Kılıçdaroğlu: 12 yıl sonra pardon diyoruz, hesabını kim verecek?

Kılıçdaroğlu: 12 yıl sonra pardon diyoruz, hesabını kim verecek?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki Grup Toplantısı’nda konuştu.

Hiçbir ayrımın olmadığı, bütün insanların mutlu olduğu güzel bir Türkiye özlemini dile getiren Kılıçdaroğlu, demokrasisi ve insan hakları gelişmiş güzel bir Türkiye istediklerini, buna yönelik mücadelelerinin sonuna kadar süreceğini belirtti.

 

Sanatçıların ve fikir insanlarının düşüncelerini sözleri, sazları, eserleriyle aktardıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, hemfikir olunmasa bile bütün sanatçılara saygı duyulması gerektiğine dikkati çekti.

Kılıçdaroğlu, “Bugün 2 Temmuz, Madımak olaylarına gelmek istiyorum. İnsanlar sazları ve sözleriyle, bazen panelleriyle, bazen şarkıları ve türküleriyle bir şeyler anlatmak istediler güzel Türkiye için. Hep o umudu beslediler. Ama 2 Temmuz’da Madımak’ta bir insanlık dramı yaşandı. İnsanlar diri diri yakıldı. Bunu unutmak mümkün değil, bunu unutmayacağız ve unutturmayacağız. Bir insanı, düşüncesini, siyasi görüşünü beğenmeyebilirsiniz, hatta kimliğinden hoşlanmayabilirsiniz, şeklinden, saçından, giyiminden kuşamından hoşlanmayabilirsiniz ama bir insanı yakamazsınız, öldüremezsiniz.” diye konuştu.

Kin ve öfkenin insana yakışmadığına işaret eden Kılıçdaroğlu, geçmişteki hatalardan arınılması ve ileriye taşınmaması gerektiğini söyledi.

Bu duruma örnek olarak Madımak’ta yaşamını kaybeden Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan’ın bir gazetedeki yazısını gösteren Kılıçdaroğlu, Aysan’ın, “Hınçla büyümedim. O meşum günde bile katilden nefret edemedim. Çünkü ayaklanmaya kalkan cehaletin neler yapabileceğini görmek, anlamak, bu sağduyuyla yaşamak zorundaydım. Düşmanım otel yakanlar değil, onları bu duyguya sürükleyen anlayış ve cehaletti.” ifadelerine yer verdiğini anlattı.

“12 yıl sonra pardon diyoruz”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Ergenekon ve Balyoz davalarının uzun süre Türkiye’nin ana gündem maddelerini oluşturduğuna işaret ederek, el bombasından yola çıkılarak orduya, gazetecilere ve aydınlara operasyonlar yapıldığını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, “Tam 12 yıldır üretilen yalan, en sonunda 2019’da çöktü. Tamamının yalan olduğu mahkeme kararıyla sabit oldu. Bu sürede ne oldu? 60 bin kişinin telefonu dinlendi, 3 bin kişi hakkında takip yapıldı, 588 kişi tutuklanıp hapse atıldı, 1360 kişi ifadeye çağrıldı, 7 kişi ifadesini vermeden öldü, 7 kişi kanser oldu, Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı ‘terörist’ diye hapse atıldı.” dedi.

“Ergenekon operasyonunun, Türkiye aydınlarına ve ordusuna yapılan bir kumpas olduğunu” belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“12 yıl sonra ‘pardon, bir yanlışlık oldu.’ diyoruz. Özür diliyoruz. 12 yılda bu ailelerin çektiği dramın, hapishanede ölenlerin, Ali Tatar, Ergenekon’un kasası’ dedikleri Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, Erhan Göksel’in hesabını kim verecek? Bütün bunları ‘unuttuk’ diye bir tarafa bırakmayacağız. Hep adalet, hak, hukuk dedik. Adaleti, hakkı ve hukuku sadece kendimiz istiyorsak namerdiz. Sadece kendimiz için değil, 82 milyon için istiyoruz.”

Mehmet Haberal’ın ve Tuncay Özkan’ın da yıllarca hapiste tutulduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, “Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı bu çerçevede ‘terörist’ diye içeri alınıyorsa, hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Sade vatandaşı haydi haydi içeri alırsın. Bütün bunları oturup düşünmemiz lazım. Yazarlara, çizerlere, gazetecilere bu ülkeyi yönetenlerin özür borcu vardır. Laf olsun diye değil, onların önlerinde diz çökerek özür dilemeleri lazım.” görüşünü dile getirdi.

“Ben bu davaların savcısıyım”

Kemal Kılıçdaroğlu, bu süreçlere sadece CHP’nin itiraz ettiğini savunarak, şöyle devam etti:

“Dönemin başbakanı zırhlı aracını savcıya vermişti, ‘Sen kullan, senin güvenliğin çok önemli.’ Bu savcı devletin resmi savcısıydı, bir de devletin gerçek savcısı olan vardı, başbakanlık koltuğunda oturan. ‘Ben bu davaların savcısıyım.’ demişti. Şimdi o davaların savcısı olan bugün en tepede bir yerde oturuyor. Şimdi sormak istiyorum o kişiye; o davaların savcısı olmaktan memnun musun, hicap mı duyuyorsun? Yine geriye dönüp ‘biz kandırıldık.’ mı diyeceksin? ‘Allah bizi affetsin, bizi kandırdılar.’ mı diyeceksin? Binlerce kişiyi, aileyi mahkum ettiler. Hiçbir evde huzur bırakmadılar. Yazıktır, günahtır. Adalet bu mudur? Atacaksın aylarca içeriye. Bir kısmı içerde hayatına kaybedecek, ‘ben bu davaların savcısıyım.’ diyeceksin, 12 yıl sonra ‘pardon, yanlışlık yaptık, hepinize berat kararı veriyoruz, evlerinize gidin.’ Bu mudur adalet, hak ve hukuk?”

O dönemde hükümete destek veren medya organlarının da yayınları dolayısıyla bu davalarda yargılanan ve bugün berat edenlerden özür dilemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, o dönem ziyaret ettiği Silivri Hapishanesi’ni “Almanya’daki toplama kamplarına” benzettiği için hakkında fezleke düzenlendiğini anlattı. Kılıçdaroğlu, “Herkes beraat etti. Ne olacak o fezleke? Bizim dediğimiz haklı çıktı.” diye konuştu.

Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Sen bu davaların savcısıysan, ben bu davaların avukatıyım.” dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, Baykal’a bu tavrı dolayısıyla saygılarını iletti.

“Seçimlere katılabiliyorsa hapiste ne işi var?”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, hükümetin yargı reformuna yönelik hazırlık söylemlerinde bulunduğunu anımsattı.

Yargı ve adalet reformundan söz edilmesinin, bu ülkede adaletin olmadığını gösterdiğini savunan Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün “yargılamaların hızlı değil, makul ve olması gereken sürede tamamlanmasına” ilişkin açıklamasına katıldıklarını söyledi.

Adaletin güven vermesi ve “pardon” sözünün yargının lügatından silinmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:

“Getireceğiniz adalet paketinde Eren Erdem’in dışarı çıkacağına söz veriyor musunuz? Eren Erdem’in hangi suçu var? Sadece Eren Erdem değil, Osman Kavala’nın da, askeri öğrencilerin de çıkması lazım. Sırrı Süreyya Önder, önemli bir entelektüel. Niye içeride? Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Selahattin Demirtaş hangi gerekçeyle içerde? Cumhurbaşkanı adayı olmak için seçim kuruluna başvuruyor. ‘Aday olabilirsin, hiçbir engel yok.’ diyorlar. Seçime giriyor ama ‘hapishanede kalacaksın.’ diyorlar. Vicdan sahibi, adaleti isteyen herkese sormak istiyorum: ‘Eğer bu kişi cumhurbaşkanı adayı oluyorsa, seçimlere katılabiliyorsa hapiste ne işi var? Adalet sadece bizim için değil, kendimiz için adalet istemiyoruz, 82 milyon için, insanlık için, insan için, kainat, evren için adalet istiyoruz. Adalet bir kutup yıldızı gibidir, yerinde sabit durur ama bütün kainat onun etrafında döner. Beğenmediğiniz bir insanı, ‘siyasi rakibimi hapse atacağım, diğerlerini serbest bırakacağım.’ Parası olan, siyasi akrabası olan dışarda, garibanların tamamı içerde. Bu mudur adalet? Hiç kimse endişe etmesin, onların hakkını hukukunu Kemal kardeşleri savunacak.”

“Trump ‘Bu arkadaşlarla Hollywood’da çok iyi film çevirebiliriz’ diyor”

Kemal Kılıçdaroğlu, Japonya’da bir araya gelen ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile heyetlerinin fotoğrafını anımsatarak, “(ABD’li heyet) Herkesin elinde not defteri ve kalem. ‘Liderler görüşecek, önemli notlar olabilir, not alabiliriz’ diye. Bizim ekip de orada. Bizim ekibin elinde ne kalem ne de not defteri var. Bunu görünce Trump gayet güzel ‘Bu arkadaşlarla Hollywood’da çok iyi film çevirebiliriz’ diyor.” ifadesini kullandı.

Trump’ın, Rahip Brunson’ı serbest bıraktığı için Erdoğan’a teşekkür etmesini eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Erdoğan, ‘onu ben serbest bırakmadım, Türk adaleti serbest bıraktı.’ diyemiyor. Diyemez çünkü Trump’ın talimatıyla papazı serbest bıraktı. Bütün AK Parti’li kardeşlerime sesleniyorum; Trump’ın talimatıyla papazı serbest bıraktıklarında bunun adı adalet midir, gücün taleplerinin yerine gelmesi midir? Eğer adaletten yanaysan, adaleti savunuyorsan, çoluk çocuğunun hakkını istiyorsan ve savunuyorsan, bir daha AK Parti ve Erdoğan’a oy vermezsin.”

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun 6 yıl önce paylaştığı tweet nedeniyle hakkında dava açıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, Kaftancıoğlu’nun başarılı olduğu için bunları yaşadığını savundu.

Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında açılan davaya ilişkin de “(Nasıl mahkum edebiliriz) arayışı içindeler. Sonra kalkıp ‘Biz adalette reform yapacağız.’ diyorlar. Gelecek olan teklife bakacağız. Gerçekten bir reform mu, reform adı altında yine istediklerini yapma mı var. Onu da göreceğiz.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Ankara’da Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet’in ölümüyle ilgili davanın 10 Temmuz’da yeni duruşmasının görüleceğini belirterek, “Bu kızımıza önce tecavüz ediliyor, sonra 20. kattan atılıyor. 20. kattan atanların parası pulu, imkanları, güçleri var. Şule Çet’in babasının gücü yok, sıradan bir vatandaş. ‘Hakkını arayamazsın.’ diyorlar, baskı kuruyorlar. Ama bu ülkede iyi ki CHP var.” diye konuştu.

“Mezuniyet töreninden sonra niye serbest bıraktın?”

Askeri öğrenciler hapisteyken, komutanlarının dışarıda olmasını eleştiren Kılıçdaroğlu, askeri sistemde astların üstlerinin emirlerini yerine getirdiğine işaret etti.

Orta Doğu Teknik Üniversitesinin mezuniyet töreni öncesi polis tarafından 4 öğrencinin gözaltına alındığını, törenler sonrası ise serbest bırakıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Öğrenciler mezuniyet töreninde yürürken pankart taşımasın, hükümeti eleştirmesin diye. Eleştirecekler, niye eleştirmesinler? Suç işlendiği zaman idam etmesini, müebbet hapse atmasını biliyorsun. ‘İhbar üzerine yaptık.’ O zaman mezuniyet töreninden sonra niye serbest bıraktın?” dedi.

Kılıçdaroğlu, bütün peygamberlerin varlık nedeninin adalet olduğuna dikkati çekerek, insanlığın, kainatın temeli adaleti yok eden kararları alanların devletin temelinin çökeceğine dikkati çekti. 

“İktidarların işsizliğe çare bulması gerekir”

Kılıçdaroğlu, adaletin bir başka boyutunun daha bulunduğunu belirterek komşu açken ona yardım etmek, açlığını gidermek zorunda olduklarını, iktidarların da işsizliğe çare bulması gerektiğini söyledi.

Bütün dünyada gıda fiyatları düşerken Türkiye’de neden arttığını soran Kılıçdaroğlu, “Kim yönetiyor Türkiye’yi, kim Türkiye’ye bu belaları sardı? Bunları AK Parti’li kardeşlerimin düşünmesini isterim.” ifadelerini kullandı.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, arada bir mizah unsuru olduğunu, bir söylediğinin 3 gün sonra tutmadığını savunan Kılıçdaroğlu, Pakdemirli’nin “2021 sonuna kadar et ithalatı olmayacak.” dediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Bir bakan düşünün, topluma doğru bilgi vermiyor, toplumu kandıracağını zannediyor. O koltukta niye, hangi gerekçeyle oturuyorsun? Yönetemiyorsunuz, Türkiye’nin yönetilmediğini gayet iyi biliyorum.” diye konuştu.

“Vatandaşa edepsiz diyemezsin. Diyen insan aynaya bakacak”

Kılıçdaroğlu, vatandaşın geliri düştüğü için et tüketiminde düşüş olduğunu ifade ederek saraydakilerin ise lale devrini yaşadığını öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eğer birisinin siyasal olarak bocalaması var, saraya transfer ediyor, ‘gel yanıma, sana paralar, odalar, sekreter, araba vereceğim’ diyor. Çiftlik çünkü orası, Ali babanın çiftliği gibi her şey var orada. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu. Neyi istişare edecekler? Bunlar toplanıp, Erdoğan’a itiraz mı edecekler, ‘söylediğiniz yanlış mı?’ diyecekler. Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin eski abiler var. Para alıyorlar, baktılar ki yeni parti kurulacak ‘bunları saraya transfer edeyim.’ Bunlar da ’13 bin para mı yükseltin bu parayı’ dediler. 18 bin lira oldu. Yüzünüze gözünüze dursun neyin istişaresini yapacaksınız? Aldığınız para fakir fukaranın parası, tüyü bitmemiş yetimin hakkı. İstişare yapabilirsin; Ekonomik Sosyal Konsey var, üstelik anayasal kurum. (Onlar değil, bizim arkadaşlar eski abiler gelecek, birisi parti kurmaya kalkarsa onlar oraya meyletmesin.)”

Kılıçdaroğlu, Yüksek İstişare Kurulu üyelerine, ödenecek maaşların 13 binden 18 bine çıkarılacağının sorulması üzerine Bülent Arınç’ın verdiği cevaba, bir vatandaş olarak içinin yandığını söyledi.

Arınç’ın, “Benim ne alacağımı ben düşünmüyorum ki bazı edepsizler bunun üzerine yorum yapıyor.” dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Arınç’ın, bu tartışmayı yapan vatandaşlara “edepsiz” deme cüretini gösterdiğini belirtti.

Kılıçdaroğlu, “Daha toplantı olmadan, daha makamınıza oturmadan 13 bin liralık aylığınızı 18 bine çıkarıyorlarsa, bu vatandaşı rahatsız ediyorsa, sen dönüp vatandaşa edepsiz diyemezsin. Diyen insan aynaya bakacak. Vatandaşın bunu sorgulamaya hakkı var, sana o parayı o vatandaş veriyor. Senin aldığın emekli aylığını dahi vatandaş veriyor. Vatandaş bunu sormazsa o ülkede demokrasi yok demektir. Vatandaş, ‘Suyu açarken 5 çeşit, elektrik düğmesine basarken 4 çeşit, çocuğuma bez alırken, kefen alırken vergi ödüyorum.’ diyor. 13 bin lirayı beğenmeyip, 18 bine çıkıyor, vatandaş sorduğu zaman da ‘edepsiz’ diyorsun. Edep yahu. Edep, erkan sahibi olmak nedir bilir misin; vatandaşa hesap vermek demektir. Çünkü sen kamu görevi yapıyorsun, özel şirkette çalışmıyorsun. Gerçi sarayı özel şirkete dönüştürdünüz. ” değerlendirmesinde bulundu.

“Freni patlamış kamyon”

Türkiye’nin yönetilemediğini, tek adam rejiminin getirildiğini, “tek adam rejimini kuralım Türkiye’yi uçuracağım.” denildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin yokuş aşağı uçtuğunu, freni patlamış bir kamyonda 82 milyonun yokuş aşağı gittiğini öne sürerek “Hiçbir önlem yok. Hazine damada teslim edilmiş, damadın bir eli yağda bir eli balda.” dedi.

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yetkiyi aldıktan sonra nelerin düştüğüne nelerin yükseldiğine dair bir tablo yaptığını anlattı. Kılıçdaroğlu, büyüme oranının, milli gelirin 66 milyar dolara, kişi başına gelirin 10 bin 597 binden 9 bin 632 dolara, Merkez Bankası döviz rezervlerinin, TL’nin dolar karşısında değerinin, TBMM’nin çalışma kapasitesinin, Türkiye’nin üretim kapasitesinin, dünyadaki itibarının, asgari ücretin düştüğünü savundu. Kılıçdaroğlu, enflasyonun, hayat pahalılığının, faizlerin, işsizliğin, ödenmeyen vergilerin gecikme faizlerinin, devletin ve vatandaşların borçlarının, intihar vakalarının, uyuşturu kullanımının, fuhuş, ahlaksızlık, icra dosyalarının arttığını öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, “Saraydaki zatlar, saray ve çevresi, saray sosyetesi merak ediyorsa fuhuş nerede yapılıyor diye öğrenmek, görmek istiyorsa bu konuda uzmanları çağırsın, dinlesin. Memleketi ne hale getirdiniz. Yolsuzluk, dolandırıcılık arttı, sarayın lüksü muhteşem, bu da arttı. Japonya’da mütevazı bir yerde karşılamışlar, bizimki sarayda karşılıyor. Neymiş itibarımız varmış. Japonya’da kişi başı gelir, sanayi nedir Türkiye’de nedir? Japonya’nın tüm dünyada saygınlığı nedir, Türkiye’nin nedir? Kimin itibarı Japon imparatorunun mu senin mi itibarın? Sen bir devlet başkanının önünde Hollywood’da oyun oynayacak kişilere benzetiliyorsan oturup bir itibarını düşünmen lazım.” diye konuştu.

“Bir de Sayın Bahçeli’yi ara”

Enflasyon verilerinin açıklanacağına işaret eden Kılıçdaroğlu, bundan yola çıkarılarak da emeklilere zam yapılacağını anımsattı. Kılıçdaroğlu, enflasyonun daha düşük çıkması için enflasyon verileriyle oynandığını, enflasyonun düşük gösterilmek istendiğini iddia etti.

Kılıçdaroğlu, hafta sonu Kırşehir’e gittiğini, ülkücü, esnaf bir vatandaşın yanına gelerek “Perişanız, derdimizi niye dile getirmiyorsunuz?” diye sorduğunu anlatarak esnafın derdini en çok kendilerinin dile getirdiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Ülkücü kardeşim sen bir de Sayın Bahçeli’yi ara o da esnafın, çiftçinin derdini dile getirsin. Neden çiftçinin, esnafın, memleketin hali çok iyidir diyor? Tank palet fabrikasını Katar’a sattık, o bile çok iyidir diyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Tarafsız hakem yönetmesin”

Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğini yineleyen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanının ant içmesi başlıklı anayasanın 103. maddesini okudu.

Erdoğan’ın, meydanlara AK Parti Genel Başkanı olarak değil Cumhurbaşkanı olarak çıktığını, “Bizim partimize oy verin” dediğini, her türlü hakareti yaptığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Biz cevap verdiğimizde ‘Cumhurbaşkanına hakaret…’ Ne Cumhurbaşkanına haraket, sen Cumhurbaşkanı değilsin ki? Tarafsızlık ilkesi üzerine bütün kuralları kuralım. Tarafsız cumhurbaşkanı ol başımızın üstünde yerin var, tarafsız oldun da biz itiraz mı ettik. Tarafsız olacaksın, her vatandaşa, her siyasi partiye, her sivil toplum kuruluşuna eşit mesafede olacaksın. Taraflı cumhurbaşkanı olmaz. İki takım futbol maçı yapacaklar, maçı tarafsız hakem yönetir. Bir bakıyorsunuz ‘Tarafsız hakem yönetmesin, bizim takımın kaptanı yönetecek.’ deniliyor. Bu maç adil, adaletli bir maç olabilir mi? Eğer benim söylediğime inanmıyorsun, bu milletin talebi tarafsız cumhurbaşkanlığından yanadır. İnanmıyorsan referandum yapalım, vatandaşa soralım, koyalım sandıkları-maliyeti çok yüksek olmasın- cumhurbaşkanı taraflı mı tarafsız mı olsun? Emin olun ezici çoğunluk tarafsız olsun çıkacak. Milletin iradesine neden saygı göstermiyorsun, neden anayasaya saygı göstermiyorsun? Sen anayasaya uymuyorsun, vatandaşa niye kanunu ihlal ettin diyorsun. İhlal eden sensin? Ettiğin yemini tutmayan, aksine faaliyette bulunan sensin. Devletin bütün imkanlarını kullanıyorsun. Oturursun sarayında ‘tarafsızım’ dersin herkes sana saygı duyar. Bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanlığı yapamaz. Anayasa, ettiğin yemin neyi öngörüyorsa, namusa ve şerefe sadık kalarak yeminin gereğini yapacaksın kardeşim. İstediğimiz budur.”

Toplantıyı cezaevinde bulunan CHP PM üyesi Eren Erdem’in eşi ve oğlu da izledi.

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir