İnternet kullanıcıları, Google ana sayfasında Atay’ın doğum günü için hazırlanan “doodle” ile karşılaşıyor.
Doodle uygulamaları, dünya ülkeleri için önemli gün ve tatillere, kültürel olaylara ve tarihte yer alan önemli kişilere yer vererek, dikkat çekmeyi amaçlıyor. Özel tasarımlı logonun üstüne tıklanarak, o güne, kişiye, konuya özel daha ayrıntılı bilgilere erişiliyor.
Oğuz Atay kimdir?
Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Korkuyu Beklerken…
Eserleriyle Türk edebiyatında bir dönüm noktası açan, postmodern akımın kapılarını aralayan Oğuz Atay, 12 Ekim 1934’te Kastamonu’da dünyaya geldi.
Karikatür uzun yıllar hayatında önemli yer edindi
Küçük yaşlarda geçirdiği ağır bir hastalık onun belki de bütün hayatını etkiledi. İlkokuldayken yaşıtlarından farklı özellikler sergilemesi kalabalıklar içindeki ilk yalnızlığı oldu. O kadar ki eserlerinde de hep bu içe kapanıklığı anlattı.
Çocukluk yıllardan gençlik dönemine kadar karikatürle ilgilendi. Okuduğu lisenin Meşale Yıllığı isimli dergisinde bu yeteneğini sergiledi. O dönemlerde kendisinden yaşça büyük arkadaşı Fikret, onun edebiyata merakını daha da artırdı. 1951 yılına geldiğinde liseyi birincilikle tamamladı.
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü kazandı. Aslında bu, kendi isteğinden çok babasının isteğiydi. Ancak bu edebiyata olan merakından bir şey eksiltmedi. İleriki yıllarda bölümüyle ilgili Topografya isimli mesleki bir kitap yazdı.
O dönemde hocası Mustafa İnan, onun hayatında önemli bir yer edindi, ileride onun hayatını “Bir Bilim Adamının Romanı” adlı kitabında anlattı.
Üniversite sonrası Ferit Edgü, Cevat Çapan, Hilmi Yavuz, Kemal Tahir gibi isimlerle tanıştı. Bu isimleri Türk sinemasının önemli isimleri Halit Refiğ, Metin Erksan takip etti.
1957-1959 yılları arasında ilk 6 ay İstanbul’da askerlik yapan Atay, daha sonra Ankara’ya gitti. O dönem Ece Ayhan, Korkut Boratav, Vüs’at O. Bener ile sıkça görüşmeye başladı.
Üniversiteden mezun olduktan 3 sene sonra o zamanki adıyla İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisinde öğretim üyesi oldu ve 1975 yılında doçent unvanını aldı.
“Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz”
Turgut Özben, Selim Işık, Süleyman Kargı dönemi…
Yazar için hayatının dönüm noktası oldu Tutunamayanlar. 1970’te tamamladığı roman 1972’ye kadar basılamadı.
Romanı yazdıktan sonra Cevat Çapan’ın kapısını çaldı ve okumasını istedi. Amacı kitabı TRT’nin açtığı yarışmaya göndermekti. Çapan, Tutunamayanlar’ı okuduktan sonra kitap 1970 TRT Roman Ödülü’nü aldı, tartışmaları da beraberinde getirdi.
Burjuvaziye iğne batıran kitap, kimine göre bir başkaldırı niteliği taşıyordu. Kitap ile birlikte Atay, insanın, kendisini yabancılaştıran her türlü kurumu, olayı derinlemesine eleştiriyordu. Dostoyevski’den, Kafka’dan esintiler romanın her sayfasında, her kelimesinde kendini gösteriyordu.
Atay, TRT’de yayımlanan bir programda da Halid Ziya Uşaklıgil ile benzerliklerini şu sözlerle anlatıyor:
“Halid Ziya hep kırık hayatları anlatmıştır. Yani benim bugünkü deyimimle ‘Tutunamayanlar’ı anlatmıştır. Hayata tutunamayan, hayat karşısında genellikle hayal kırıklıklarına uğrayan insanların dramını vermiştir.”
“Bütün mesele kelimelerse, kelimelerle istediğim gibi oynayacağım. Kelimelerle yeni bir akıl kuracağım”
Selim Işık ve Turgut Özben’in ardından Hikmet Benol çıktı okuyucuların karşısına. Tehlikeli Oyunlar ile bu sefer bir iç hesaplaşmayı anlattı Oğuz Atay; yine kurmacalarla, oyun içinde oyunlarla…
Tutunamayanlar’ın aksine Tehlikeli Oyunlar’da kahramanlarını halkın her kesiminden seçti. Asıl derdi anlaşılamamaktı. Hikmet Benol’ün trajik hikâyesinde oklar okuyucuyu gösteriyordu. Aslında Hikmet okuyucuydu. Kendine özgü üslubu ile okuyucunun gerçeklerini gözler önüne serdi bu kez.
Hikâyelerini, Korkuyu Beklerken isimli kitabında topladı. Bu kitapta en dikkat çeken öykülerden biri Beyaz Mantolu Adam oldu. Atay daha sonra Bir Bilim Adamının Romanı isimli kitabını yazdı.
Türk edebiyatının usta yazarı, beynindeki tümör nedeniyle bir süre Londra’da tedavi gördü.
En büyük projesi “Türkiye’nin Ruhu”nu yazmaktı ancak 13 Aralık 1977’de İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.
Usta yazarın vefatından sonra Günlük ve Eylembilim isimli kitapları yayımlandı.
TRT