Kıbrıs’ta çatışmaların yaşandığı 1963-74 yıllarında kaybolan kişilerin bulunmasına ilişkin çalışmalar yürüten iki toplumlu Kayıp Şahıslar Komitesi’nin, bilim desteği ve yeni stratejilerin bir sonucu olarak 2019’da bulduğu kayıp sayısı, bir önceki yıla göre, ikiye katlandı.
Araştırma kısmı yenilenen, drone ve yeraltı görüntüleme sistemleri kullanmaya başlayan komite, görgü tanıklarının ifadeleri doğrultusunda belirledikleri bölgelerin yeryüzü bilgilerini, o günkü ve günümüz haritalarıyla birlikte bilgisayar ortamında analiz ederek gerçekleştirmeye başladığı geçen yılki kazılarda 28 kişiye ulaştı. 160 kişinin bulunduğu 2015’ten bu yana sürekli azalan bulunan kayıp sayısı 2018’de 13’e düşmüştü.
16 yıldır devam eden proje çerçevesinde 2 bin civarında kayıp şahsın akıbetini araştırıp, bu şahıstan arta kalanların bulunması, mezarlarından çıkarılması ve kimliklerinin tespit edilmesi çalışmalarında bulunan komite Ocak 2020’nin sonunda toplam bin 217 kişi bulmuş oldu.
Kayıp Şahıslar Komitesi Türk Üyesi Gülden Plümer Küçük, yaptıkları çalışmalarda elde ettikleri başarılardan memnun olsa da yapılacak çok işleri olduğunu ve kendilerine verilen görevi tamamlayabilmeleri için bin kişiyi daha kimliklendirmeleri gerektiğini belirtti.
Küçük, “İmkanlarımızı, bilimin sağladığı olanakları da kullanarak geliştirip, işimizi en iyi şekilde yapmayı sürdürüyoruz ancak zaman en büyük düşmanımız. Biz de bilimi en iyi şekilde kullanarak, zamanın kaybettirdiklerinden doğan açığı kapatmaya çalışıyoruz” dedi.
Komitenin son 14 yıllık çalışmaları sayesinde büyük gömü yerlerine ilişkin kazı çalışmalarının büyük oranda bittiğine işaret eden Küçük, “5’li 10’lu gömülerimiz olduğu gibi tekli gömülerimiz de çok. Bu da bizi daha da zorluyor çünkü tek bir kişinin bulunduğu gömü yerini bulmak çok daha zor” dedi.
“Çalışmalara başlarken toplam 2 bin 2 Kıbrıslı Türk ve Rum arıyorduk. Ocak 2020’nin sonunda toplam bin 217 kişi bulduk ve 969 kişiyi de kimliklendirdik. Kimliklendirme bekleyen kalıntılar da var… Kayıp Kıbrıslı Rum sayısı şu an bin 510’dur. Bunların 700’ünü kimliklendirdik. Hala 810 Kıbrıslı Rum’u arıyoruz. 492 olan Kayıp Kıbrıslı Türk’ün ise 223’ü hala bulunamadı”
Küçük, bulunanların büyük bölümünün 1974 kayıpları olduğunu, 1963-64 kayıplarının ise çok azına ulaşılabildiğini çünkü çoğunun güneyde gömülü olduğunu belirtti.
Güney Kıbrıs’ta 1963 kayıplarını bulmak için Kıbrıslı Rum üye ofisinin yeni bir ekip kurduğuna işaret eden Küçük, “Kıbrıslı Rumların kayıplarının neredeyse yüzde 75’i asker kökenliydi. Bizim ise hepsi sivildi” dedi.
Gülden Küçük, stratejik planlamalar aynen devam etse de Kıbrıslı Rum üyenin de değiştiği 2019’da yeniden bir planlama dönemine girildiğini, özellikle komitenin araştırma kısmının yenilendiğini belirtti.
Küçük, bilimden daha fazla yararlanarak, değişik çalışma yöntemleri geliştirdikleri geçen yılki kazılarda drone kullanmaya başladıklarını ve 1963-74 haritalarını, tanıklardan aldıkları bilgiler ve günümüz koşullarıyla güncellediklerini kaydetti.
Bugüne kadar hep insanlardan topladığımız bilgilerle kazı yaptığımız için bazı yerleri çok küçücük bir yanılgıyla kaybedebiliyorduk. Tam o noktayı 40-50 sene sonra hatırlamak kolay değil. Bu gibi kayıpları engellemek ve hata payını minimize etmek için değişik bilimsel yöntemler kullandık”
Gülden Küçük, yurt dışından eğitim desteği aldıkları Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS) ve Yeraltı Görüntüleme Sistemleri (GPS) kullanarak gerçekleştirdikleri kazılarda hem zaman kazandıklarını hem de olumlu olumlu sonuca ulaşma oranını yükselttiklerini belirtti.
“GIS, haritalar, Google ve bütün ölçümleri kullanarak yapılan işlemdir. Yani gömü yerinin üzerine drone uçurup, mevcut durumu tespit ediyoruz ve yüzeysel hesaplamalarını yapıyoruz. Onları, 1963 ve askerin Türk ofisine bakmaya izin verdiği 1974 haritalarının fotoğraflarıyla karşılaştırıyoruz. Yani 1963’teki olayı anlatırken bir çukurdan söz ediliyor. Günümüzde o noktadaki çukuru bulamadığımız zaman 1963 ve 1974 haritalarını tarayıp o çukuru bulmaya çalışıyoruz”
Kuyularla ilgilileri değerlendirirken de büyük zorluklar yaşadıklarını kaydeden Küçük, arama çalışmalarında kuyuları yıkıp yeniden inşa etmek durumunda kaldıklarını ve bunun da zaman alan pahalı bir işlem olduğunu belirtti.
“Görgü tanığı şuradaki kuyu diyor ama orada 3 tane sıra kuyu var. Hangisi? Şu anda memlekette belirleyebildiğimiz 150’den fazla kuyu var. Hepsinde çıkacak diye bir şey yok ama bunları yıkıp yeniden yapmak çok pahalı. Yeni bir sistem deniyoruz. Kuyuya indirilmek üzere bir alet hazırladık. Ucuna da kamera yerleştirdik. Bununla kuyuyu kontrol ediyor ve kalıntı varsa herhangi bir yıkım yapmadan çıkarıyoruz. Deneme aşamasında olan bu uygulamayla zarar vermeden bir kuyudan kemik çıkardık. Bu sistemi uygulayacak bir şirket bulduk ve anlaştık”
Gülden Küçük, önceliği kayıp ailelerine hizmet vermek ve 50 seneyi aşkın bir süredir devam eden acılarını sonlandırmak olan komitenin adada adli antropolojinin kurulmasını sağladığını şu sözlerle aktardı:
“Adli antropolojinin gelişimi Kayıp Şahıslar Komitesi’yle oldu. Hem antropolojik, hem de arkeolojik dalda, hem de genetik kimliklendirme açısından adli antropoloji çok önemli bir bilim dalıdır. Komitenin şu andaki bilim adamları, dünya çapında önem gören bir yerdedirler”
Küçük, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin yürüttüğü çalışmalarda ihtiyaç duyulan bütün insan kaynaklarına sahip olduğunu ve her iki toplumda bu konularda çalışabilecek çok yetişmiş eleman bulunduğunu vurguladı.
“Örneğin drone kollanan Kıbrıslı Türk’tür. Haritalamayı yapan da Kıbrıslı Rumdur. Programı yazan Rum, hesaplamaları yapan ise Türk’tür. Beraber çalışarak bu yeni bilimden faydalanabilecek kadar nitelikli ve kapasiteli bir ekip oluşturduk… İlk başta antropoloji laboratuvarında kimliklendirme uzmanı bir yabancıydı. Şimdi onlar da Kıbrıslı Türk ve Rumdur çünkü bizdeki genetikçiler bu kaliteye ulaştı. Bilgisayar hizmeti konusunda dışarıdan hizmet almaktaydık. IT uzmanımız yabancıydı. Münhal ilan ettik. Bir Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum bilgisayar uzmanı alıyoruz”
Gülden Küçük, 14 sene içinde yaptıkları kazıların çoğuna herhangi bir tazminat ödeme durumunda kalmadıklarını ancak artık çalışma yaptıkları yerlerin büyük çoğunluğunun tazminat talebinde bulunduğunu belirtti.
Son yapılan hesaplamalara göre 100 bin Euro’nun üzerinde yıllık tazminat bütçeleri oluştuğunu kaydeden Küçük, “Buna da kaynak yarattık. Böylece kazılarımız hızlandı çünkü tazminatlardan dolayı bazı kazılarımızı bekletmek durumunda kalıyorduk” dedi.
AB’nin 2.6 milyon Euro bağışta bulunduğu bu yıl Rusya’nın da ilk bağışını yaptığını ve 43 bin 370 Euro verdiğini kaydeden Küçük, en büyük bağış yapan ülkelerden biri olan Türkiye’nin de projenin başından bu yana toplam 1 milyon Euro’luk bağışta bulunduğunu belirtti.
Gülden Küçük, 2019’da 30 askeri bölgede kazı yapma izni alan komitenin şu ana kadar 7 yeri kazdığını kaydetti. Bu izinlerin hiçbir şart konmadan, istedikleri hızla ve istedikleri zaman istedikleri yeri kazabilme esnekliğiyle verildiğine dikkat çeken Plümer, bazı bölgelerin kazı hazırlığı çalışmalarının sürdüğünü söyledi.
Küçük, Tekke Bahçesi’ndeki kazıların kayıplar listesinde yer alıp, 1963’te Ayvasıl’a, daha sonra da Tekke Bahçesi Şehitliği’ne getirilen kişilerin bulunması amacıyla başlatıldığına işaret etti.
“Ayvasıl’dan getirilen bu kişilerin çoğu, iklim koşullarından dolayı tanınmayacak halde olduğundan sağlıklı kimliklendirme yapılmadan defnedildikleri için kayıp listesine alınmışlardı. Raporlarını okudum ama gerçekçi bir kimliklendirme yapıldığını söyleyemem. Bazılarına tahmini kimliklendirme yapıldı. O zamanın şartlarını bilemediğimiz için eleştirme hakkına sahip değiliz.”
Şehitlik olduğu için Bakanlar Kurulu kararı gerektiğinden ailelerin de isteğiyle bu kararın alındığını ve yapılan kazılarda kayıpların bir kısmına ulaşıldığını kaydeden Küçük, şöyle devam etti:
“Ancak bu kalıntılar testlerle kimliklendirilirken, mezarların üstünde ismi olmayan ve ismi kayıp listesinde yer almayan kişilere ait kalıntılar da bulundu. Bu bulunan kişilerin isimlerinin başka mezarlarda yer almasının belirlenmesi üzerine aileler bu mezarların da açılmasını talep etti. Ancak bu konu artık Kayıp Şahıslar Komitesi’nin görev alanından çıkmış oldu”
Küçük, Cumhurbaşkanlığı’nın girişimi sonucunda Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararla 2019’da başlatılan kazılarda Kıbrıslı Türk üye ofisi personelinin mesai saatleri dışında ve izin günlerinde çalıştığını kaydetti.
Kazıların yapılması için aileler yeniden başvurusuyla tek toplumlu ve Cumhurbaşkanlığı koordinasyonlu kazı çalışmaları yeniden başladığını söyleyen Küçük, “Kazılarımız devam ediyor. Oralardan çıkan kalıntılarla ilgili çalışmalar sürüyor. Bu kazıların sonucuna göre tek toplumlu proje evrilecek” dedi.
Rum tarafında da tek toplumlu çalışmalar yürütüldüğüne işaret eden Küçük, olaylar sırasında Rumların düşürdüğü Yunan uçağı ve hastanedeki kazıların bu çerçevede gerçekleştiğini belirtti.
DB/TAK