Geçen yılı çok sayıda ‘ilke’ imza atarak tamamlayan Savunma Sanayii Başkanlığı, 2020 yılında da önemli projeleri hayata geçirecek. Uzmanlara göre, bu yıl gerçekleşmesi beklenen çalışmalar arasında yer alan ‘Kritik tesislerin mini/mikro İHA tehditlerine karşı korunması’ projesi gelecek dönemdeki savunma politikalarına dair izler taşıyor.
Proje kapsamında, kimi kamu kurumları ve kritik tesisler, kapıdaki güvenlik, X-Ray cihazları, yüz okuma sistemleri, bina çevresini gözetleyen kameraların çok daha ötesinde savunma imkanlarına sahip olacak.
Aramco saldırısı herkese ders oldu
Savunma Politikaları Uzmanı Arda Mevlütoğlu, TRT Haber’e yaptığı değerlendirmede, geçen eylül ayında Suudi Arabistan’ın Abkayk ve Kurays’taki Aramco petrokimya tesislerine düzenlenen saldırıları hatırlattı.
Stratejik tesis ve altyapıların, başta drone’lar olmak üzere hava tehditlerine karşı korunmasının öneminin bir kez daha ortaya çıktığını anlatan Mevlütoğlu, “Bu saldırılarda seyir füzeleri ve drone’ların eşgüdümlü kullanımı, bunların maliyeti ile yarattıkları etki arasındaki büyük orantısızlık dikkat çekici” şeklinde konuştu.
Stratejik noktalara saldırmak devlet dışı aktörlere ihale edildi
“Artık devletler arasında ‘simetrik’ nitelikli savaşlardan ziyade, terör örgütleri gibi devlet dışı aktörlere havale edilen ‘stratejik nokta operasyonların’ sayılarının arttığını görüyoruz” diyen Mevlütoğlu, şöyle devam etti:
“Siber harp ve drone saldırıları başta olmak üzere yeni teknolojilerin kullanıldığı bu tür saldırılar, askeri, ekonomik, ticari ve siyasi büyük etkiler doğurabiliyor. Bu tür saldırılara karşı etkin savunma sağlamak için yalnızca düşman ordularının tehditlerine göre tasarlanıp üretilmiş sistem ve platformlar yeterli olmaz. Bu olguya dair pek çok kanıtı bir süredir Orta Doğu coğrafyasında, özellikle Yemen’de görüyoruz.”
Bu tür saldırıları önlemek oldukça güç
Mevlütoğlu, drone’ların teşkil ettiği tehdidin bir başka önemli boyutunun da ‘devlet dışı aktörlerin bu konuda son derece gelişmiş, inovatif taktik, teknik ve ürünler geliştirebilmeleri’ olduğunun altını çizdi.
Yapay zeka da dahil olmak üzere pek çok teknolojiye erişimin internet sayesinde çok kolaylaştığını kaydeden Mevlütoğlu, “Terör örgütleri, ‘merdiven altı’ olarak tabir edilebilecek atölyelerde, düşük maliyetle kendileri drone yapabiliyor ya da mevcut drone’ları amaçları doğrultusunda tadil edebiliyorlar. Bu tür araçlarla yapılan koordine saldırıları önlemek son derece güç. Zira tehdit, çok kısa bir zaman zarfında farklı yönlerden gelebilir. Dahası, bu araçların boyutlarının küçük, radar ve ısı izlerinin düşük olması nedeniyle erken tespit ve teşhislerini yapmak zorlaşmakta” bilgisini paylaştı.
Birden fazla sayıda katmanı olan savunma şemsiyesi tasarlanmalı
Türkiye’nin 2020 yılında bu konuyla ilgili atacağı muhtemel adımların neleri kapsayabileceği konusuna da değinen Mevlütoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Başta drone olmak üzere kritik tesislerin hava tehditlerine karşı güvenliklerinin sağlanması için farklı sensörler, siber ve elektronik harp dahil aktif ve pasif tedbirleri de içeren, birden fazla sayıda katmandan oluşan bir savunma şemsiyesi tasarlanmalı.
Bu savunmanın, söz konusu tesislerin çok ötesinden başlaması ve hatta bahse konu drone gibi araçların tasarım ve üretimine yönelik tedarik zincirlerini de kapsayacak şekilde, proaktif bir yaklaşımla kurgulanması gerekiyor. Burada da risk analizi ile kritik teknolojilerin takip ve kontrolü konularının önemi de ortaya çıkıyor.”