AKEL Polit Büro Kıbrıs Masası Şefi Tumazos Çelebis, BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu raporunu işaret ederek, Kıbrıs müzakere prosedürü başlasın ya da başlamasın fiili durumun değişeceği görüşünü ortaya koyarak, “Hangi yönde değişeceğini de hepimiz biliyoruz, taksimci varyasyonlara doğru değişecek” dedi.
Haravgi, Çelebis’le yaptığı özel söyleşiyi; “Taksime Giden Yıkıcı Süreç Sona Ersin” başlığıyla aktardı.
Gazete, Rum yönetiminin, genel hatlarıyla tatmin edici bulduğu Guterres raporuna “müzakereler ilanihaye devam edemez” unsuru girdiğini hatırlattığı ve bunun Kıbrıs Türk tarafının tezi olduğuna işaret ederek görüşünü sorduğu Çelebis’ten özetle şu yanıtı aldı:
“Genel Sekreter, ilanihaye müzakere döneminin artık geçmişte kaldığını ve fiili durumun sürdürülebilir seçenek olmadığını tekrar ediyor. Bu iki unsur birlikte okunduğunda, müzakere prosedürü yeniden başlasa da başlamasa da fiili durum değişecek demek oluyor. Ve hangi yönde değişeceğini de hepimiz biliyoruz, taksimci varyasyonlara doğru değişecek.”
Genel Sekreter’in, raporunda, bütün tarafların çerçevesini şifahen desteklediğini ancak fiiliyatta ileri adım atmadıklarını vurguladığına işaret eden Çelebis, kapsamlı çözüm müzakerelerinin başlamasını sağlayacak referans şartlarında anlaşma sağlanamadığına işaret ederek, bu konuda sonuca varılmasına dair beklentilerin düşük olduğuna dikkat çektiğini anlattı.
Çelebis, iyi niyet misyonu raporunda işaret edilenlerin, “özlü müzakerenin yeniden başlayabilmesi için kısa sürede referans şartlarında sonuca varılması gerektiği, aksi halde çabanın daha fazla devam etmeyeceği ve sonlandırılacağı” mesajını vermekte olduğuna dikkat çekti.
Tumazos Çelebis, Crans – Montana’da Genel Sekreter’in, AB’nin, İngiltere’nin ve Yunanistan’ın garantilerin ve müdahale haklarına ilk günden son verilmesi, askerlerin süratle çekilmesi ve geriye sadece; 1960 İttifak Antlaşması tahtında adada bulunan 950 Yunan ve 650 Türk askeri meselesinin başbakanlar düzeyinde görüşülmesinin kaldığı ortak tezine sahip olduğunu söyledi.
Genel Sekreter’in daha da ileri giderek, üç garantör gücün bu konularda işbirliği yaptığını savunduğuna dikkat çeken Çelebis, “Dolayısıyla, müzakereler yeniden başlarsa güvenlik konusunda ne olabilir? Ya Genel Sekreter Türkiye’nin işbirliği yaptığını teyit eder ve çözüm yönünde etkin bir adım atılmış olur veya Türkiye tamiri imkansız şekilde teşhir olur. Her iki durumda da birim kaybedecek hiçbir şeyimiz yok” dedi, özetle şöyle devam etti:
“Eylül 2017’de sunduğu rapor dikkatli okunduğunda bu meselelerin konferans sonuna doğru özde uzlaşılmış olduğu kolayca saptanabilir. Ancak nasıl ve neden tekrar açıldıkları şaşkınlık yaratıyor. Yürütme, yasama, mahkeme ve v.d. gibi ana organlarda uzlaşı sağlanmıştı. Anlaşmazlık olan, düşük politika organları denilen, Kıbrıslı Türklerin, bir kararın geçebilmesi için bir olumlu oy talep ettiği organlardaydı. Genel Sekreter, çerçevesinde bu tezi benimsemedi.
Başkan Anastasiadis uzlaşılmış bir ana yakınlaşma olan yürütme erkini yeniden açtı. Orada, 1960 Anayasası’nda var olan veto hakkının, her karar için bir olumlu oy olmasında uzlaşılmıştı. Yani karar alınabilmesi için 4 Kıbrıslı Türk bakandan bir tanesinin oyunu almamız gerekecekti. Sayın Anastasiadis Zürich’in de gerisine giden bir adım attı, Kıbrıslı Türklerin en kötü kâbusu olan, siyasi eşitliklerini iptal etmemiz ve kendilerini azınlığa dönüştürmemiz kâbusunu yeniden canlandırdı.
Kıbrıs şartlarında öz ve işlevsellik nedeniyle bir başkanlık sisteminde uzlaşılmışken, son dönemde parlamenter sistem meselesini de ortaya koydu. Bütün bunlar Guterres Çerçevesi’nin dışındadır. Genel Sekreter, bu nedenle ‘iki lider çerçeveyi şifahen kabul ediyor ama fiiliyatta ilerleyemiyoruz’ diyor.”
Tumazos Çelebis, “Hatalı politikaların ve taktiklerin bizi sürüklemekte olduğu kesin taksime giden bu yıkıcı sürecin bir ara sona ereceği umuduyla çalışmaya devam edeceğiz” dedi.