Juncker döneminin ekonomi gündemine ABD damgası

Juncker döneminin ekonomi gündemine ABD damgası

Süresi bugün sona erecek olan Juncker Komisyonu, göreve başladığı 2014 yılından günümüze Avrupa’nın küresel finansal kriz sonrası durmuş ekonomisini canlandırmayı öncelikli hedef olarak belirledi.

Üye ülkelerde büyümeye, istihdama ve yatırımları artırmaya odaklanan politikalara öncelik veren AB Komisyonu, ilk adımı yeni bir fon kurarak attı.

AB Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker’in adıyla özdeşleşen ve AB ülkelerinde küresel finansal kriz sonrasında azalan yatırımları artırmak amacıyla 2014 yılında yeni bir yatırım planı ortaya kondu.

Toplam 33,5 milyar euroluk kaynak doğrudan aktarıldı

“Juncker Planı” olarak adlandırılan yatırım programına, AB ile Avrupa Yatırım Bankası bütçelerinden toplam 33,5 milyar euroluk kaynak doğrudan aktarıldı.

Ortaya çıkan fonla özel ve kamu sektörleri iş birliğinde özellikle stratejik altyapı projelerine desteklemeler verilerek AB ekonomisinde 300-400 milyar euroluk bir hareketlilik ortaya kondu. Böylece AB ekonomisinde bir canlanma gözlemlendi.

İşsizlikte düşüş

Juncker Komisyonu’nun görev süresinde önceki dönemin aksine AB ve Euro Bölgesi ekonomileri hep pozitif büyüme rakamları yakalarken, işsizlik oranları da her yıl geriledi. En son açıklanan verilerde ise AB’de ortalama işsizlik oranının yüzde 6,3’e, Euro Bölgesi’nde ise yüzde 7,5’e kadar inmesi dikkati çekti. Söz konusu işsizlik rakamları, Avrupa’da 2000 yılından beri ölçülen en düşük seviyeleri buldu.

AB Komisyonu’nun, söz konusu 5 yıllık görev süresince üye ülkelerde 14 milyon yeni istihdam ortaya çıkarması başarı hanesine yazıldı.

Yunanistan kurtarıldı

Juncker Komisyonu, ekonomik kriz içindeki Yunanistan’ın kurtarılmasında da öncü rol oynadı. Yunanistan’la kreditörler arasında 2015 yılında 3’üncü kurtarma programı üzerinde anlaşma yapılmasını destekleyen Komisyon, ülkenin Euro Bölgesi’nden kopmasına engel oldu.

Yunanistan’a toplam 86 milyar euroluk yeni kredi sağlanan kurtarma programıyla ülkedeki yapısal reformların desteklenmesi ve borcun sürdürülebilir hale getirilmesi sağlandı. Böylece kemer sıkma politikalarının ardından Yunanistan’ın yeniden pozitif ekonomik büyümeyi yakalaması ve bütçe fazlası vermesi başarıldı.

Ticaret anlaşmaları

Juncker Komisyonu, ticaret anlaşmalarına hız verip tüm dünyada küresel ticaretin öncü rolünü üstlenmeye çalıştı. Bu çerçevede AB, Kanada ile 7 yıl boyunca müzakere ettiği Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması’nı (CETA) 2017 yılında geçici olarak yürürlüğe soktu. Bu anlaşmayla taraflar arasındaki gümrük vergilerinin ortadan kalkması, karşılıklı ticaret, yatırım ve istihdamın artması sağlandı.

AB ile Japonya arasında da müzakerelerinin 4 yıl sürdüğü ve resmi onay süreçlerinin tamamlandığı Ekonomik Ortaklık Anlaşması, 1 Şubat 2019’da yürürlüğe girdi. Karşılıklı biçimde kademeli olarak gümrük vergilerini kaldıran anlaşmayla finansal hizmetler, elektronik ticaret, telekomünikasyon ve ulaştırma gibi alanlarda piyasalara erişim sağlandı.

Singapur’la da benzer serbest ticaret anlaşması müzakerelerini tamamlayan AB, Meksika, Avustralya, Yeni Zelanda, Arjantin, Brezilya, Uruguay ve Paraguay’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda ülkeyle ticaret anlaşmaları için müzakerelere hız verdi.

Euro kullanımı

Küresel ticarette doların egemenliğinden rahatsızlık duyan Brüksel, euronun uluslararası rolünü güçlendirmek için çalışmalar yürüttü. Enerji ithalatından birlik ülkelerinde üretilen uçaklara kadar çeşitli ticari işlemlerin ABD doları yerine euro ile yapılması yönünde tavsiye kararları alındı. Böylelikle euronun küresel olarak kullanımının yaygınlaştırılması amaçlandı.

AB Komisyonu’nun, Avrupa’daki finansal sistemin daha istikrarlı bir hal alması ve sermaye piyasalarının geliştirilmesi yönünde adımlar atmasına karşın söz konusu düzenleme tekliflerinin pek çoğu yasalaşamadı.

Ekonomik ve parasal birlik alanında yapılan çalışmalara, üye ülkelerin ekonomik yapılarındaki farklılıklar ve bu konuda siyasi uzlaşı sağlanamaması engel oldu.

AB’de özellikle bankacılık birliği ve ortak bir mevduat garanti sistemi kurulması müzakereleri sonuçsuz kaldı.

Brexit belirsizliği

Juncker Komisyonu gündeminde, İngiltere’nin birlikten ayrılması (Brexit) ana başlıklar arasında yer alırken, yaklaşık 3 yıl süren ayrılık müzakerelerinde önemli ölçüde zaman ve emek harcandı.

Brexit’in ortaya çıkardığı belirsizlikler öncelikle İngiltere’de olmakla birlikte AB ekonomisinde de kırılgan bir iş ortamına neden oldu.

AB ve İngiltere’nin uzlaştığı anlaşmanın onaylanamaması, kıtaya yönelik ekonomik beklentileri olumsuz etkiledi.

İngiltere’nin AB’den anlaşmasız bir biçimde ayrılması riski, diğer 27 ülke ekonomisine yönelik büyüme beklentilerini aşağıya çeken bir unsur olarak öne çıktı.

ABD ile ticari gerilim

AB’de Juncker dönemi ABD ile ciddi ticari gerilimlere sahne oldu. AB ve ABD arasında yapılması beklenen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması müzakereleri, korumacı ekonomi politikalarını savunan Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle rafa kaldırıldı.

AB ile ABD arasında ticari gerilimlerde tansiyonu, ABD Başkanı Trump’ın 2018 yılında ulusal güvenlik gerekçesiyle devreye aldığı ithal çelik ve alüminyuma ilave gümrük vergileri uygulama kararı yükseltti.

Yoğun müzakerelere rağmen AB tarafı, ABD’yi çelik ve alüminyuma sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10’luk gümrük vergisi uygulama kararından vazgeçiremedi.

ABD’ye karşı ticari misilleme yapan AB, yüzlerce farklı ABD ürününe yüzde 25 oranında gümrük vergisi uygulamaya başladı.

AB’nin misilleme kararının ardından ABD Başkanı Trump, Avrupa’yı en hassas sektörlerinden biri olan otomotiv ile tehdit etti.

Trump, Avrupa’dan ithal edilen tüm araçlara yüzde 20 ek gümrük vergisi uygulama tehdidinde bulunarak zaten gergin devam eden transatlantik ilişkilerde tansiyonu daha da yükseltti.

Geçici barış

AB Komisyonu Başkanı Juncker ve Trump arasında ticari gerginliği azaltmak için 2018’de gerçekleştirilen görüşmeden ise otomotiv sektörü dışındaki sanayi ürünlerine ilişkin gümrük vergilerini ve tarife dışı kısıtlamaları sıfıra indirmeye yönelik birlikte çalışma kararı çıktı.

Liderler, ticari uzlaşmazlıkların müzakere edilerek çözülmesi konusunda anlaşma sağladı. Karşılıklı ticareti kolaylaştırmak üzere diyalog yürütülmesinde mutabık kalan taraflar, hizmet sektörü, kimya, ilaç ve soya fasulyesi alanındaki ticareti artırma konusunda ortak çalışma yapacaklarını açıkladı.

Böylece AB, kritik olan otomotiv sektörüne, ABD ile ticari müzakereler sürdükçe ilave gümrük vergisi uygulanmamasını sağladı.

Havacılık desteklemeleri

Öte yandan, ABD’nin havacılık alanında Airbus’a sağlanan yasa dışı desteklemelerden ötürü AB ürünlerine yıllık 7,5 milyar dolarlık ilave gümrük vergileri uygulamasına onay veren Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kararı ise gerginlikleri bir üst seviyeye çıkardı.

Kararla eş zamanlı biçimde AB tarafı “ABD’nin DTÖ’nün izin verdiği gümrük vergilerinin uygulanması halinde buna misilleme yapılacağını” açıklamasına rağmen Trump yönetimi geri adım atmadı.

ABD, DTÖ kararıyla birlikte 2019’un ekim ayı ortasından itibaren Fransa, Almanya, İspanya ve İngiltere’den sivil havacılık taşıtlarına ve AB üyesi ülkelerin çeşitli ürünlerine yüzde 10 ila 25 arasında ilave vergi uygulamaya koydu.

Böylece AB ve ABD arasında son yıllarda ticari ilişkiler, her an ticaret savaşı başlaması riskiyle birlikte gergin bir süreç yaşadı.

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir