Pandeminin başında PCR testi gönüllülük gerektiriyordu, dileyen pcr testi yaptırıyordu önceleri.
PCR testi sadece temaslılara zorunlu kılınıyordu.
Şimdi ise hükümetin mekânlara girişlerde pcr testi zorunluluğu getirmesiyle, bu herkese mecburi kılındı.
Adam restoranın kapısına kadar gidiyor, kapıda bir görevli ile karşılaşıyor, ateşini ölçecek sanıyor meğer “pcr testiniz var mı diye soruyor görevli” ve sapasağlam, sağlıklı müşteriler restorana alınmıyor.
Önceleri Rum tarafına çalışmaya gidip gelenlere ve yurtdışı seyahatlerinde zorunlu kılınıyordu. Şimdi ise restorana girişte…
Sağlıklı olan, hiçbir semptomu bulunmayan, öksürüp, aksırmayan, daha da – açık konuşayım salya sümük gelmeyen vatandaşlara ne hakkınız var sizin zoraki pcr testi yaptırmaya?
Şaka gibi!
Duyduğum kadarıyla bir avukat da zaten hükümetin halka dikte ettiği bu pcr testi zorunluluğuyla ilgili dava süreci başlatıyormuş.
Bu yaptıklarınızın bilimsel hiçbir açıklaması yoktur!
Çünkü semptomu olmayan yani ağzı burnu salyası sümüğü akmayan bir birey olası pozitiflik durumunda virüsü kolayca bulaştırmaz ki!
Çünkü covit damlacık yolu ile bulaşır.
Yani iki kişi konuşurken, maske yoksa ve mesafe yoksa ağızdan saçılan görülen veya görülmeyen damlacıklar karşıdakinin yüzüne temas ederse ancak bulaş olabilir deniyor.
Hoş, hekimlerimiz bile bulaş yolunu bilmiyor. Enfeksiyon hastalıkları uzmanları damlacık yoluyla bulaş olduğu ve bu virüsün kuruluğa dayanıklı olmadığını söylerken yani tükürük kurur kurumaz bulaş olmaz derken; Pandemi Başhekimi Erol Uçaner her yolla bulaştığını söylüyor.
Tabipler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut ise, bu virüsün solunum yolu ile bulaştığını ve virüsün 6 saat havada asılı kalabildiğini öne sürüyor.
Bunun doğrusu muhtemelen enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının söylediğidir. Virüs sadece damlacık yolu ile bulaşır. Virüs kuruluğa dayanıklı değildir. Altı saat havada mavada asılı kaldığı da yok.
Dolayısıyla aksırıp öksürmeyen her bir sağlıklı bireyi siz restorana girecek diye pcr testi yaptırmaya mecbur bırakamazsınız. Bunu zorunlu kılamazsınız.
Yahu, Güzelyurt Sağlık Merkezi’nde eczane personeli salya sümük ateşi yüksek işe geldi, pcr testi yapıldı, test sonucu negatif çıktı. İşe gelmeye devam etti iki gün sonra yine test yaptırdı bu kez test sonucu pozitif.
Yani demek istediğim şu ki, kişi belki de gripli restorana geliyor, pcr testi sonucu elinde negatif. Ama iki gün sonra yaptırsanız pozitif çıkacak. Yani sizin restorana girişte zoraki yaptıracağınız bir pcr testinin hiçbir anlamı yoktur.
Daha mantıklı bir öneri… Gripli olan, burnu akan, nezle belirtisi olan, ateşi olan yani semptomları bulunan yani enfeksiyon hastalığı bulunduğu bariz olan kişileri mekanlara almamanız; istirahat etmesi için evine göndermeniz daha mantıklı olacaktır.
Zira enfeksiyon hastalıkları uzmanları da, bu virüs öksürük aksırık yoluyla bulaşır diyor ya…!!! Bilmem anlatabiliyor muyum.
Nasıl bir akıl tutulmasıdır Yarabbi. Bunca uzman bu yöntemleri, bu uygulamaları, bu kararları, bu yöntemleri hiç mi sorgulamıyor.
PCR ve aşı kuyruklarında, o yığılma o kalabalıklarda virüsün bulaşma riskinin daha yüksek olduğunu hiçbir uzmanın aklı kesmiyor mu?
Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır!!!
O pcr kuyruklarında ve aşı sırası bekleme yerlerindedir ki virüs bulaşır. Bunu kimse akıl edemiyor mu?
Restoranda insanlar herkes kendi masasında oturup yemeğini yerken değil yüzlerce binlerce insan pcr ve aşı yaptırmak için beklerken, virüs bulaşıyor kimse diyemiyor mu?
Ve işin en kötüsü de bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete ve herkesi de susturdular. Bu konularda konuşacak insan bırakmadılar.
PCR mecburiyeti konusunda uzmanların görüşlerine başvurmaya çalışıyoruz, fakat uzmanlar bilimsel izahı olmayan bu uygulamaları eleştirmeye korkuyor, çekiniyor hatta belki de farkında değiller.
Herkes “Dr. Nurçin İncirli’ye yönlendiriyor bizi.” Niye, çünkü ülkedeki korkusuzca konuşan ve bu sürecin saçmalığını, tutarsızlığını bangır bangır söyleyen tek cesur hekimdi. Ne yazık ki o da susturuldu.
Tabipler Birliği tarafından kendisine açılan soruşturma neticesinde kamu görevlisi olduğu gerekçe gösterilerek sesi kesildi.
VİRÜSÜN ÖLDÜRÜCÜLÜĞÜ YÜZDE 1 İSE AŞILAR NİYE?
Bir de yine Çocuk Doktoru Mert Taşkın kaldı sürecin absürtlüğünü medya yolu ile halka anlatmaya çalışan. Az önce konuştum kendisiyle… “Bu virüs öldürücü değil” diyor. Bu virüsün öldürücülük oranının on binde 9 olduğunu söylüyor Mert Taşkın. Yani binde 1.
Bu bilimsel veri ışığında akıllara şu soru gelmiyor mu? Mademki öyle, o zaman ne olduğu belirsiz aşılara da ne gerek var?
Özlem Gürkut ile konuştum geçen gün telefonda. Sürecin yanlışlıklarıyla ilgili çeşitli olgular ortaya koydu.
“Gerçek hastalığı geçirdiği bilinen bazı kişiler özel uygulama olarak evlerine gönderildi” dedi.
“Takip ve denetleme mekanizması kurulması gerektiğini biz geçen yıldan beridir söylüyoruz” dedi.
Sağlık Bakanlığı bir yandan pozitif vakalardan torpilli olanlarını evine gönderiyor. Bunu Tabipler Birliği Başkanı Özlem Gürkut zaten basına da açıkladı.
Yine elektronik bileklikli insanların alışverişe gittiği fotoğrafları basına yansıyor.
Yine temaslı olup da kendisini gizleyenlerin sayısız olduğunu biliyoruz.
Yine pozitif vakaları, temaslılarla aynı ambulansta taşıdığınızı ve aynı ortamlarda tuttuğunuzu da unutmadık.
Düğünleri, cenazeleri, açılışları, törenleri serbest bıraktınız. Herkes bu tür yerlerde birbirini şapur şupur öpüyor. Bunlarla ilgili ne bir denetim ne bir kontrol. Yani akıl var mantık var. Bir restoranda yan masadakini ben tanımıyorum bile. Kalkıp onu öpecek, tokalaşacak değilim. Ama bir düğünde cahil cüheyla kesim ya da umursuz, sorumsuz insanlar, yüzlerce insanı öper, sarılır, tokalaşır. O sıcakta düğün tebriklerinde, teri akar salyası atılır.
Hangisi daha riskli?
Uzmanların bunlara aklı kesmiyor mu? Hekimler niye robotlaştılar? Bilgisizlik mi sindiriyor yoksa?
Bilgi yoksa akıl var fikir var.