Çok kimlikli toplumsal yapısına göre şekillenen siyasi bir sisteme sahip 4 milyon nüfuslu Lübnan, her parlamento veya cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından hükümet kurma sürecinde bakanlıkların dağılımı konusunda aylarca süren anlaşmazlıklara sahne oluyor.
Lübnan’da geçen yıl mayıs ayında yapılan genel seçimden sonra Müslüman ve Hristiyanların farklı siyasi partileri arasında yaklaşık 9 ay süren sıkı pazarlıklar sonucu kurulan ulusal birlik hükümeti, ekonomik kriz ve ardı arkası kesilmeyen vergilere karşı halkın sokağa dökülmesi üzerine 29 Ekim’de istifa etmek zorunda kaldı.
Yeni hükümeti kurma süreci halkın talepleri doğrultusunda gitmiyor
Lübnan’da 17 Ekim’de sokağa dökülerek hükümeti istifaya zorlayan halk, ülkede her geçen gün büyüyen ekonomik krizin önüne geçmesi için mevcut siyasi partiler yerine teknokratların oluşturacağı yeni kabinenin bir an önce kurulması talebiyle eylemlerine devam ediyor.
Hatta Lübnan’ın başkenti Beyrut ve güneyi, gösterilerin başladığı ilk günlerden bu yana protestolara karşı agresif bir tutum sergileyen Şii Hizbullah örgütü ile Emel Hareketi yanlılarının protestoculara yönelik eylemlerini artırması dolayısıyla bir haftadan beri gece saatlerinde gerginliklere tanıklık ediyor.
Siyasi müttefikleriyle birlikte hükümeti kurabilecek çoğunluktaki milletvekili sayısını elinde bulunduran Hizbullah, siyasi partilerin yer almadığı bir kabinenin oluşmasına karşı çıkıyor.
Hükümetin sadece teknokratlardan oluşması halinde siyasi bir boşluğun olacağını savunan Hizbullah, göstericilerin istediği bazı uzmanların yanı sıra siyasi üyelerin de yer alacağı “tekno-siyasi” bir hükümetin kurulmasında ısrar ediyor.
Hükümeti kurma görevini üstlenmesi konusunda öne çıkan Müstakbel Hareketi’nin lideri Başbakan Saad el-Hariri ise istifasını Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a sunduğu 29 Ekim’den bu yana mevcut ekonomik krizi aşmak için tek çözüm yolunun, halkın talepleri doğrultusunda yeni kabinenin teknokratlardan oluşması gerektiğini dillendirdi.
Hariri, Hizbullah ve müttefiklerinin tekno-siyasi hükümetine yönelik tutumları üzerine istişare görüşmelerine saatler kala dün gece yaptığı yazılı açıklamada, yeni hükümeti kurma görevini kabul etmeyeceğini duyurdu ve istişarelere partisi Müstakbel Hareketi’nin lideri olarak katılıp tercihlerini ileteceklerini kaydetti.
İstişare görüşmelerinin bugün yapılması bekleniyor
Geçen hafta sonu akşam saatlerinden itibaren başkentteki Şehitler Meydanı’nda toplanan binlerce gösterici, 29 Ekim’de istifa eden hükümetin yerine gelecek yeni kabineyi oluşturma görevini vermek üzere Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın parlamenterlerle yapacağı istişareleri protesto etti.
Göstericilerin parlamento binasına yürüme girişime karşı güvenlik güçleriyle yaşanan gerginlikler her iki taraftan onlarca kişinin yaralanmasına yol açtı.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Avn, 16 Aralık’ta yapılması planlanan yeni hükümeti kurmakla görevlendirecek kişinin belirleneceği istişare görüşmelerini bugüne erteledi.
Hükümeti kurmakla görevlendirilecek kişi için Cumhurbaşkanı Avn’a tercihlerini iletecekleri istişare görüşmeleri öncesinde kendi aralarında haftalardır anlaşamayan siyasi güçler, istişarelerin ardından oluşturulacak kabinenin “teknokratlardan” veya “teknokratlar ile siyasilerden” oluşacağı yönündeki tartışmaları dolayısıyla zor bir sürecin başlayacağını ifade ediyor.
Hükümeti kurma sürecine ilişkin anayasa boşluğu
Lübnan anayasasının 53’üncü maddesinin 2’nci bendine göre, cumhurbaşkanı makamı, hükümeti kurmakla görevlendireceği kişi konusundaki kararını açıklaması için milletvekilleriyle istişare etmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanının istişare sonucu parlamentoyu oluşturan 128 milletvekilinden 65 ve üzerinin desteğini alan ismi görevlendirmekle yükümlü tutan madde, görevlendirmenin ardından kabinenin oluşturulmasına ilişkin ise bir süre belirtmiyor.
Gösteri meydanlarındaki kalabalıklar, hükümeti kurma görevini alan kişi ve siyasi partilerin, kabineyi oluşturma konusunda bir süre vermeyen anayasadaki boşluklardan yararlandığı ve bunun sonucunda yönetimde aylar süren boşlukların oluştuğunu dillendiriyor.
Hatta yönetimi dini mezhepler ile gruplar arasında paylaşmayı öngören sistemin değişmesi talebini dillendiren göstericiler, 1957-1990 yılları arasında yaşanan iç savaştan bu yana yönetimi paylaşana siyasi güçleri, mevcut sistemden yararlanarak halkın çıkarları yerine kendi çıkarlarını öne çıkaran farklı siyasi ve mezhepsel ittifaklarla krizlere yol açmakla suçlayan sloganlar atıyor.
Lübnan ekonomisinin, 1975-1990 yılları arasında yaşanan iç savaştan bu yana en büyük krizi yaşadığı ifade ediliyor.
Maliye Bakanlığının mayısta yayımladığı rapora göre, 51 milyar dolar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) sahip Lübnan’da kamu borcu 2019’un ilk çeyreği itibarıyla 86,2 milyar dolara ulaştı.
Büyüyen ekonomik krizin bedelini işsizlik ve hayat pahalılığıyla ödeyen Lübnanlılar, hükümetin yıllık bütçelerini vergiler üzerine oluşturma yönündeki politikalarına karşı yaklaşık 2 aydır sokaklarda seslerini duyurmaya çalışıyor.
Ülkedeki yönetim şekli
Lübnan’da yönetim şeklini belirleyen anayasa, 23 Mayıs 1926’da işgalci Fransız manda yönetimi tarafından hazırlandı. Fransız mandasındaki Lübnan Temsilciler Meclisinin anayasayı onaylamasıyla “Büyük Lübnan” olan ülkenin adı “Lübnan Cumhuriyeti” olarak değiştirildi.
Arap milletçiliği akımına yakın manda rejimi başbakanları Bişare Huri ile ülkenin Fransızların himayesinde Hristiyan bir devlet olmasından yana olan Emile Edde arasında yaşanan süreç, Lübnan’ın 22 Kasım 1943’te bağımsızlığa kavuşmasıyla sonuçlandı.
Lübnan’da 1943 yılındaki bağımsızlık sırasında farklı din ve mezhep mensubu grupların yan yana var olmasının temellerini atan yazılı olmayan bir anlaşma sağlandı. “Ulusal Pakt” adıyla anılan bu anlaşmada cumhurbaşkanının Maruni, meclis başkanının Şii, başbakanın Sünni olması ve parlamentoyu oluşturan 128 üyenin Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında yarı yarıya paylaşılması öngörüldü. Lübnan’da hala bu sistem uygulanıyor.
Lübnan’ın 1926’da hazırlanan ve 1943 yılındaki Ulusal Pakt ile devam eden anayasası, karar mekanizması konusunda cumhurbaşkanının geniş yetkilere sahip olmasını sağlıyordu. Ancak daha sonra bazı maddeleri anayasanın bir parçası haline gelen Taif Anlaşması’yla cumhurbaşkanının yetkileri sınırlandırıldı ve karar mekanizması bakanlar kurulunun onayına bırakıldı.
Lübnan’ın çok unsurlu dini ve etnik yapısında Sünni, Şii, Alevi ve Dürziler Müslüman kesimi oluştururken, Hristiyan kesim ise Maruni, Rum Katolik, Ermeni Ortodoks, Ermeni Katolik,Süryani Ortodoks, Süryani Katolik, Keldani, Aşuri, Kıpti Ortodoks ve Kıpti Katolik gibi mezheplerden oluşuyor.
Kaynak: AA