DSÖ’nün sosyal medya hesabından yapılan yazılı açıklamada, ülkenin doğusundaki silahlı güçlerin lideri General Halife Hafter’in 4 Nisan’da Trablus’a başlattığı saldırılar sonrası yaşanan çatışmalarda şu ana kadar 254 kişinin öldüğü, bin 228 kişinin yaralandığı belirtildi.
Açıklamada ayrıca çatışmalarda yaralanan 152 kişinin ameliyat edildiği ve bu kişilerden 89’unun sağlık durumunun kritik olduğu kaydedildi.
Örgütten önceki gün yapılan açıklamada, söz konusu çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısı 220, yaralı sayısı ise bin 66 olarak aktarılmıştı.
Libya’nın doğusundaki askeri güçlerin lideri Hafter, başkent Trablus’u ele geçirmek için 4 Nisan’da saldırı emri vermiş, bunun üzerine UMH birlikleri “Burkan el-Gadab” operasyonunu başlatmıştı.
Meşruiyet krizinin 2011 yılından bu yana sürdüğü Libya’da uluslararası tanınırlığa sahip UMH birlikleri ile Hafter’e bağlı güçler arasında yaklaşık iki haftadır çatışmalar yaşanıyor.
Libya’daki uyuyan hücrelerin Hafter’in Trablus saldırısına etkisi
Libya’da General Halife Hafter’in başkent Trablus’u ele geçirmek için üç cepheden saldırı emri vermesinin hemen ardından cephe arkasında sivil görünümlü silahlı grupların ortaya çıkışı, 2014’te Bingazi’de uygulanan “uyuyan hücre” taktiğini akıllara getirdi.
Libya’nın doğusundaki askeri güçlerin lideri Hafter’in Trablus’a 4 Nisan’da başlattığı saldırıya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) birlikleri “Burkan el-Gadab” operasyonuyla karşılık verdi. Hafter’in 5 yıl önce Bingazi’de denediği “uyuyan hücre taktiği” bugünkü çatışmaların da iç dinamiklerinden biri olarak görülüyor.
Hafter güçleri Trablus’a saldırı başlatmadan haftalar önce ülkenin güneyinde onlarca kişi, küçük bir gösteri düzenleyerek Hafter’in başkente muhtemel saldırısına destek verdiklerini duyurdu.
Başkente saldırının hemen ardından da silahlı bir grup Trablus’un 27 kilometre batısındaki 27’nci Köprü’yü ele geçirerek Hafter’e bağlılığını ilan etti. UMH güçleri ise kısa süre içinde köprüde kontrolü yeniden sağlayarak, çoğu çocuk yaştaki 128 kişiden oluşan bu silahlı grubu esir aldı.
Bu saldırının ardından UMH, iyi eğitimli olmasa da cephe arkasında hafif ve orta silahlarla donatılmış Hafter’in uyuyan hücrelerinin olduğunu tespit etti. Bu durum, söz konusu silahların UMH’nin güvenlik güçlerinin farkına varmadan Trablus’un banliyölerine nasıl ulaştığı sorusunu akla getirdi.
Başkentin çevresinde uyuyan hücrelere bir diğer örnek de Uluslararası Trablus Havalimanı’ndaki çatışmalarda yaşandı. Hafter güçlerinin saldırısının başlamasının hemen ardından Trablus Havalimanı kısa süre içinde bölgede bulunan Hafter’e bağlı silahlı bir grup tarafından ele geçirildi.
UMH güçleri havalimanında her ne kadar kontrolü yeniden sağlamış olsa da silahlı grup, havalimanı yakınında yer alan, Trablus merkezine 30 kilometre mesafedeki Suvani bölgesini ele geçirdi. Bölgede halen her iki taraf arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor.
UMH Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac’ın 9 Nisan’da gerçekleşen kabine toplantısının ardından İçişleri Bakanlığına başkentteki “uyuyan hücrelerin” yakalanması talimatı vermesi de Trablus’un merkezinde Hafter’e bağlı uyuyan hücrelerin varlığına işaret ediyor.
Bingazi’deki uyuyan hücreler
Halife Hafter, uyuyan hücre taktiğini ilk defa Bingazi’de kullandı. Hafter, Şubat 2014’te Bingazi’yi “aşırı gruplardan temizlemek” iddiasıyla başlattığı El-Kerame Operasyonu’nda başarılı olamayıp Bingazi Devrimciler Şura Meclisi’yle girdiği çatışmalarda bütün kamplarını kaybedince “Sahavat” denilen paramiliter kabile güçlerine yönelmişti.
Hafter’in uyguladığı taktik, ideolojik ve bölgesel anlaşmazlıkları alevlendirmek üzerine kuruluydu. Bu amaçla Bingazi halkını aslen Misratalı olan ailelere karşı tahrik etti ve Bingazi devrimcileri ile Ensaru’ş Şeria cemaatini kentte meydana gelen suikastlardan sorumlu tuttu.
Bingazi Devrimciler Şura Meclisi milisleri Bingazi’nin 25 kilometre doğusundaki Benina Hava Üssü’nde Hafter güçlerini kuşattığı sırada Sahavat güçleri kente giden yolları kesti ve Şura Meclisi milis güçlerinin ailelerine yönelik katliamlar işleyerek evlerini yerle bir etti.
Bu durumda, Bingazi Devrimcileri, Benina Hava Üssü’ndeki ablukayı kırmaya ve kent içindeki mahallelere çekilmeye mecbur kaldı. Bu, çatışmaların seyrini değiştiren bir dönüm noktası oldu ve Hafter ipleri eline geçirerek karşı atağa geçti. Ancak Bingazi’yi ele geçirmesi 3 yıl sürdü.
Güney ve batıdaki kentlerin savaşmadan düşmesi
Halife Hafter aynı taktiği, güneydeki kentleri kontrol altına almak için kullandı ve UMH’ye bağlı olması gereken pek çok kente girdi.
Hafter, batıda da Sabrata, Surman ve Geryan gibi pek çok kente savaşmadan girdi. Yapılan propagandalar ve cazip mali tekliflere pek çok kentte ekonomi ve asayişin çökmüş olması eklenince silahlı gruplar kolayca Hafter’e bağlılıklarını ilan etti.
Çok sayıda kabilenin yaşadığı Libya’nın en büyük kenti Trablus’ta ise Hafter, onu destekleyen gösteriler düzenlenmesine ve halkı içeriden kışkırtmaya çalıştı. Hafter’e en çok destek veren kabileler arasında Libya’nın en eskilerinden Terhune kabilesi ile Zintan kabilesi yer alıyor. Ancak Zintan da Hafter ile UMH’ye bağlı Batı Askeri Bölgesi komutanı Üsame el-Cüveyli’ye destek verenler olmak üzere ikiye bölünmüş durumda.
Bu nedenle, Hafter’in Trablus içinde yandaşlarının olması garip bir durum değil. Bu taktik başkentin çevresindeki kentlerde ve batı ile güneydeki banliyölerde geçici olarak kontrolü sağlama noktasında başarılı olsa bile Misrata ve Zintan’dan takviye birliklerin getirildiği başkentte, Bingazi senaryosunun tekrarlanması uzak bir ihtimal olarak duruyor. Ancak yine de Hafter’in uyuyan hücreleri, Trablus’u koruyan güçler için sürekli bir tehdit unsuru oluşturuyor.
Hafter’in Ebu Selim’in surlarında hezimete uğrayan hayalleri
Hafter, Misrata güçleri ve Trablus Tugayları arasında 2017’de olduğu gibi bir çatışma patlak vereceğini umuyordu. Hafter ayrıca Ebu Selim Merkezi Emniyet Birliği Komutanı Abdulgani el-Kekli’nin Misrata Tugayları’nın kendisine suikast düzenleyeceği endişesiyle bazı cephelerden çekildiği yönünde şayialar yaydı.
Ancak bu taktik, Misrata güçleri, Trablus, Ez-Zaviye ve Zintan tugaylarının arasının bozulmasında başarılı olmadı. Aksine Hafter’in Trablus saldırısı, Trablus, Misrata, Zintan ve Zaviye gibi batı bölgesinin en güçlü birliklerinin birleşmesini sağladı. Böylelikle başkentin güneyindeki Selahaddin’e kadar giden Hafter güçlerinin ilerleyişi durdurulabildi.
Hafter güçleri, saldırının ilk haftasında nüfus yoğunluğu bakımından başkentin en büyük mahallesi olan ve merkeze yakın Ebu Selim’i kontrol altına almayı umuyordu. Ancak Hafter güçleri, Trablus Devrimcileri Birliği, 301. Birlik ve Ebu Selim Merkezi Emniyet Güçleri başta olmak üzere olmak güçlü bir direnişle karşılaşarak kilometrelerce geri çekilmek zorunda kaldı.
Ebu Selim Mahallesi’ne ulaşamayan Hafter güçleri, Trablus Tugayı da cepheden çekilmeyince burayı grad füzeleriyle vurmaya başladı. Hafter, bu hamlesiyle “ben buradayım” izlenimi vermeye çalıştı.
Hafter’in Ebu Selim Mahallesi’ne saldırısına tepkiler
Bu saldırı halkın ve uluslararası toplumun öfkesini üzerine çekti ve Trablus halkı buna karşı sokaklarda protesto düzenledi. Bu durum Hafter güçleri için utanç verici bir eylem olarak zihinlere kazındı. UMH’ye karşı ayaklanmak isteyen Trablus halkının bel bağladığı Hafter güçleri halk nezdindeki sempatisini kaybetti.
Libya uzmanı yazar Cihad el-Bacıkni, Hafter’in önünde Trablus’taki uyuyan hücreleri harekete geçirmek gibi bir seçenek daha olduğunu ancak grad füzeleriyle Ebu Selim bölgesine saldırıda bulunmasının ardından kimsenin onun tarafında yer almaya cesaret edemeyeceğini söyledi.
Ebu Selim Mahallesi’ne bombalı saldırı düzenlenmesi, Hafter güçlerini ahlaki boyuttan uzaklaştırdı. Bu saldırı nedeniyle Hafter’e bağlı güçler hatta komutanlar arasında ayrılmalar yaşanabilir, hatta Hafter’in Libya’nın lideri olma hayalleri de suya düşebilir.
Kaynak: AA