önemli olan bu politikanın gerekçesini anlamaktır.” diye konuştu.
Marsili, Libya konusunda Türkiye ile İtalya’nın çıkarlarının örtüştüğünü belirterek, iki ülkenin bu alanda iş birliklerini derinleştirmesi gerektiğini söyledi.
Doğu Akdeniz’deki durumun karışık olduğunu, bazı şeylerin iyi anlaşılması gerektiğini vurgulayan Marsili, “Sadece bu hükümet için değil, Türkiye’de hiçbir hükümetin, Yunanistan’ın deniz yetki alanlarının Ege adalarından başladığına dair iddia ve talepleri kabul etmesi mümkün değil. Bu, Türkiye’nin denizde herhangi bir aktivite yapmasını engelliyor. Samimiyetle bu kabul edilemez.” dedi.
Marsili, “Yunanistan, İtalya ile 1947’de yapılan Paris Barış Anlaşması’na aykırı olarak Oniki Ada grubunu geçen yıllarda silahlandırmıştır.” ifadesini kullandı.
GKRY’nin Kıbrıs meselesi çözülmeden AB’ye üye olarak alınmasının “büyük hata” olduğunu söyleyen Marsili, bunu Ankara’da görev yaptığı 2004 yılında da sık sık dile getirdiğini belirtti.
Marsili, mevcut durumda Yunanistan ve GKRY’nin AB üyesi, AB’nin de belli bir tutuma sahip olması nedeniyle sorunun çözümüne yönelik girişimlerde Avrupa Birliği’ndense NATO’nun daha tarafsız bir rol oynayabileceğini ifade etti.
“Sorunların temelinde Kıbrıs meselesi var”
Giannotta da Doğu Akdeniz’deki sorunların temelinde Kıbrıs meselesinin olduğunu belirterek, “GKRY’nin adanın bölünmüşlüğüne çözüm bulunmadan AB’ye tam üye olmasıyla yapılan tarihi hata, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde ve bazı üye ülkelerle ilişkilerinde bir çıkmaza yol açtı. Adanın etrafında hidrokarbon kaynaklarının keşfedilmesiyle sorun daha geniş bir alana yayıldı.” dedi.
Yunanistan ve GKRY’nin, İsrail, Mısır ve bazı AB ülkelerini yanlarına alarak Türkiye’yi izole etmeye yönelik politikalarına Türkiye’nin, Libya ve Doğu Akdeniz’de izlediği tutumla karşılık verdiğini ve kendisine yönelik tecrit politikasını kabul etmeyeceğini ortaya koyduğunu vurgulayan Giannotta, şöyle devam etti:
“Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 10 Eylül’deki Med-7 Zirvesi’nde ‘Türkiye’nin artık Akdeniz’de bir ortak olmadığı’ yönündeki açıklaması derin bir körlüğün ve ön yargılı bir yaklaşımın işareti. Büyük hayal kırıklığı duydum. Çünkü Türkiye, bir Akdeniz ülkesidir ve bölgede önemli bir rolü ve çıkarları vardır.”
Giannotta, Macron’un Med 7 Zirvesi’nde gündeme getirdiği “Akdeniz Barışı” hedefinin gerçekleşebilmesi için Türkiye ile sorunların “kazan-kazan” perspektifine dayanan müzakereler neticesinde çözülmesi yönünde çaba sarf edilmesi gerektiğini kaydetti.
Büyükelçi Erciyes
Büyükelçi Çağatay Erciyes de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması meselesinin, yıllardır çözümlenememiş Kıbrıs gibi siyasi sorunları bulunan, yarı kapalı bir deniz konumundaki Doğu Akdeniz’de çok daha karmaşık bir konu olduğunu belirterek, “Yunanistan ile Ege Denizi’nde zaten bazı sorunlar bulunurken bunların üzerine şimdi bir de Doğu Akdeniz eklenmiş durumda. Türkiye olarak uluslararası hukukla uyumlu bir şekilde bölgede her zaman diyalogdan yana bir tutum benimsedik.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’e Doğu Akdeniz ile ilgili daha önce iki kez teklifte bulunduğunu dile getiren Erciyes, şunları kaydetti:
“Yunanistan bu çağrılarımıza olumlu yanıt vermedi. Yunanistan, deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusundaki maksimalist söylemlerini ülkemize empoze etmek için AB üyeliğini kötüye kullanarak Türkiye-AB ilişkilerini rehin almaya çalışıyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. Türkiye, Yunanistan ile ön koşulsuz olarak görüşmeye hazır ancak Yunanistan’ın ön koşullar ileri sürmesi halinde Türkiye de ön koşullar ileri sürebilir ama bu çözüm için doğru yol değil.”
Büyükelçi Erciyes, AB’nin, İspanya ile Fas ya da İspanya ile Cezayir arasındaki deniz yetki alanları gibi meselelerde daha önce taraf tutmadığına dikkati çekti. Erciyes, aynı AB’nin Doğu Akdeniz’deki gelişmeler çerçevesinde kendisini adeta mahkeme yerine koyarak Türkiye’nin karşısında bir duruş sergilediğine, aslında AB’nin deniz yetki alanlarının sınırlandırmasına ilişkin bir yetkisinin bulunmadığına işaret etti.
Erciyes, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye ile Kıbrıs Türk toplumu dışarıda tutularak oluşturulmaya çalışan “East-Med Gaz Forumu” gibi siyasi oluşumların başarılı olamayacağını ifade etti.
Çağatay Erciyes, bir soru üzerine, Türkiye ile Libya’nın Kasım 2019’da imzaladığı deniz yetki alanlarını sınırlama anlaşmasının Doğu Akdeniz’deki sorunlara neden olduğu eleştirilerini kabul etmediklerini belirterek, Yunanistan’ın Libya ile olan deniz yetki alanı sınırına da maksimalist iddialarla yaklaştığını, Türkiye ile Libya arasındaki mutabakatın da tam olarak iki ülke kıta sahanlıklarındaki haklarını koruma saikiyle yapıldığını bildirdi.
TRT